CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın eldeki imkanlarla zorunlu olarak klavye başında yaptığı muhalefet haliyle yetersiz kalıyor..
Fakat buna rağmen cılız da olsa arada bir ses vermeye çalışıyor.
İşte o anlardan birinde şöyle diyor Tufan Hoca:
“Mesele sadece konuşulanların anlaşılır olup olmamasına indirgenmeye çalışılıyor. Keşke bütün sorun bu olsa. Sayın Tatar, “Hem Bilim Kurulu hem de Koordinasyon Konseyi’nin önerileri ile bir süre uçakla yolcu gelmesine dur demek zorundayız. Yarın ülkemize son uçak geliyor ve bir süre artık uçuş gerçekleştirmeyeceğiz” demişti. Sayın Sibel Siber de bu kararın doğru olduğunu söylemişti. Bugün Sayın Pilli de “derhal durdurulması gerekiyor” dedi. Ama “son” olmadı. Gelen insanlarımız geldiler, hoş geldiler. Konu onlarla ilgili değil. Konu bu işin nasıl yönetildiğiyle ilgili. Bir merkez oluşturun, TEK BİR BİLİM KURULUNUN verileri ışığında hep birlikte karar verin, kararı TEK MERKEZ’den açıklayın ve arkasında durun diyoruz. Haftalardır söylüyoruz. Böyle yapmazsanız güven zedelenir, güvenin zedelendiği yerde kriz yönetilemez diyoruz. Geldiğimiz durum ortada. İnsanlara “evde oturun” demekle olmuyor işte!!!”
Sayın Erhürman’ın yaptığı bu açıklamadan anlamamız gereken şu aslında.
Be arkadaşlar yanlış yapıyorsunuz, ama sizi kırmak,incitmek de istemiyorum suya sabuna dokunma niyetinde de değilim, bak halledin işte..
Kimse alınmasın ama bu muhalefet etmek değildir. Bu yanlış yaptığına kanaat getirdiğiniz hükümeti bu yanlıştan döndürecek etkili bir tepki de değildir..
Ve geldiğimiz nokta da bir taraftan Sağlıkta yetkili resmi makam 5 bin tane PCR testimiz yok deyip bizi allaha emanet ederken diğer taraftan Ekonomide yetkili resmi makam bulaşı artırıcı ne kadar faaliyet alanı varsa onları açmayı planlıyor..
Neymiş?
Ekonomide çarkların dönmeye başlaması gerekiyormuş..
Peki bu anlamda global bir sorun devam ederken ve aslında Dünya da ekonomik çarklar kendi içinde bile durmuşken bizim çarklar nasıl dönecek?
Hangi nakit akışı bunu sağlayacak?
Değerli arkadaşlar hala anlamıyorsunuz ki Dünya da bu salgın en etkisiz hale getirilmediği sürece hiçbir ülkede normal şartlar hakim olamayacak ve sürdürülemeyecek..
Bunu anlamanız için illa duvara toslamamız mı gerekiyor?
Pandemik bize gösterdi ki Kuzey Kıbrıs’ta odağına insan koyan kamu ve özel sektör arasında denge kurmayı ilke edinen ve özel sektör emekçisini mağdur etmeyecek yeni bir anlayışa ihtiyacımız vardır.
Bu bir temenni değildir bir gereksinimdir. Ve tabiatıyla bu ihtiyaç siyasi de değil, tamamen vicdani bir meseledir.