Onurlu duruş zamanı

9 Ağustos görüşmesi ve güya görüşmeler ve süreç yeniden başlayabilecekmiş gibi bir hava estirilmesi yeniden zaman kaybının yanı sıra bir oldu bitti ile Kıbrıs Türkünün çok ciddi bir girdaba sürüklenmesi olasılığını tekrar gündeme getirdi.

9 Ağustos görüşmesi ve güya görüşmeler ve süreç yeniden başlayabilecekmiş gibi bir hava estirilmesi yeniden zaman kaybının yanı sıra bir oldu bitti ile Kıbrıs Türkünün çok ciddi bir girdaba sürüklenmesi olasılığını tekrar gündeme getirdi. Crans Montana'da ve sonrasında defalarca sergilendiği gibi Rum liderliği 1975'den bu yana istikrarlı bir şekilde federasyon görüşürken hep üniter devlete Kıbrıs Türkünü azınlık haklarıyla yama yapmayı görüşmüş, egemenlik paylaşmayı, siyasi eşitliği hiç kabul etmeye yanaşmamıştır.
'Federasyondan başka bir şey görüşmem demek' aslında 'Çözüm istemiyorum, amacım beni seçen Kıbrıs Türk halkının gönencini, haklarını savunmak ve yüceltmek değil, Ruma hizmet, Kıbrıs Türkünün bıkıp, usanıp kendisine Rumun verdiği kadarıyla yetinen, azınlık haklarına razı hale gelen bir topluma dönüşmesine katkı koyacağım' demektir. O kadar.
Mesele klasik Kıbrıs sorununun çok ilerisinde boyutlar taşımaktadır. Üstelik, doğu Akdeniz hidrokarbon gelişmeleri sonrasında yaşanan bu gelişmeler açıkça bir enerji paylaşımı masasından sadece Kıbrıs Türkünü değil aynı zamanda Türkiye'yi de dışarıda bırakma maksatlı düşmanca bir saldırıdır.
Rum kesimi, Türkiye'nin ABD dahil Batılı 'müttefikleri', Avrupa Birliği, Rusya ve bölge ülkelerini çeşitli düzenlemeler ve hesaplar ile Ankara'nın karşısında bir cephe oluşturmaya çalışmaktadır. Türkiye'nin çok başarılı olduğu iddia edilemeyecek dış politikası da maalesef bu duruma katkı koymaktadır. Kıbrıs belki de bir anlamda İdlip, ya da İdlip, Kıbrıs olmuş durumdadır. Ankara'nın bütünlüklü bir yaklaşımla ama kesinlikle Şam yönetimini dışlamayarak yeni bir açılım yapması, esasında çok başarılı bir siyaset izlediği Kıbrıs'ta da rahatlama getirecektir.
Şimdi onurlu olmak zamanıdır
Kişisel değerlendirmeleri, 'kızıma istediğini vermediler küstüm' ya da 'Canım o bile aday olabiliyor ise ben niye olmayayım' hesapları ya da 'bu kavga kızışsın, bana da ganimetten pay düşer' mantalitesi bir kenara konulabilmelidir. Şanlı Türk Mukavemet Teşkilatı'nın sivil partisi olduğunu söyleyen ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kurduğunu iddia eden bir siyasi partinin ciddi bir sınavı vardır bugün. Ya 'Biz büyük partiyiz, tabii ki bizim adayımız olacak, olmalıdır' bağnazlığıyla ulusalcı seçmen tabanı bölünecek, 2015'de olduğu gibi bazı önemli milliyetçi şahsiyetler kişisel menfaatlerine hizmet edilmediği değerlendirmeleriyle gidip bir kez daha Akıncı veya benzeri teslimiyetçi ve Rum sevici bir başka adaya, sırf inat olsun diye oy vererek göreve getirecekler, ya da kendilerine yakışan duruşu muhafaza edecekler.
Bu hassas dönemeçte hem Kıbrıs Türk hem de Türkiye, yani toplumsal ve ulusal çıkarlara tahmin edilemeyecek yaşamsal zararlar verecek birisini göreve tekrar getirilmesi açık bir şekilde tüm değerlerimize ve ülküye ciddi tehdit oluşturacaktır.
Ulusal dava, milli çıkarlar ve vatan savunması kara cahil bir mantaliteyle, 'Ya benim ya kara toprağın' yaklaşımıyla değerlendirilemez. Özveri gerekiyor ve yapılamıyor ise, zaten ne ulusalcı, ne milliyetçi olunamaz.
Şimdi onurlu duruş zamanıdır. Kıbrıs'ta ulusal kesim tek aday ve tek politika etrafında kenetlenmelidir. Tek adayla, iki devletli çözüm hedefiyle Cumhurbaşkanlığındaki fetret devrine son verilmeli, rahmetli Başkan'ın koltuğuna ona layık birisi oturtulmalıdır.
Kuşkonmaz festivalinden, ebe gümeci etkinliğine kadar her yerde endam eylemeyi iş bilen ama 16 Ağustos 1974'de Gazimağosa'nın Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde Rum komşularınca elleri bağlı bir şekilde yakın mesafeden kurşuna dizilip canlı canlı toprağa topluca gömdükleri, bebesiyle, ninesiyle, dedesiyle bir iki değil 216 Kıbrıs Türkünü anma etkinliğine katılmayı dahi düşünemeyen Akıncı ve o mantaliteyi devletin başından uzaklaştırmak birinci vazife olmalıdır. Artık yeter.
Kimse parmağının arkasına saklanmamalı, başkası üzerinden kişisel hesaplar da gütmemelidir. Mesele yaşamsal önemde gördüğüm 2020 KKTC Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek adaya, tek hedefe odaklanmaktır.

Bu haber 2294 defa okunmuştur

:

:

:

: