Ekonomi ve Enerji Bakanlığının 'Vizyon 2035' isimli projesi başlıyor
Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’nın koordine ettiği projede temel hedef istikrarlı ekonomik büyümeyi sağlayabilecek ekonomik bir planlamaya geçiş olarak belirlendi. Proje devletin; kısa , orta ve uzun vadeli stratejilere koordineli bir biçimde geçebilmesini sağlamak üzerine yapılandırılıyor. Projede seçilen sekiz tematik alanda; Turizm, Tarım, Özel sektör, Enerji, Yüksek öğrenim, Bilişim, Sosyal refah, Kamu gibi alanlar var. Bütün bu alanlarda tematik toplantılar yapılarak ekonomik kalkınma odaklı stratejiler belirlenecek. 2020 yılında ise bu stratejiler tek bir plan haline getirilerek sektörel bazda hibe ve krediler ile desteklenecek. Böylelikle önümüzdeki 15 yıl için ülkemizin gelmesini hedeflediğimiz ekonomik ve sosyal durumu tanımlayarak, somut ve ölçülebilir kalkınma hedefleri oluşmuş bir ekonomik büyüme planı oluşacak.
Kulağa hoş geliyor tabi.
Hele yarını belli olmayan bir düzenin içinde 2035’i hedeflemek oldukça önemli bir hadise.
Hele 2035 hedefine ulaşmak için 2020 yılından itibaren sektörel bazda hibe kredi imkanı sunmayı taahhüt etmek cesaret işi.
Zira böylesi bir hedefin sulandırılacağı kırılma noktası budur.
Nasıl?
Şöyle ki; bu eğer gerçekten maksadına yönelik bir strateji projesi ve/veyahut toplumsal kalkınmayı öngörüyorsa önemli, yok bu sadece dar bir kesim içinde yandaşlara, parti mensuplarına veyahut partiye yakın sermaye gruplarıma bir kıyak olarak dönecekse işte orada maksat kişilere özel avantajlara evrilmiş olacak.
Peki böyle bir projenin hiç mi kıymeti yok?
Olmaz olur mu?
Elbette var.
Lakin yukarıda da belirttiğim gibi bunu doğru kurgulayabilmektir önemli olan.
Kaldı ki bugün, turizm,yüksek öğretim, tarım,enerji ve reel sektör içinde mevcut dinamiklerin ortaya çıkarılması gerekmez mi?
Örneğin turizm ve yüksek öğretim üzerinde bugün dahi oluşturulan ve sürdürülebilir olan bir devlet politikasının olmadığı biliniyor.
Dolayısıyla bu iki sektör bazında siyasi makamların günübirlik ortaya koydukları çabalar her iki sektörün de ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte değil.
Kaldı ki bunların yanında tamamen plansız ve sağlıksız bir tarım üretimi, coğrafik koşulları göz ardı edilen ve değerlendirilmeyen bir enerji alanı, keza potansiyeli ekonomiye yansıtılmayan ve mevcut sistem içinde toplumsal kalkınmayı değil belli bir çevreye imkanlar sağlayan ve bunun üzerine kurgulanan bir özel sektör anlayışı mevcut.
Fakat bütün bunları geçtim.
Yarını belli olmayan mevcut düzen içinde 2035’i hedefleyerek kısa,orta ve uzun vadeli planları konuşmak kulağa ne kadar hoş gelse de kimse kusura bakmasın ama bana pek gerçekçi gelmiyor.
Neden?
Şöyle ki bugüne kadar böylesi planlamaları içeren birçok çalıştaya/konferansa / saha çalışmasına katıldım.
Buralarda çok güzel şeyler hep konuşuldu.
Konuşulanlar kayıt altına alındı, strateji planları çıkarıldı, sonuç bildirgeleri açıklandı vs.
Peki ya sonuç?
Sıfır sıfır elde var sıfır.
Ama neden?
Çünkü bir yıl sonra katıldığım bu çalıştayları kimseler hatırlamadı.
Zira iktidarların biri gitti, diğeri geldi.
Söylenenler yazılan ve çizilenler dosyalarda kaldı.
Temenniler kısmına hiç girmiyorum bile..