Bazen, sayfalarca yazı yazarak anlatmak istediğiniz bir meramınızı, üç kelime ile öyle bir anlatırsınız ki, bu cümlenin yarattığı etkiden gurur duyarsınız.
Bazen, sayfalarca yazı yazarak anlatmak istediğiniz bir meramınızı, üç kelime ile öyle bir anlatırsınız ki, bu cümlenin yarattığı etkiden gurur duyarsınız.
Avrupa maceramızı ve dolayısı Rumların ait olduğu topluluğa katılma isteğimizi ben biraz bu tabire benzetirim. Niye? Atatürk’ün çok doğru olarak dediği gibi farklı din, kültür, milleten ve tarihten gelen toplulukların siyasi birlik kurmaları ve bu birliği sürdürmeleri imkânsız gibi bir şeydir de ondan. Avrupalılar bile ayni dinden olmalarına rağmen birbirlerini fırsat bulunca boğazlamışlardır. Şu anda onları bir arada tutan ortak menfaatlerdir. Diyeceksiniz, başka ülkelerde durum farklımı? Hayır. Araplara bakacak olursak, onların da Avrupalılardan kalır tarafları yoktur. Zengin Araplar birbirleri ile sağlam bir birlik kurmuşlar, fakir Araplar da bu birlikte dış kapının mandalı pozisyonundalar. Son seyahat ettiğim bir Arap ülkesinde gördüğüm manzara beni bu düşüncelere sevk etti. Karar verici grubun içinde değilseniz, sadece figüran olarak orada bulunuyorsanız, hakikaten dış kapının mandalısınız.
Sizi kandırmak suretiyle, hiçbir ortak paydanız yokken, bu tip birlikteliklere katmak gayretlerine dikkat etmek gerekir. Yoksa çok mutsuz olursunuz. Kandırılmak bir insanda bir toplulukta çok derin bir iz bırakır ve akabinde nefret ve saldırgan bir ortamda bulursunuz kendinizi. Birbirinize düşersiniz. Kendi öz birliğinizi bile dağıtırsınız.
AB, Kıbrıs’ta birbirleri ile birlikte yaşamak istemeyen Türk ve Rum çoğunluğa rağmen, sizi daha mutlu yapacağım diye çeşitli teklifler sunmakta. Bu iş zorlama ile olmaz. Aksi halde silahlı çatışmaya davetiye çıkarırsınız. Oğuz Yorgancıoğlu’nun Köklerimiz nasıl sallandı isimli romanını herkese okumasını tavsiye ederim. Baf’ın Lemba (Çıralıköy) isimli köyünü konu alan ve gerçekte yaşanmış olan Kıbrıslı Türk ve Rum ilişkilerini anlatan belgesel niteliğindeki kitap ibret vericidir. Oğuz Yorgancıoğlu benim lisede edebiyat hocamdı. Onu her zaman takdir etmişimdir. Kaybolmaya yüz tutmuş birçok güzel geleneğimizi de bize hatırlattığı için ona ayrıca bu sütundan teşekkür ederim. Biz kim olduğumuzu, özelliklerimizi bildiğimiz sürece bu adada var olmaya devam edeceğiz. Şu saatten sonra nasıl bir ortaklık kuracağız acaba Rum komşularımızla? Adamlar sizinle ortak falan olma niyetinde değiller. Bu durumda neyi paylaşacağız?
Kendi kendimizi kandırmanın alemi yok. Kendi kendine güveyi olmak diye bir deyimde bizim durumumuzu tam olarak açıklar.
Daha önceki yazılarımda bu duruma değinmiştim. Hep, karşı taraftan anlayış bekledik. Ama boşuna gayret etmişiz.
İnanıyorum ki Kıbrıslı Türk, olası bir çözümde, dış kapının mandalı olmayacaktır. Çünkü onurlu bir toplumuz biz.