Ahtapotun kolları

Kıb- Tek ‘i mali polis basmış yollu haberler, gerek basın ve gerekse sosyal medyada gündem oluşturdu.

Kıb- Tek ‘i mali polis basmış yollu haberler, gerek basın ve gerekse sosyal medyada gündem oluşturdu.
İddia, ihalelerle ilgi yolsuzluk.
Malın, Türkiye’den getirilmesi konusunda anlaşma yapılmasına karşın, Çin’den getirilmiş olması.
Bu konuda Sayıştay raporunun olduğu ve buna dayanarak mali polisin Kuruma giderek araştırma yapması ve konu ile ilgili kurum çalışanlarının ifadesine baş vurulması.
Yani, Mali polis kuruma baskın yapmış değil. Görevi gereği araştırma ve soruşturma yapmıştır.
Çin malına Türkiye menşei damgasını basarak, Türk malı olarak kurumu dolandırmak. Sayıştay’a göre “nitelikli dolandırıcılık. “ Bu bilgileri ilgili Bakan olan Sn. Arıklı’nın açıklamalarından dinledik. Okuduk.
Mali polis gerekli dosyayı hazırlamadan. Hiç kimse zanlı olamaz. Suçsuz da olamaz.
Sonucu bekleyip göreceğiz.
Yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları. Ülkemizde sadece Kıb-Tek’e özgü bir olay değil. Yolsuzluk ve usulsüzlük olayları ahtapotun kolları gibi ülkemizi sarmış durumda.
Sayıştay komitesinin gündemi, bir hayli dosyalarla kabarık durumda. 1995’in Sayıştay raporları komitede beklemede. Usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları ile ilgili dosyalarda, ismi geçen kişilerin bazıları. Bu dünyadan çoktan göçmüşlerdir.
Ayyuka çıkan yolsuzluk iddiaları karşısında, mevcut denetim sisteminin tıkandığını. Eldeki olanaklarla bunun önünün açılmasının mümkün olmadığı. Ya bilinçli olarak görülmüyor ya da görüldüğü halde önünün açılması için tedbir ve girişim yapılmıyor.
Denetim ve işi sonuca götürecek prosedür. Artık çağın gerisinde kalarak, hantal bir hale gelmiştir.
Değişen, gelişen ve oluşan şartların çok gerisinde kalmıştır.
Sistemin tümü, sil baştan ele alınarak günün şartlarına göre revize edilmesi gerekmektedir.
Yolsuzluğun ve usulsüzlüğün üzerine seri şekilde gidilecek ve seri şekilde karar verilecek bir sistemin geliştirilmesi için, siyaset kurumu kollarını sıvamalıdır.
Denetim kurumları ele alınıp değişen, gelişen ve oluşan şartlara göre yeniden şekillendirilip, yasal kurallarla etkin hale getirilmelidir.
Denetim kurumları, Siyaset kurumundan azade, bağımsız ve özerk kuruluşlar olarak, Anayasa güvencesi altına alınmalıdır. Burada çalışanlar, görevlerini yaparken bağımsız ve özerk olmalıdırlar. Karar iradeleri hiçbir siyasinin iki dudağı arasında olmamalıdır. Birçok çağdaş demokratik ülkelerin uygulamaları örnek alınabilir.
Tabii bunun öncesinde, siyaset kurumunun da ayni oranda hareketlenmesi gerekecektir. Bu yapısı ile bu mümkün değil.
Bu konuda idari yapılanmada gerekli seri hareketliliği sağlarken. Yargı mekanizmasında buna paralel, seri yargılama yolu açılmalıdır. Bunun için, artık yargımızın da gelişmiş çağdaş ülkeler gibi ihtisaslaşması gerekmektedir. İhtisas mahkemeleri oluşturularak davalar ona göre ele alınıp sonuçlandırılmalıdır.
Ülkemizi ahtapot gibi saran usulsüzlük ve yolsuzluklara karşın sadece bu davalara bakacak olan mahkemeler oluşturulmalı ve seri şekilde önlerindeki davalara bakıp sonuçlandırmalıdır.
Ülkemizde bu gibi davranışlarda bulunanlar incelendiğinde. Bunları yapanların “gerçek yurttaş” olmadığı da ortaya çıkmaktadır. Gerçek yurttaş, vatanını, yurttaşlarını seven insan topluluklarıdır.
Ülkesine, devletine ve kurumlarına zarar verenin, gerçek bir yurttaş olması mümkün mü ?
Elbette mümkün değil.
Gerçek yurttaşlar, o ülkenin okullarında yetişen, ülkesini, vatanını ve insanını sevendir.
Galiba biz artık yurttaş da yetiştiremiyoruz.
Tam tersi. Ülkeyi talan eden insanlar mı yetiştiriyoruz ?
Yurttaş nedir soracak olanlar varsa. “Andımızı “ okusunlar. Yurttaşlığın ne anlama geldiğini gayet açık olarak anlayacaklardır.
Sosyal medyada, yolsuzluklarla ilgili çeşitli görüşler ortaya atılıyor.
“Temiz sayfa, temiz eller “ gibi.
Yürekten katılırım da, başlangıç noktası neresi olmalıdır ?
Buna değinen yok.
Veya çekiniliyor.
Sizce bu temiz elleri, nereden başlatmalı ?
Bu haber 5992 defa okunmuştur

:

:

:

: