Matruşka Ruhum

“Çocukça” dediğin bir şeyi yaparken, göz seğirmesi hızıyla “Senin için çürümüş” diyebileceğin kadar yaşlı olabilirim. Bu ne yıllara ne de zamana bağlı. Bu tamamen, matruşka ruhumun dışa vurumu.

“Çocukça” dediğin bir şeyi yaparken, göz seğirmesi hızıyla “Senin için çürümüş” diyebileceğin kadar yaşlı olabilirim. Bu ne yıllara ne de zamana bağlı. Bu tamamen, matruşka ruhumun dışa vurumu.

Uçurtma mevsiminde uçurulan uçurtmaları, camın kenarından izleyen çocuğa “Haydi sen de katıl” demek; uçurtmaları, erişkin bedendeki kalbin kenarından izleyen çocuğa seslenmekten kolaydır hep. Oysa gizlenmiş çocukluk, bir köşede duran çocuktan, çok daha muhtaçtır ortaya çıkarılmaya.

Tıpkı her mevsimde tazelenip, yaşına bakmadan tomurcuk veren koca ağaçların anlatmaya çalıştığı gibi; “Yaşamın önünde duran rakamlara bağlı kalmadan, büyü. Büyürken hem kabuk tutmasını bil, hem de taze çiçek açmasını”.

Mesela; az evvel yağmur yağdı ve ilkokul çağlarımdan bir anı canlandı gözümde. Gök gürültüsünden çok ıslandığı için hasta olmasından endişe duyacak annesine duyduğu korkuyla, küçük bir kız çocuğuyum şimdi. Yeniden yağmurlar altında ıslandığım o umarsız yaştayım. Farklı zamanda, farklı bulutlardan düşen yağmurlarla dans ediyorum ve yüzümde açan goncayı görüyorum hala kabuk tutmamışcasına.

Bazen de henüz tatmadığım ama ruhumda dinlenen teyzeye yaslanıyorum eski bir notayla. Ağdalı bir ağızdan yavaşça dökülen sözleri üstüme alınıyorum. O şarkı bana bestelenmiş gibi iç çekiyorum tınılarda. Ve henüz hiç odun atmadığım hayali evde 90 yaşımda buluyorum kendimi bir anda.

İşte böyle, ruhumda her yaştan biri var. Hatırlayamadığım geçmiş yaşlarım da burada, henüz gelmemiş hatta belki de hiç gelmeyecek olan yaşlarım da… 2020 yılında 32. yaşımın tam üzerinde dursam da bütün rakamlar benim. Ben hangi vakitte, matruşkamın hangi kabuğunu kıracaksam oyum. İçe içe geçmiş tüm rolleri ben oynadım, tanıdığınız tanımadığınız tüm karakterler benim. Kısacası; artık burası benim kürsüm ve ben kimi istersem onu dinleyeceğim.

:

:

:

: