Bir resmin tahlili

Resmin, fotoğrafın, insanın tahlilini yapmanın zorluğunu hepimiz biliyoruz. Fakat, bu zorluğu neden yaşadığımızı bilmiyoruz. Her duruma vakıf olan insan, nasıl olur da tahlil konusunda bu kadar zorlanıyor?

Resmin, fotoğrafın, insanın tahlilini yapmanın zorluğunu hepimiz biliyoruz. Fakat, bu zorluğu neden yaşadığımızı bilmiyoruz. Her duruma vakıf olan insan, nasıl olur da tahlil konusunda bu kadar zorlanıyor?
Çocukluğumda pek konuşmazmışım, diyor annem. Şimdi bu bilinçle ben de diyorum ki ne iyi yapmışım da az konuşmuşum. Neden mi? Çünkü, insanoğlu ne kadar az konuşursa; o kadar çok inceler, araştırır, okur, yazar, hareket eder, düşünür, duyumsar… Kendimi bildiğimden beri, çevremde kim ya da ne varsa onu göründüğü gibi değil de hem görüneni fark etmeye hem de görünmeyeni hissetmeye çalışırdım. Bu konuda, gün geçtikçe oldukça yetkinleşmiştim. İnsanları, eşyaları, hayvanları, çiçekleri, böcekleri… betimlemede ( tasvir etme ) usta olmuştum. Karşımda duran her varlığı sessizce seyretmem ve dikkatimi ondan kaçırmadan onun sahip olduklarını anlamaya çalışmam, beni bu noktaya getirdi. Tasvirin; sahip olunan fiziksel özellikler, görünüş, yanında bir kuşun bile tahlilini ( ruhsal anlatım ) anlık tahliller biçiminde yapmaya başlamıştım. Böylece, konuşmak yerine susmayı seçmiş; topun peşinde koşmak ya da evcilik oynamak yerine varlıkların yaşadıkları ve bunların onların ruhundaki kalıntılarıyla haşır neşir olmaya başlamıştım. İyi ki de öyle olmuş. İyi ki de çok konuşup da kendimi olanlardan, yaşanılanlardan soyutlamamışım. Aksi halde ben, ben olmazdım bugün. Ki bugün çevremde kim var kim yok anlamaya, onların saf ruhlarını duyumsamaya devam ediyorum.
YAŞAM RESMİNİN ANATOMİSİ
Rastgele arabanızla giderken yolda yürüyen bir üniversiteli gencin o an ne hissettiklerini yürüyüşünde bile anlayabiliriz. Annesinin elini tutup dükkan gezmesine çıkan bir kız çocuğunun mutluluğunu söylediği şarkıdan duyabilirsiniz. Elinde kocaman bir buket çiçekle arabasına binen bir gencin nereye gidiyor olacağını tahmin edebilirsiniz. Sırtında, içi dolu okul çantasıyla okul bitiminde dolmuş bekleyen bir öğrencinin ne kadar yorgun olabileceğini gözlerinizin önüne getirebilirsiniz. Fanustaki bir balığın yemek yerken yanındaki balığa kendi hakkını kaptırmak istemediği için yemi bir çırpıda almasını anlayabilirsiniz. Bir kedinin kapınızın önünde neden saatlerce oturduğunu bilebilirsiniz. Bir portakalın, bir elmanın, bir avokadonun ya da bir çileğin rengini alabilmesi için illa da o zamanın gelmesini beklemesini görebilirsiniz. Eşinizin sorunlarını, bu sorunlar ailevi olsa bile, neden sizinle değil de arkadaşlarıyla konuştuğunu gözlemleyebilirsiniz ya da eşiniz mutluluklarını paylaşmak için plan program yaparken neden, son size haber verildiğini içinizden sorgulayabilirsiniz. Çocuklarınızın gülümsemelerine, sevgi aktarımlarına ortak olabilirsiniz. Yaşamın değişimini kendi değişiminizle birlikte yoğurabilirsiniz.
YÜZDEKİ ÇİZGİLER KADAR ÖNEMLİDİR RUHTA OLUŞANLAR DA
Zaman geçiyor ve biz de yavaş yavaş eskiyoruz: bir halı gibi, bir sandalye gibi, bir fotoğraf gibi, bir sandık gibi… Zamanın bizde oluşturduğu çizgilere gönül yakınlığından bakıldığında neler görünüyor kim bilir? Bunu bakana, bakıp da görene sormak gerekiyor. Seneler geçip yaşamımızdan gittikçe fiziksel ve ruhsal birtakım izler bırakıyor bizlerde. Bu izler, anlamlı yaşamları bildiriyor karşıdan bakana. Kedi, köpek; adam, çocuk, bebek; kalem, defter, vazo; hatta binalar bile eskiyor senelerin süzgecinde. Bunları gerçekten görebilmek için dikkatli bakalım. Anlamak için görmeye çalışalım. Çünkü, önce bakarız, sonra görürüz, daha sonra da ruhumuzda hissederiz o karşımızdakini. İç sentez yaptıktan sonra da anlarız dışta var olanı da içte yaşananları da. Tahlil etme becerisini kazanmak için çok geç değil. Herkes için zaman farklı çalışıyor. Bir şeye vakıf olmanın ne zaman, nerede, niçin olacağını bilemeyiz. Biz, sadece önümüzde duran resimleri görmeye çalışalım.
Bu haber 3378 defa okunmuştur

:

:

:

: