Hükümet seçim havasında

Koranavirüs salgınının hemen ardından tüm siyasilerin üzerinde mutabakata vardığı ilk konu cumhurbaşkanlığı seçiminin ertelenmesiydi.

Koranavirüs salgınının hemen ardından tüm siyasilerin üzerinde mutabakata vardığı ilk konu cumhurbaşkanlığı seçiminin ertelenmesiydi.
Bu karar neden alındı?
Çünkü dünya ve ülkemiz çok daha hayati bir sorunla karşı karşıyaydı. Elbet bu karar alındıktan sonra siyasilerden beklenen de seçim atmosferinden çıkılıp, yaşadığımız krize odaklanılmasıydı.
Ancak ne yazık ki beklenen olmadı.
Bırakın hükümeti oluşturan iki siyasi partinin başka telden çalmasını, bakanlar bile birbirlerinden farklı konuşuyor. Birinin söylediğini diğeri yalanlıyor.
Son olarak dün Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay’ın bir televizyonda kanalındaki sözleri, bu iddiayı daha da güçlendirdi.
“Başbakan olsaydınız, sağlık ve ekonomik anlamda bugünkü krizi bu şekilde mi yönetirdiniz?” sorusuna Özersay, “Yalan söyleyecek durumum yok. Hayır, daha farklı olurdu' yanıtını vererek, adeta Cumhurbaşkanlığı seçimi havasından çıkamadığını gösterdi.
Neden mi?
Çünkü bu sözler Sayın Özersay’ı sorumluluktan kurtarmıyor. Sayın Özersay, neyi farklı yapacağını anlatması gerekiyordu.
Bu sözlerin devamında hükümetin bağımsız bakanı Özersay, “kamuda eşit maaş ve benzeri konularda ben daha farklı bir düşünce ortaya koydum, Sayın Başbakan daha farklı bir düşünce ortaya koydu. Ben Başbakan olsaydım yapılan kesintiler daha fazla olacaktı. Siyasi partiler, hiç katkı payı almayacaktı” dedi.
Burada açıkça şunu söylemekte fayda var. Siz geçmişte dörtlü koalisyonu bir gecede bozmuş bir lidersiniz Sayın Özersay. İçinize sinmeyen bir karar varsa neden altına imza attınız?
İmza attıysanız da neden sorumluluğu paylaşmayıp, “ben yapmadım ortağım yaptı” diye ortaya çıkıyorsunuz?
Bu en hafif tabirle sorumluluktan kaçmak, parmağının arkasına saklanmak değilse nedir.
Özersay’ın, İngiltere’den ilk gelen öğrenci kafilesinin kaldığı yerle ilgili eleştiriler karşısında da özür dileyip Başbakan Ersin Tatar’ı zor duruma düşürdüğüne şahit olmuştuk.
Ne demişti Tatar? “Ben kimseden özür dilemiyorum…”
Hemen ardından kendisinin organize ettiği bir başka İngiltere’den gelen kafileye ise kaldığı Özersay daha farklı bir tutum sergilemişti.
O kafiledeki öğrenciler de eleştirince, Özersay bu kez özür dilemedi. Çünkü her şeyi kendisi organize etmişti.
O yüzden öğrencileri saygıya davet eden Başbakan Yardımcısı, “Empati yapmayı öğrenemediyseniz, öğreneceksiniz” diye çıkışmayı da ihmal etmemişti.
Sayın Özersay, dün bir televizyon kanalında “Ben Başbakan olsam çok farklı olurdu” derken, İskele’de 21 kişi daha karantinaya alınmış, Tabipler Birliği hükümete uyarı üstüne uyarı içeren açıklamalar yapmıştı.
Görülen o ki hükümet, Cumhurbaşkanı seçimleri ertelense de seçim atmosferinden çıkamadı. Bu atmosfer Sayın Özersay’ı etkilediği gibi UBP içindeki bakanları da etkiliyor.
Çünkü o seçimden sonra UBP içindeki muhtemel bir liderlik yarışı da bakanlar arasında gizliden gizliye sürdürülüyor. Bunu UBP içindeki bakanların birbirleriyle çelişen karşılıklı açıklamalarında da rahatlıkla görebiliyoruz.
Bir başka ifadeyle hükümet seçim havasında, vatandaş geçim havasında ayakta kalmaya çabalıyor…
Sokağın derdi, siyasetçinin koltuk derdinin önüne geçemiyor…
Bu haber 9801 defa okunmuştur

:

:

:

: