Hemen merak edenlerce sorulacak soruyu cevaplandırayım. 'Mussollini' ve 'Kızılyürek' isimlerini yan yana yazmamın tarihteki bildiğiniz Mussolini ile direk olarak bir ilgisi yok. Söz konusu olan İtalya'da aşırı sağcı popülist listelerden aday olan Alessandra Mussolini ve Caio Giulio Cesare Mussolini ile komünist popülist bir listeden aday olan Niyazi Kızılyürek. İki genç Mussolini kesinlikle yabancı düşmanı ve ırkçı görüşlere sahipler. Niyazi Bey ise bu görüşlere karşı mücadele için seçilmek arzusunda. Ancak yanlış safta.
Avrupa Birliği üyesi 28 ülkede 23 ve 26 Mayıs 2019 tarihlerinde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerine 11 gün kala seçmenlerde büyük bir heyecan yok. Seçimlere katılımın biraz daha yüksek olması bekleniyor olsa da ulusal seçimlerle kıyaslandığında katılımın ve heyecanın çok daha az olduğu bir seçim olacak.
Bazı ülkelerde renkli adaylar en azından Avrupa Parlamentosu seçimlerine magazinsel bir ilgi sağlasa da genel olarak ilgi çok az. KKTC ise ilginç bir durumda. KKTC'nin varlığının baş düşmanı ve PKK terör örgütünün baş destekçisi AKEL isimili Türk ve Türkiye düşmanı bir parti nedeniyle sandık başına gitme hatasını işlemek üzere heyecanlananlar olduğu ortada.
Genel olarak Avrupa genelinde heyecanlanmayan seçmenler haklı. Hala çok sayıda seçmen örneğin Avrupa Konseyi Başkanı ile Avrupa Komisyonu Başkanı arasındaki farkı bilmiyor. Kimin ne iş yaptığından haberi yok. Avrupa Parlamentosu'na milletvekili adayı olanların çoğu kendi ülkelerinde popüler olmayan ve tanınmayan isimler. Bir çok ülkede sokakta seçmene sorsanız üç aday ismini söyleyemez.
İtalya'da ise durum biraz daha farklı. Faşist diktatör Benito Mussolini'nin iki akrabası soyadları nedeniyle popüler durumdalar. Silvio Berlusconi'nin 'Forza Italia' partisinden beş yıl önce aday olup seçilen Alessandra Mussolini tekrardan aday. Beş yıl önce 80.000 seçmen tarafından tercih edilen Alessandra Mussolini, yine soyadının gücüne güvenmekte. Haksız da değil! İtalyanlar her geçen gün daha fazla vaktiyle ayağından asılarak teşhir edilen faşist diktatörün 'iyi yanlarını' keşfetmekteler.
O nedenle olsa gerek Mussolini'nin torunlarından Caio Giulio Cesare Mussolini de eski Ulusal Birlik ve Neofaşist MSI'nin birleşmesi sonucu kurulan 'Fratelli d'Italia (Italyanın kardeşleri)' partisinin adayı olarak ortaya çıkmış. Hatta büyük dedesinin isminin 'tılsımına' öylesine güveniyorki propaganda sloganı 'Mussolini yaz'. Artık İtalya'da soyadı Mussolini olanların revaçta olmasından en kazançlı çıkan ise bir başka Mussolinici!
'Mussolini öldü, yaşasın Salvini' dercesine 'Mussolini oylarına' göz diken 'Lega' Başkanı Matteo Salvini, iki 'küçük' Mussolini'nin çekişmesini keyifle izliyor. Üstelik başarılı da! Güney İtalya'daki aşırı sağcı gruplar şimdiden 'çapsız Mussoliniler' yerine 'gelecek vaad eden Salvini'yi' destekleme kararı almışlar.
Kısacası İtalya'dan gelecek bol sayıda aşırı sağcı popülist milletvekili var. Avrupa Parlamentosu'nda oldukça kalabalık olacaklar.
Benim en çok merak ettiğim ise acaba Niyazı Bey içinde bulunduğu durumun farkında mı? Anlıyorum çok heyecanlı. Seçilmek istiyor. Ama her şey pahasına mı? Ben şahsen çok üzülürüm eğer Niyazi Bey, Avrupa Parlamentosu'na seçilip de Mussolini'lerle beraber Türkiye karşıtı cephede yer alan bir grubun üyesi olursa.
Düşünsenize Türkiye aleyhine verilen oylar listesine bakacağız ve orada 'Le Pen', 'Mussolini', 'Mussolini' diye isimleri okurken karşımıza birden 'Kızılyürek' adı çıkacak. Ben Niyazi Beyin bu durumu isteyeceğini düşünemiyorum. Ancak içine düştüğü vahim durum bu. Demedi, yazmadı denmesin diye kaleme alıyorum.
Benito Mussolini'nin torunlarının Türkiye, Türk ve müslüman dostu olmalarını beklemiyoruz. Türkiye düşmanı olmaları bizi şaşırtmaz.
Ancak bugüne kadar öğretim üyesi olarak tanıdığımız bir Kıbrıslı Türk'ün aşırı sağ ve aşırı sol popülist Türkiye düşmanı cephede saf tutmasına gönlümüz razı gelmez. Onun için dileğim Kıbrıslı Türklerin, AKEL'in çirkin Bizans Oyunu'na karşı tavır almaları. Sadece Kıbrıslı Türkler, KKTC, Türkiye, Türkler ve müslümanlar için değil Niyazi Bey için de en iyisi bu olacak. Aramızdan kimse çıkıp bizi sırtımızdan hançerlememeli. Kimse kusuruma bakmasın ama AKEL adayı olmak ve bir de büyük bir talihsizlik sonucu seçilip AKEL milletvekili olmak işte böyle bir şey. Seveyim, sevmeyeyim, dostum ya da düşmanım olsun hiç fark etmez hiç bir Türk kardeşimin başına böyle bir kötülüğün gelmesini dileyemem.
Bilmem anlatabildim mi?