Ülkemizde, pek çok kış mevsimi kuraklıkla geçmektedir. Kuraklık, beklenen yağışların bilimsel olarak o mevsim yağmamasıdır.
Adaya eskiden kalma, bir de yakıştırma ad olarak. Yeşil ada denir.
Bu ad belki de yüzyıllar öncesinden kalmıştır.
Hani yağışların çok olduğu zamanlardan.
Derelerin, Süleyman Şevketleri aldığı dönemlerden.
Aylarca yağan yağmurlar sonunda, çoğu kerpiç olan evlerin yıkılmasına kadar giden sel felaketleri görülürdü.
Şimdilerde, beş altı saat yağan yağmurlardaki sel felaketlerine bakmayın. Bunlar alt yapı eksikliğinden oluşan felaketlerdir.
Eski dönemdeki kadar yağmur yağmış olsa idi vay başımıza gelecek olanlara.
O yıllarda dere yatakları ve onları besleyen su arkları, gürül gürül su akışları ile yaz kış sürekli su taşımakta idiler.
Dere yatakları ve su arkları, olası bir sel felaketi için bir supap.
Bir can yeleği niteliğinde idi.
Onların görevi sel felaketlerini ve su taşkınlarını önlemek için yağan yağışlardaki fazla suyu denize nakletmekti.
Dünyadaki iklim değişiklikleri ile birlikte. Derelerin ve derelere su taşıyan su arklarının asli görevleri değişti ve yağan yağışların denize akmasını önlemek ve inşa edilen barajlara yağmur sularını taşımak olarak çok önemli işlevler üstlendiler.
İngiliz sömürge idaresinde başlayan mevsim değişiklikleri ile birlikte baraj ve göletlerin yapılmasına hız verildi.
Baraj ve göletlerin asli unsurları olarak, dere ve su arklarının önemleri o kadar daha artmış oldu.
İngiliz sömürge idaresi, dere ve su arklarını yasal olarak güvence altına alarak. Ülkenin su ihtiyacını sağlamaya çalışmıştı.
Ortaklık Cumhuriyetini, Helen Cumhuriyetine çevirmek teşebbüsü karşısında, Garantör Türkiye. Adanın Helenleştirilmesinin önüne geçmek için 20 Temmuz 1974 ‘te adaya TSK ‘ni gönderdi. Kuzeyde Türkler, Güneyde de Rumlar kalmak sureti ile fiili olarak ada iki bölgeli ve iki halklı bir yapıya kavuştu.
Tabii zaman süreci içerisinde İklim değişiklikleri son sürat devam etti.
Kuraklık had safhaya ulaştı.
Bu durumda olan ülkeler derhal tedbirler almaya başladılar.
İlk önce tasarruf tedbirlerine başvurdular.
Sonra, olanı nasıl en verimli kullana bilirimin hesabı kitabı yapıldı.
Ülkede akıp giden ve tutulamayan bir su damlasının peşine düşüldü.
İnşaat planları bir damla yağmur suyunun heba edilmeyeceği esaslara ve kurallara göre hazırlanarak yürürlüğe girdi.
Bizde, asli görevleri gölet ve barajları beslemek olan dereler ve su arklarını. 1974 ‘ten sonra resmen sürdük ortadan kaldırdık.
Derelerin önü kesilerek inşaatların yapılmasına ya onay verdik. Ya da göz yumduk.
Beşparmak’a ve Türk tarafında olan Trodos Dağlarından bir aşağıya bakın.
Su arkı görebilecek misiniz? Görmeniz mümkün değil.
1974 ‘ten günümüze kaç gölet ve baraj inşa ettik.
Olanları da bakımsızlıktan, beklenilen verimliliği veremez duruma getirdik.
Yağmur alan iki bölgemiz var.
Bir Karpaz.
Birde batı, Güzelyurt bölgesi.
Bunlar da masada taviz olarak duruyorlar.
Yeni masada ne olacak bilinmez.
Tek, su aküferinin bulunduğu yer Güzelyurt.
İklim değişikliğinin tokadı bu bölgeyi de tuttu.
Yeşilyurt’tan sonra, ülkeyi besleyecek su kaynakları. Bu bölgelerde var.
Birçok dere yatağı, Trodos’dan getirdiği sel sularını, yıllarca denize taşımakta. Yüzyıllar öncesi üstlendikleri görevlerini yapmaktadırlar.
Milyonlarca metre küp su, Yeşilırmak’tan dereler vasıtası ile denize akıp heba olmaktadır.
Geçmişte, bu denize akıp giden su kaynaklarına sahip çıkılarak. Vatandaşın yararlandırılması istenmişse de daha proje aşamasına gelmeden. Siyasal partilerin popülist yaklaşımları sonucunda projeden vaz geçildi .
Yöre halkı da siyasal rantlar nedeni ile kışkırtılarak. Denize akıp giden bu su kaynaklarının, denize akıp gitmesinde direndiler ve bu kaynakların heba olmasına onay verdiler.
Siyaset kurumunu oluşturanlar ise, yararlandıkları siyasi rantla yetindiler.
Yine ayni durumda, Cengiz Topel Hastanesinin yanındaki dereden günlerce yağmur suyu denize akarak heba oldu.
Şimdi, Türkiye’den gelen su hatlarındaki arıza nedeni ile aksayan su akışı ile ilgili suçlu arıyoruz.
Ahkam kesiyoruz.
Seçimlere yönelik propaganda yapıyoruz.
Biz kendi kaynaklarımıza sahip çıktık mı ?
Sahip çıkılması için destek verdik mi ?
Gerçekleri görelim. Gerçekleri.
Görmez veya görmemezlikten gelirsek.
Daha çook ah ve vah çekeceğiz.