Dün (pazar) Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81. Yıldönümü’ydü… Atatürk, o gün fiziken hayata gözlerini yumuyordu ama ebediyen Türk milletinin kalbinde yaşıyacaktı… Zaten sağlığında da ‘Beni görmek demek behemahal yüzümü görmek demek değildir. Beni ve fikirlerimi anlıyorsanız, bu kafidir’ demişti… Ölümünden 81 yıl sonra onu saygıyla, sevgiyle andık…
* * * *
10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 9’u 5 geçe İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yuman Atatürk’ün naaşı önce Dolmabahçe Tören salonundaki katafalka konulur. Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından gelenler onun naaşı önünde saygıyla eğilir… 19 Kasım’da Yavuz gemisiyle önce İstanbul’dan İzmit’e götürülen naaşı, oradan trenle 21 Kasım’da Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine nakledilir… 1944’de yapımına başlanan Anıtkabir 1953’te tamamlandı. Atatürk’ün naaşı 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesi'nden alınarak törenle Anıtkabir'deki edebi istirahatgahına defnedilir.
* * * *
1991 Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı yıldır… En imkansız şartlarda ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ sloganıyla başlayan bu savaş, 1919-1923 arası beş yıllık müthiş bir mücadele sonucu Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile noktalanır… Bu inanılmaz mücadelenin başlamasının 100. Yılındayız…
* * * *
Atatürk, Kurtuluş Savaş öncesi 1 Kasım 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından itibaren İstanbul ve Ankara’da birçok yabancı gazeteciyle görüşür… Bunlardan biri de ABD’deki ‘The Saturday Evening Post’ adlı haftalık derginin muhabiri Isaac F. Marcosson’dur… 1923 Temmuz ayında Ankara’da Atatürk ile yaptığı görüşme, derginin 20 Ekim 1923 günkü sayısında yayınlanmış… Bu görüşmenin Prof. Dr. Ergun Özbudun tarafından yapılan geniş tercümesi Atam Dergisi’nin Kasım 1984, Cilt 1, Sayı 1’de 168-191 sayfalarından yayınlanmış…
* * * *
Amerikalı muhabir önce İstanbul’u, yolculuğunu ve Ankara’yı anlatıyor… Çankaya Köşk’ündeki tanışma faslından sonra Atatürk’ün sorusuyla görüşme şöyle devam ediyor … Sonra dobra dobra, kısa ve açık ifadeyle sordu:
- ‘Size ne söylememi istiyorsunuz’…
‘İlkin’ dedim…’Bana Amerikan halkı için bir mesaj verebilir misiniz ?...
En ufak bir tereddüt geçirmeksizin – şunu da ekleyebilirim ki bütün konuşma sırasında bir cevap için hiçbir zaman duraklamadı – şöyle dedi…
- Büyük Millet Meclisi’nin 1920 Ocak'ta ilan ettiği Milli Misakımız, sizin bağımsızlık Beyannamesi’ne çok benzer. O sadece, Türk ülkesinin istiladan kurtulmasını ve kendi kaderimize hakim olmamızı ister. Bağımsızlık, hepsi bu. O halkımızın misakı, anayasasıdır ve ne pahasına olursa olsun, bu misakı korumaya kararlıyız’.
* * * *
Misak-ı Milli, Türkiye’de Kurtuluş Savaşı başlangıcında ortaya çıkmış bir kavramdır… Günümüz Türkçesiyle belki de Ulusal Yemin olarak nitelenebilir… Kişiliği, dehası, fikirleri ile bugün de Türkiye’nin insanlarına yol gösteren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 81. Yılında bir kez daha saygıyla andık ve ilelebet anacağız…