Hükümet belli imkanlarla 2. toplumsal dayanışma ve ekonomi paketini açıkladı.
Tabi ki burada ilk öncelik içinde bulunduğumuz günleri en az hasarla nasıl atlatabiliriz mantığı öne çıktı.
Tabiatıyla reform içeriği olmadan sadece dar kaynaklarla para dağıtarak günü kurtarmak elbette mümkündür.
Lakin geleceği kurtarmak için yapısal sorunlarla yüzleşmemiz gerekiyor. Özetle 2. pakatte
de yapısal sorunlara yönelik bir reform anlayışı yok gibi..
Fakat bunu bir zafiyet olarak değerlendirmek hata olur.
Neden?
Değerli dostlar olağandışı günlerden geçiyoruz.
Boyutları ürkütücü bir küresel krizin tam ortasındayız.
Kaynaklarımız belli.
Ha bu kaynaklar zamanında doğru kullanılmış olsaydı bugün tabi ki böylesi bir kriz anında elimiz daha güçlü olabilirdi.
Fakat şimdi dönüp bunu değerlendirmenin kimseye bir yararı yoktur.
Zira önümüzde bir gerçek vardır.
Ve her şeyden önce bu gerçek doğrultusunda adımlar atılmalıdır.
Daha önceki yazılarımda da sık sık vurguladığım gibi, yeni normalde hiç bir şey eskisi olmayacak.
Yani 10 kazanırım yine 10 kazanacağım diyen çok az insana rastlayabilirsiniz.
Küresel krizin sağlıkta olduğu gibi ekonomide de açtığı yaralar büyüktür.
Lakin konu bu kadar net iken özellikle bizim ülkemizde bunu anlamak istemeyen azınlıkların olduğunu görüyoruz.
Hala pandemi öncesi gibi bazı şeylerin devam ettiğini varsayan bu azınlıklar çoğunluklar üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyorlar ki bu ileriki günlerde başka başka sorunlarla bizi karşı karşıya bırakabilir.
Kuşkusuz ki burada en büyük görev devlete düşmektedir. Devlet olabildiğince toplumsal dayanışmayı koordine etmek durumundadır.
Zira içinde bulunduğumuz süreç güçlünün zayıfı ezeceği ve bunu yaparken kendine yasal zemin yaratıp meşru kılacağı bir dönem değildir.
Herkesin biraz empati yapıp bunu iyice anlaması gerekiyor. Aksi takdirde sosyal patlamaların hiçbirimize toplumsal fayda sağlamayacağı aşikardır..