Yazar Ayşe Kaygusuz Şimşek 1965 Tokat/Zile/Çayır Köyü ‘nde doğuyor. İlk öyküleri iki bin altıda yayımlanıyor. İki bin sekiz yılından beri emek verdiği Ekin Sanat Edebiyat ve Düşün Dergisinde halen Sanat Yönetmeni olarak edebiyata katkı sunan Ayşe Kaygusuz Şimşek’in öykü, deneme, anı, şiir, günce, söyleşi ve kitap tanıtımları Ekin Sanat başta olmak üzere genele yayın yapan birçok edebiyat dergisinde yayımlanıyor. İki bin on sekiz sonbaharında yazmaya başladığı çok dilli, çevirim içi “Gazete Öneri” de söyleşi, kitap tanıtımları ve köşe yazıları halen devam ediyor. Düş/görüş öykü kitabı, 6 Nokta Körler Derneği’nce sesli okumalara çevriliyor (2011). Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencileri tarafından, yaşamı ders konusu olarak işleniyor. Yaşamından kesitlerle Bam Teli Programı’nda (Yol Hikayeleri-Yaşam Öyküleri) Tayfun Talipoğlunun konuğu oluyor
Düş/görüş (öykü) 2011, Düşe Yazanlar (söyleşi) 2013, Gül Ağrısı Su (şiir) 2015, Cezmi (roman) 2017, Haziran Ateşi (öykü) 2018, Hayatımdaki Erkekler (anı/öykü) 2019, Sesim (deneme) 2019 kitapları ve Öteki Yayınevi’nden çıkan “Aydede ile Ateş”in serüveni on adet, çocuk kitabı seti bulunmaktadır.
Yoğun edebiyat uğraşının arasında Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler Bölümü’nden iki bin on sekiz yılında mezun oluyor. Halen aynı üniversitede Adalet okumaya devam etmektedir.
Değerli yazar-şair Ayşe Kaygusuz Şimşek’le güneşli bir Ankara günü Mülkiyeliler Birliği’nde yemek yiyoruz, yıl iki bin on yedi. Edebiyat etkinliklerinden ve duygu dolu mısralarından tanıyorum şairi. On beş yıl önce kaybettiği eşine ilişkin sıcacık, aşkla dolu bir anı geçiyor cümlesinde. Soramıyorum hüzünlendirmemek için ama merak ediyorum aşk şiirleri yazdıran bu adamı. Merak ettiğimi anladığı için devam ediyor sözlerine şair, “Yazıyorum”, diyor. “Hayatımdaki Erkekler olacak kitabımın adı…”
“Hayatımdaki Erkekler” Ekin Sanat Yayınları’ndan çıkmış. Yüz on iki sayfalık kitap dört ana bölümden oluşuyor. İlk bölüm “Dedem”, ikinci bölüm “Babam”, üçüncü bölüm “Kocam”, sonraki bölüm ise “Oğlum” ve “Torunlar”dan oluşuyor. Eser anı öykü niteliğinde. Bu anılar yazarı okuyucuya tanıtıyor. Yazarın çocukluğunu, babasına olan sevgisini, eşine olan aşkını, çocuklarıyla ilişkisini, yazma tutkusunu ve insana özgü pek çok duyguyu duyumsatıyor satırlarında. Anadolu kadınının yaşamını anlatıyor, emekçi bir kadın, fedakâr bir evlat, eş, anne ve babaanneyi görüyoruz. Şehirlerarası otobüs şoförü olan eşe duyulan hasret… çocukların sorunlarıyla tek başına mücadele etme ve ekonomik sıkıntılar… eşler arasındaki sevgiye bağlı dayanışma, eşinin aldığı kalemlerin yazmaya teşvik etmesi gibi güzellikler… Yazarın çok eskiden beri hayatındaki olayları bir günlük niteliğinde not aldığını anlıyoruz satırlardan. Babasına ilişkin hastane anlatımında bu şekilde not tutmanın yazıya getirdiği canlılık dikkat çekiyor. Okuyucu hastanedeki koşuşturmanın içinde buluveriyor kendini.
Babası hastalandığı zaman onunla hastaneye gitmek konusunda diretirken söylediği baba kelimesinin anlamını açıklıyor şiirsel cümlelerle; “Babaa” dedim. O an gözlerimizle, bakışlarımızla konuşuyorduk, tekrar “babaa” dedim. Bu baba demelerim, çocuklarım başlarının çaresine bakabilirler, şu an sen önemlisin, gitmesem aklım sende kalır, duramam buralarda, sığamam buralara demekti (s,18). Yazar satırlar arasında geçmişte fabrikada çalışan babasının öğle yemeğinde verilen meyve ve tatlıları yemeyip eve çocuklarına getirdiğini serimliyor.
Babasından sonra anlattığı kısımda, eşiyle aralarındaki sevgiyi, dayanışmayı aktarıyor. Eşi oduna giderken biraz daha yanında olabilmek için kayınvalidesinin karşı çıkmasına rağmen kendisi de yanına katılmak istiyor. Eşinin müdahalesiyle ona yol arkadaşı olmayı başarıyor. “Evde odun bitmiş, kocam da oduna gidecekti. Görücü usulü ile evlendiğim ama bir oda dolusu insanın içinde bile “kalk öp, kalk öp…” diye bir sesin dürttüğü kocama aşıktım. Âşık olmasam, bir ilçeden kalkıp gelir, yolu, suyu, elektriği olmayan köye, köy yaşamına katlanabilir miydim? Kocamın bana âşık olduğunu bilmesem, köy koşullarına alışmaya, aşkı sevgiye dönüştürmeye çalışır mıydım? (s, 79). Eşi kırk iki yaşında kalp krizinden hayata veda edince, çocuklarıyla birlikte Ankara’ya yerleşiyor Ayşe Kaygusuz Şimşek. Hem baba hem de annelik yapıyor çocuklarına.
Son kısımda ise evlatları ve torunlarıyla olan sevgi dolu anılar yer alıyor. Hüzün de yer alıyor anlatıda, baba mesleğini seçmiş olan oğlunun ev hasretine tanık oluyor yüreği sızlayarak.
Yazar Ayşe Kaygusuz Şimşek anlatımında güncel kolay anlaşılan ve yalın bir dil kullanmaya özen gösteriyor. Yer yer yöresel ağızlardan ve gelenek göreneklerden örnekler de gördüğümüz anı-öykü, köyden kente bir Anadolu öyküsü olarak da okunabiliyor. Devlet hastanesinde sigorta ile olabilecek işlemin özel ödeme yapılarak çok daha kısa sürede gerçekleşmesi, randevuların bu şekilde daha kolay alınması ise sistem eleştirisi olarak göze çarpıyor.
Değerli yazarın içten, sımsıcak yeni anı- öykülerinde buluşmak dileğiyle.