Üniversiteleri itibarlı kılmanın yegane yolu kalitedir.
Eğitimde kalite, mezunlarının iş bulabilirliği, öğretim üyelerinin uluslararası çeşitliliği, üniversitelerin araştırma ve geliştirme faaliyetleri, üniversitelerin altyapı yatırımları vs..
Peki bütün bu özelliklerin bizim ülkemizdeki üniversiteler için ne kadarı mevcut?
Açıkçası tartışılır.
Lakin, bugün global ölçekte de üniversiteleri prestijli kılan bu özelliklerin varlığıdır.
Bugün üzülerek gözlemlemekteyiz ki ülkemizde çok az sayıda üniversite bu kriterleri içselleştirmiştir. Bugün yanılmıyorsam faaliyette olan 20 civarında üniversite mevcut ülkemizde.
Bu üniversiteler arasında gerçek anlamda evrensel kriterlerde yapılanmayı görev bilmiş ve bu hassasiyet doğrultusunda hareket eden üniversitelerimiz elbette var. Fakat amacını eğitimin dışında kurgulayan ve sadece para çevirmek olarak ticari bir takım önceliklerin esas alındığı üniversitelerimiz de azınlıkta değil.
Dolayısıyla burada sıkıntı büyük.
Zira gerçek anlamda üniversite olmanın altını dolduran ya da bunun için büyük çaba harcayan üniversiteler ile maksadının dışında ticari yönü düşünülerek farklı yönlerden illegal ilişkilere meşruiyet kazandırmak için faaliyetini sürdüren üniversitelerin aynı kefe içinde olması bu anlamda genele yansıyor ki bu durum üniversite olmanın gereklerini canla başla çalışıp, büyük emekler ve paralar harcayarak yerine getirmeye çalışan az sayıda üniversiteyi de olumsuz etkilemektedir.
Peki bunun ayrımını kim yapacak?
Ebette YÖDAK..
Yükseköğretim Planlama Denetleme Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu..
Fakat bu kurulunda tam anlamıyla bağımsız olması gerekir.
Bu kuruma yapılan başkan ve üye atamalarının da siyasi erkin siyasallaştırılmış tercihi ile olmaması gerekir.
Fakat bizim ülkemizde bu ne kadar mümkün?
Böylesi bir yapıyla ve haliyle mevcut düzenin gerçekliği içinde bunun çok da mümkün olmayacağını açıkçası hepimiz biliyoruz.
Merkezi yönetimlerden tutun, yerel yönetimlere varıncaya kadar kurum ve kuruluşlarımız dahil siyasallaşma her yanımızı sarmış durumda.
Bugün iktisadi anlamda turizm ve yüksek öğretimi ekonominin lokomotifi olarak niteleyenler bu iki sektör için yeterince çaba ortaya koyamadılar.
Bugün YÖDAK kurgu olarak siyasallaşmış durumda bundan mütevellit de siyasete etki eden güçlü sermaye odaklarının yatırımları olan belli başlı üniversitelerin tahakkümü altında bulunan üyeler var bu kurumda, Eğitim Bakanlığı günübirlik politikalarla ehli olmayan kadrolarla böylesi ciddi bir sektörü yönetmeye çalışıyor.
Böyle bir yapıda üniversitelerin kalite yakalaması mümkün mü?
Elbette değil..