Mandala, bir sağaltım, şifa yöntemi. Meditasyon, rahatlama, konsantrasyon, farkındalık aracı. Kişiyi günlük safsatalardan, sıkıntılardan bir anlığına bile olsa uzaklaştıran bir terapi yöntemi. Mandalaya sahip çıkmak demek, eski kültürümüzü yüceltmek ve kültürümüze yeni bir bakış açısıyla, dönem uyumlamasıyla devam etmek demek.
Kıbrıs’ta Mandala
Kıbrıs’ta çok eskilerden gelen alışkanlıklarımız: Lefkara işi, koza işi, iğne işi ( mekik ), tığ işi, yün işi, kumaş üzerine yapılan renklendirmeler, vitrin içleri, koltuk ve sehpalar, televizyonlar, buzdolapları, masalar için yapılan tüm işlemeler, süslemeler… İlmek ilmek örülüp bazılarınınsa rengarenk boyanan buğday kalemleriyle üretilen sestalar, sepetler, sandalyeler, masalar; kapı tokmaklarındaki süslemeler; kanaviçeler ve daha niceleri. Bunlar, az değişse de kültür aktarımı ürünlerimizi yapmaya devam eden çokça Kıbrıslı var. Bu ürünlerdeki tüm işlemeler, “Mandala”.
Kullanım Alanları
Yastık yüzlerine çizilirdi. Geceliklerin boğazındaki dantellerin kenarlarına çiçekler yapılırdı. Saç örtülerinin, mendillerin kenarlarının etrafına yapılırdı. Mendillerin bir köşesine papatya, gül, menekşe… gibi küçük çiçekler; etrafına da iğne ya da tığ işi yapılırdı. Bunlara, kasnak işi denirdi. O dönemlerde, karyolalar yüksek olurdu. Çarşafın çevresine sargı yapılırdı. Bu sargının da çevresine tığ işi ( dantel ) koyulurdu. “60 Akıl 70 Fikir” sargı örneği tercih edilirdi. Namsiyeler, genellikle tülden yapılırdı; fakat bazıları satenden, sayvanlı namsiyeler yaparlardı. Bunları, üstten eklerlerdi. Camlıkların içine düz dantel yerine; beyaz humayının ( kapot ) kenarlarına tığ işinden dantel geçilirdi.
Her Şey Misafiri Rahat Ettirmekte
Vitrinler, misafir odasında bulunduğu için vitrin içlerine koyulmak üzere süslemeler yapılırdı. Bu süslemeler, beyaz, kırık beyaz, krem renginde kumaş kenarlarına dantel geçilirdi veya kumaşın sadece bir kenarına, danteller ya da 4 – 5 parmak kalınlığında beyaz kumaş üzerine rengarenk, sıralı çiçekler, üzüm salkımı… gibi şekiller işlenmiş örtüler yapılıp üçgen görünümünü verecek şekilde dikilirdi. Salonda eşitlik sağlansın diye, Kıbrıs ağzıyla takım olsun diye, koltuğun sırt kısmına da vitrin içi süslemelerin büyükçelerinden süslemeler, o süslemeyi görünür kılacak şekilde tam ortaya yine üçgen şeklinde koltuğun arka kısmına doğru sarkıtılırdı. Bazı evlerde, daha intizamlı olsun diye de bu örtüler, koltuk arkasına bir toplu iğne vasıtasıyla tutturulurdu. Koltuğun oturak kısmına örtü koyanlar da yok değildi.
Televizyon Çağı
Çoğu evde, televizyonların üstünde bile, işlemeli örtüler kullanılırdı. İşlemeli kısmı, renkli ya da beyaz işlemeler, hafiften televizyonun önüne doğru getirilirdi ki bu o televizyonun ne kadar değerli olduğunu gösterirdi. Zaten televizyonun misafir odasında olması, işlemeli örtüyle örtülmesi, bunu az çok sezdirmekteydi. Bu örtü, bazı evlerde büyükçe; bazı evlerde de sadece televizyonun üstünde ve ortasında kalacak şekilde kare bir kumaşın bir kenarına dikilen işlemeli küçük bir bez parçası da olabilirdi. Annelerimiz, bu örtüleri genellikle bayramlarda ya da ağır misafir geleceğinde yıkayıp, ütüleyip de sererlerdi. Bu örtüler, altın değerinde olduğu için, daha çok çeyizden çıkarılırdı, televizyon izleneceği zaman kaldırılacağında titiz davranılması gerekirdi. Televizyon kapatıldıktan sonra da yine büyük bir titizlikle, göz ölçüsüyle yerine koyulurdu. Pencerelere gerilen perdelere koyulan tığ işlerinde de mandala vardı. Pencerelerimizi süsleyen ve de bizi bir kalkan gibi koruyup kollayan, evimizi ev yapan perdeler de o dönemde bu işlemelerden nasibini almıştı.
Kültürümüzü gelecek kuşaklara aktarabilmek için onlara bu kültürün inceliklerini öğretelim. Birey, toplumu oluştururken; üretilen ne varsa, kültürümüzü oluşturur.