Yaşıyorum diyebilir misin?

Gülümseyen esintisinden tutundum bugün sabaha. Çift katlı güneş geçirmez perdelerimin arasından odama sızan ışıkla mutlu uyandım. Bana ezelden nasip edilmiş şükrün; ferahlıkla önce karnımdan sonra boğazımdan ve sırayla dilimden, dudağımdan huzurla bir nefes gibi salındığını duydum. Yatakta öylece amaçsız gibi yatan bedenimin, iki perde arasından sızan ışıkla yüz yüze gelince, zaten hazır ve görevini bilen eminlikle ayağa kalkışına yeniden şahit oldum.

Gülümseyen esintisinden tutundum bugün sabaha. Çift katlı güneş geçirmez perdelerimin arasından odama sızan ışıkla mutlu uyandım. Bana ezelden nasip edilmiş şükrün; ferahlıkla önce karnımdan sonra boğazımdan ve sırayla dilimden, dudağımdan huzurla bir nefes gibi salındığını duydum. Yatakta öylece amaçsız gibi yatan bedenimin, iki perde arasından sızan ışıkla yüz yüze gelince, zaten hazır ve görevini bilen eminlikle ayağa kalkışına yeniden şahit oldum.

Bir yandan elini kolunu dahi nereye koyacağını bilemez, hiçbir gâybdan emin olamaz, bu alemin gayesini ve bana ne olacağını ilmi bir sıddıkla sorgularken; diğer bir yandan güneşin doğacağına ve ben şahit olamasam da tekrar gecenin bir örtü gibi bütün kainatın üstünde duracağına itimatla nasıl da teslim olabiliyordum? Kesin bir delille yüzleşmiş, sonra o anı unutmuş ve bir kısmı hatrımda saklı kalmıştı. Hem ne olacağını bilememek, hem de ne olacağının zaten olması gerektiğinde vukû bulacağının gönül rahatlığıydı bu.

İnsan kesilen parmağın yerine yenisi çıkar diye umut etmez lakin kopardığı çiçeğin yerine yenisini verecek güçten emindir. Bir damla suyla bedene bürünüp dünyada var olabileceğinin mucizesini de bilir, bir damla su ile nefessiz kalıp -çaresiz ayrılarak- ölümü tadacağını da. Hâl böyleyken ve dünyada yaşama sebebimiz sadece ‘mutlu olmak’ iken neden an'da kalmıyoruz? Neden tam da bu anı yaşamıyoruz?. Geçmişin pişmanlığı, geleceğin kaygısıyla anı kaçırıyor ve aslında en büyük kötülüğü kendi elimizle kendimize sunuyoruz.
...
An; evvelin gönül rahatlığını, şimdiyi ve geleceğini huşu ile selamlayan mutlu bir duraktır. O durakta durabildiğin kadar dur. Ama; ne gideni uğurlayamadım diye hayıflan, ne gelecek olanı selâmlamak için ‘an’dan geçip yollara düş. Yaşamanın sırrına er; ‘mutlu ol’ işte tam da bunun için ‘an’da bul istediğini, yavaşla, sakinleş. Artık tüm duraklar senin; yaşıyorum diyebilir, mutlu olabilirsin.

:

:

:

: