Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı Taner Erginel ile icra sorunları ile ilgili söyleşi
Soru: İnsan Hakları Sözleşmeleri KKTC de geçerli mi?
Cevap: Evet geçerlidir. Yüksek Mahkememiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, KKTC’de geçerli olduğuna ve uygulanması gerektiğine karar vermiştir. (Gör: D. 2/2001, Birleştirilmiş Yargıtay/Ceza 1/2001-2/2001-3/2001) Sözleşmeye ek dördüncü protokole göre: “Hiç kimse yalnızca akdi ilişkiden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemiş olmaktan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ek olarak Cumhuriyet Meclisimiz “Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesini” de kabul etmiştir. (Gör: 29/2004 Sayılı Yasa) Bu sözleşmeye göre: “Hiç kimse yalnız sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemiş olması nedeniyle hapsolamaz.”
Uluslararası sözleşmelerde benimsenen bu ilkelere göre borcunu ödemediği için bir kimseye hapis cezası verilmemesi gerekir. Buna karşılık icraya tabi olması gereken mal varlığını kaçırması nedeniyle ona hapis cezası vermek mümkündür.
Şu halde hapis cezası verebilmek için bir kimsenin icraya tabi mal varlığını belirlemek son derece önemlidir. Bunun için borçlunun sade bir vatandaş olarak yaşayabilmesi için ihtiyaç duyduğu miktar ayrılmalı ve bunun üstünde olan mallar süratle icraya tabi olmalıdır.
Aynı ilke borçlunun gelirinde de uygulanmalı, borçluya geçinebilmesi için bir miktar ayrıldıktan sonra geriye kalan için taksitlerle ödeme emri verilmelidir. Bir nevi kişisel iflas ilkeleri uygulanmalıdır. Böylece borçlunun ekonomik hayattan kopmaması ve ileride kazandığı zaman borcunu ödemesi düşünülmektedir.
Bu uygulamada borçlunun sade bir insan olarak yaşamak için ihtiyaç duyduğu mal ve gelir ile bunun üstünde olanı ayırmak çok önemli hale gelmiştir. Ancak bu ayırımı yapmak kolay değildir.
Soru: Borçlunun gelirinin icraya tabi tutulması yani taksitlerle ödeme emri verilmesi için nasıl bir yöntem benimsendi?
Cevap: Yüksek gelir elde eden bir borçlu düşünün. Her ay büyük kazançlar elde edip lüks yaşam sürüyor, fakat borçlarını ödeme niyeti yok. Daha önce gördüğümüz ilkelere göre onun normal sade bir yaşam için gerekli olan gelirini saptamamız ve bu gelirin üstünde olan bölümü mal varlığına dahil kabul edip icraya tabi tutmamız gerekir.
Bir borçlunun ailesi ile birlikte sade bir vatandaş olarak yaşaması için ihtiyaç duyacağı miktar ne kadardır? Bu miktarın üzerinde olup takside bağlanacak miktar ne kadar olabilir? Hukukta bu soruyu çözmek kolay olmamıştır.
Borcunu aylık taksitlerle ödeme talebi ile karşı karşıya kalan bir borçlu Mahkemeye geldiği zaman büyük bir gerilim içindedir. Diyelim ki borcunu ayda 5000 TL taksitlerle ödemeyi kabul etti. Bu bir borç ödeme kabulü mü, yoksa hapsolma sonucu doğuracak mal varlığının icraya tabi bölümünün saptanması mı? Borcun ödenmesi ile ilgili bir kabul beyanı mı yoksa borcun icraya tabi olan bölümünü belirleyen bir ifade mi?
KKTCde uyguladığımız Aglosakson yargı sisteminde tarafların iradesi ön planda olup yargıç pasif konumdadır. Ancak taksit emri verme konusunda bu ilkenin adil sonuç vermediği anlaşılmış borçlunun gelirine yönelik icra ile ilgili Fasıl 6’nın 82- 85 inci maddelerinde tarafların iradesi dikkate alınmayarak farklı bir prosedür benimsenmiştir. Bu prosedürde yargıca aktif bir görev verilerek borçlunun doğrudan Mahkeme tarafından sorgulanması sağlanmıştır.
Fasıl 6’nın 82-85 maddelerini incelediğimiz zaman Anglosakson sistemin yargılama yönteminin genel uygulamasından uzaklaştığını icra hukukunda tüm dünyada meydana gelen modern icra ilkelerini uyguladığını görürüz. Devam edecek...
Hazırlayanlar : Av. Orhan Arsal ve Av. Şengül Göksu