Merakla beklenen AB liderler zirvesi yapıldı. Zirvede, Türkiye’nin aday ülke olarak üyeliğinin gündeme gelmemesi dikkatlerden kaçmadı.
Liderler zirvesinin ana maddesi, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a hamiliğin devam etmesi oldu.
Türkiye’nin üyeliği ile ilgili ele avuca sığan hiçbir gelişme olmadı. Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege ağırlıklı bir toplantı oldu. Sadece biraz gümrük birliğine dokunuldu. Orada da atıf yine Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege’ye yapıldı.
Başlıkların açılması ile ilgili herhangi bir gündem maddesi oluşmadı. Zirve, Türkiye’ye aba altından sopa gösteren bir tehditle sonuçlandı.
Tehdit de gümrük birliğinin günün şartlarına göre yeniden ele alınıp dizayn edilmesi.
Bunu da Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege’deki Türk tavizlerine karşılık havuç politikası olarak ileri sürdüler.
Bunun için Haziran ayında Türkiye’ye gitme programı belirlendi.
AB, yağlı güreşlerdeki peşrev havası ile Türkiye’ye korku havası estirmeye çalışmaktadır.
Oynadıkları oyunun, Türkiye bilincindedir. Gümrük birliği havucunun, bir oyun olduğunun, artık tüm siyasi otoriteler tarafından anlaşılması da ayrı bir gerçek.
Gümrük Birliği kozu da artık geçer akçe olmaktan çıkmıştır. Çünkü, Güney ve Yunanistan’ın vetosu ile karşılaşacak.
AB, Yunanistan ve Güneyin hamiliğini devam ettire ettire, Türkiye’ye karşı kullandıkları mermilerin tükendiğini ve tek bir merminin kaldığı. O da gümrük birliği kozu olduğu ortaya çıktı. Bu tek mermi de tükenmek üzere.
AB, Türkiye’yi dışlayarak bağımsız bir politika izleyen bir konuma getirilmesinden dolayı da bin pişman.
Bu konuda tartışmalar devam etmekte.
Birlik üyesi olsa, belki daha etkili olarak Türkiye hizaya getirilirdi diye bir algı, AB ‘de etkin olmaya başladı.
Liderlerin, Türkiye ile ilgili yaptıkları zirvenin gündemi ve ağırlığının. Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege olması da ayrıca düşünülmesi gereken bir konu.
Artık, bu liderler zirvesi göstermiştir ki Türkiye’nin üyeliği ile ilgili olarak AB, halen GKRY ve Yunanistan’ın hamiliğini ve savunuculuğunu yapmaktadır ve bunu devam ettireceğini ortaya koymuştur. AB, Kıbrıs Türk Halkının adanın ortak sahibi olduğunu, Rum ve Yunan’ın hamiliğini devam ettirdiğine göre kabul etmemektedir. Bu, adada Kıbrıs Türk Halkının, Rumun insafında bir azınlık olarak, yamalamak isteğinin açık kanıtı olsa gerek.
Türkiye’ye talepleri konusunda, Haziran ayına kadar baskıcı bir zaman dilimini Ab liderleri tercih etti. Bu zaman dilimi içerisinde, Ege ve Kıbrıs’ta başlayan tahriklere, Rum Yunan ikilisinin devam etmesi de sağlanmış oldu.
Gerek Türkiye’nin istekleri, gerekse de AB’nin Yunan ve GKRY’nin hamiliği karşısındaki istekleri, 180 derece ters bir seyir izlemektedir.
Bu açıya baktığımız zaman, bunun kapanabilmesi için Haziranda AB’nin Türkiye ziyaretinde, bu yönde bir gelişme olur mu ?
Bugün için çok zayıf bir ihtimal.
İki taraf da peşrev havası içinde meydanda dönerek, el pençe çekecek. Fakat sonuca gidemeyecek.
Türk tarafının yeni tezinin, artık dünya kamuoyunda kabul görmeye başladığı bir ortamda. Kıbrıs Türk Halkını, Ruma yama yapacak politikaların, Türkiye ve KKTC için kabul görmesi beklenebilir mi ?
Bu olası mı ?
AB ve Türkiye’nin, birbirlerine muhtaçlığına gelince.
AB’nin körü körüne Rum ve Yunanın hamiliği ile taraf tutması ve Türkiye’yi bunların uğruna dışlaması sonucu, Türkiye’ye uygulayacakları GB’den başka bir yaptırımları kalmamıştır. Türkiye bu yaptırımlara karşın ayakta ve bölgesel bir güç olarak kendini ispatlamış durumda.
AB, Türkiye’yi dışlama karşısında, daha büyük zarar görmüştür.
Türkiye AB’siz de bir dünya ülkesi olduğunu, AB sayesinde hem AB’ne, hem de dünyaya kanıtlamıştır.
AB, sadece Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs’ta ödün istememekte. Türkiye’nin egemenliğini de törpülemek istemektedir.
Açık tabirle, AB kendisine göre “uslu çocuk “ olan bir Türkiye yaratmak istemektedir.
Karşılığında da Gümrük Birliği Anlaşmasını günün koşullarına göre düzenlemek mi ?
Geçmişe baktığımızda. Verilen sözlerin yerine getirilmemesinden dolayı.
AB‘ ne güvenilir mi ?