Şimdi bu nasıl iş diye düşünmeye çalışalım.
Kullandığımız para birimi TL.
Ticari sektörde tüketim ve taşınır,taşınmaz mal alımlarında kullanılan para cinsi döviz.
Kısacası marketten aldığımız ekmek ve süte varıncaya kadar bir çok tüketim maddesinde değer bulan fiyatlandırma kim ne derse desin dövize endekslidir.
Dolayısıyla TL kazanıp, döviz üzerinden harcama yapan bir ekonomi yapımız var.
Peki nereye kadar bu şekilde devam edecek?
Görünen o ki, bu durumdan pek de rahatsızlık duyan bir kitle yok.
En azından çoğunluk bir nüfus hayatından memnun olmasa da bu yaşam biçimini bir şekilde kanıksamış durumdadır.
Peki böyle bir kanıya nasıl varıyoruz?
Elbette insanların tepkisizliğinden, ya da bu anlamda ortaya yeterli bir reaksin koymamalarından.
Eğer böyle bir rahatsızlık duymuş olsalardı bunu bir şekilde tepkiye dönüştürürlerdi.
Veyahut sokağa yansıtırlardı..
Lakin belli ki söz konusu durum kanıksanmış ve hatta kabullenilmiş durumdadır.
Bir ülkede kullanılan para birimi üzerinden ticaret yapılamıyorsa, ve bu faaliyetler döviz üzerinden gerçekleşiyorsa devlet de bunu biliyor ve bir şekilde destekliyorsa o ülkede ekonomi toplumsal kalkınma için tasarlanmamış demektir.
Zira bu ticaretin sonunda toplum ve beraberinde kamu maliyesi çoğunlukla zarara uğratılır iken belli bir zümre kalkınmasını sürdürmektedir.
Başınızı kaldırın ve şöyle bir etrafınıza bakın.
Bugün sırf bu nedenle sizin TL para birimi ile ki kullandığımız para cinsi budur, bu para birimi üzerinden yaptığınız hizmet ücretlendirilmektedir, ve buna göre hakedişlerinizi alıyorsunuz, işte bundan dolayı yapamadığınız, ya da ulaşamadığınız birçok şeyi (ticari olarak) o belli zümre dediğimiz kitlenin döviz üzerinden sağladığı haksız kazançla sizden çok daha rahat yaşam standartlarına sahip olduğunu görürsünüz.
Velhasıl demem o ki; TL para biriminin kullanıldığı ülkemizde döviz kazanırmışcasına sürülen lüks hayatların nedeni budur.