Dün, Çanakkale Savaşlarının 106 ‘cı yıl dönümü nedeniyle Çanakkale’de büyük bir hezimete uğrayan itilaf devletlerinin ve Türk zaferinin kutlama yıl dönümü idi.
İtilaf Devletlerinin, Çanakkale Boğazını geçip Osmanlı devletinin başkenti olan İstanbul’u ele geçirerek, Türk yurdunu sever denen bir planla parçalayarak. Türk Ulusunun yurtsuz bırakılması amaçlanmıştı.
Esas gaye bu idi.
Kimdi bu itilaf devletleri ki 1915 ‘te Çanakkale’ye armadaları ile çullanıp. Son kalan Türk yurdunu paylaşmak istediler ?
Hepsini burada saymak sayfa israfına neden olacağı için sadece içinde bulundukları birliği yazmakla iktifa edeceğim.
O zamanın itilaf devletleri, bu zamanın Avrupa Birliği ve ayni amaç için bunlara dahil olan Amerika.
Çanakkale savaşları, Emperyalizmin dünyada yediği ilk tokattır.
Çanakkale, Türk Ulusunun, dişini tırnağını toprağa geçirip tutunduğu ve asla teslim etmediği örnek bir kahramanlık destanıdır.
Var oluş. Yok oluş. Savaşıdır.
Çanakkale Savaşlarından bahsederken. Bu savaşlarla özdeşleşmiş Mustafa Kemal’den bahsetmemek mümkün mü ?
Olası mı ?
Mustafa Kemal ismi, Çanakkale ile birlikte batılıların korkulu rüyası haline gelmişti.
Çanakkale’yi geçemeyen o zamanki itilaf devletleri, şimdiki AB devletleri. Osmanlı sultanına Mondros Ateş Kes anlaşmasını kabul ettirerek. Akabinde Sevr Anlaşma Paketini de uygulama alanına sokmuştu.
Çanakkale’de Mustafa Kemal’in granit kayasına toslayan bu batılılar. Mondros Ateşkes Anlaşması ile ellerini kollarını sallayarak. İstanbul ve akabinde İzmir ve tüm Anadolu’yu işgal hareketine başladılar.
Anlaşılan, Çanakkale’de yedikleri tokat yetmemişti.
Şimdi ayni devletler, gerek yeni birlik adı altında, gerekse şimdiki birliklerinin adı altında. Türk yurdu ve onun uzantısı olan “Mavi Vatan” üzerinde 1915 ve 1918 yıllarında oynadıkları oyunu ve döndürdükleri dolapları, yine döndürmeye başlamışlardır.
Öyle anlaşılmaktadır ki ortalama olarak 100 yıl önce haleflerinin uğramış oldukları akıbet ve mağlubiyetleri, unutmuşa benziyorlar.
Çanakkale’de “ölmüş, bitmiş, tükenmiş “ olarak nitelendirdikleri Türk Ulusu karşısında. Zamana göre çok büyük bir hezimete uğrayan Türk’e düşman bu güçler. Yeni hamlelerle Mustafa Kemal Atatürk’ün yırtıp çöpe attığı Sevr’i çöpten alarak yapıştırıp, tekrar gündem oluşturma hevesi içerisindeler.
Yeni nesil. Bu Türk düşmanlarının, kin, nefret ve düşmanlığı, Atatürk üzerinden, Türk Ulusuna karşı devam etmektedir.
Biri çıkıp sorabilir.
Yahu bu nereden çıktı diye.
Hemen belirteyim.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile gündeme gelen, iki eşit egemen devletin, uluslararası statüde egemenliğine dayanan yeni tezi karşısında. Bu düşman birliğinin temsilcileri, sarayın yolunu tuttular.
Bunlardan biri de bu düşman birliğinin, Dış ilişkiler ve Güvenlik Polikitikası Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yrd. Borrell oldu.
Türk tarafının yeni tezi karşısında paçaları tutuşanlardan birisi. KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Tatar’la görüşmek istedi ve görüştü.
Görüşmeye gitmeden önce, sunduğu görüşme şartları ise düşmanlığın hala 1915’ den günümüze dek haleflerinin sürdürdüğü tarz ve kararlılıkta.
Sn. Tatar’la görüşmesinde. Ne Türk Bayrağı, ne de KKTC Bayrağı istemiş.
İtilaf Devletlerinin (AB Devletlerinin) Türk düşmanlığını sergileyen üçüncü isteği de Atatürk’ün fotoğrafının, görüşme mekanında olmaması. Türk ve O’nun kurtarıcısı olan Atatürk’ten, bu kadar nefret ve düşmanlığın esbabı mucizesi nedir, Borrell Efendi.
Atatürk’ün neyi, nerene battı ki bu kadar Atatürk düşmanısın ?
Herhalde 1915 ve 22 Ağustos’ta haleflerinin yediği tokat ve tekmenin ağrısı. Siz seleflerde devam ediyor olmalı ki, bu kin, nefret ve düşmanlık süregelmekte.
Annan Referandumunun arifesinde de, bu makamlarda bundan önce oturanların isteği de, Kıbrıs Türk Halkından. Atatürk resimlerinin duvarlardan indirilmesi olmamış mıydı ?
İşin tuhaf yanı, bize bu bakış açısı ile bakan bir düşman birliğine. Küçümsenemeyecek bir oranda, halk olarak girmeye can atıyoruz.
Yoksa akıl tutulması mı geçiriyoruz ?