Ben, gazetecilik ve köşe yazarlığına, lise yıllarımda Duvar Gazetesi ile başladım.
Tahsil hayatımda da bunu devam ettirdim. Ankara’dan Dr. Küçük’ün gazetesi Halkın Sesine yazılar ve haberler gönderiyordum.
Gazetecilik ve köşe yazarlığı çok mesuliyetli bir uğraştır. Benim uzmanlık dalım hukuk. Ankara Hukuk Fakültesi mezunuyum. Gazetecilik ve köşe yazarlığım ise alaylı.
Okulda, kamuoyu oluşturmakla ilgili okuduğumuz ders kitabı. Kamu Hukuku.
Gazetecilik ve köşe yazarlığı, bir anlamda kamuoyu yaratmak ve kitlelerin ülke sorunlarına sahip çıkmasını sağlamaktır.
O nedenle, kamuoyuna gerçek ve haber niteliği olan bilgiler aktarılmalıdır.
Bu olmadığı takdirde, kamuoyu yanlış bilgilendirilerek, nahoş olayların ve gelişmelerin çıkması kaçınılmaz olmaktadır. Bu da halkı ister istemez germektedir.
Bu mesleği yürütenlerin yol haritası.
Nitelikli haber ve doğru haber olmalıdır.
Bu yol haritasının, bu mesleği yürütenler tarafından katıksız kullanıldığını görmek mümkün mü ?
Buna uyan gazetecilerin yanında, uymayanlar da küçümsenmeyecek bir oranda.
Birçoğu provokasyon ve sansasyon yaratmak için kamuoyu yaratmak uğraşı içinde.
Bunun en son örneğini, son Anayasa Mahkemesi kararının kamu
oyuna düşmesi ile gördük, yaşadık.
Bir sendikanın, çalışanları ile ilgili olarak hizmet sınıfındaki görevleri ve özlük hakları konusunda, Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, açtığı davanın kararının. Halka nasıl pompalandığını ve halkın nasıl provoke edildiğini hep birlikte gördük.
Karar sonucunda her türlü medyada büyük bir çoğunluk, nerede ise Mahkeme kararını. Kuran Kurslarını yasakladığına yönelik yanlış algı oluşturacak haberler verdi.
Bunda da başarılı oldular.
Halbuki siyaset kurumu, işi başından itibaren, yani AYM kararının hemen ardından. Kamuoyuna halkın anlayabileceği bir dille, Kuran kurslarının yasaklanmadığı açıklamasını yapsaydı. Belki de nahoş açıklamalar ve hareketlerin önüne geçmiş olacaktı.
Mahkeme kararını halk pek anlayamadı. Birçok hukuki terim ve madde açıklandı. Zaten Kuran kurslarını yasaklamaya yönelik bir karar olmadığı için kararda bunu bulmak imkansız. Halkı yanlış algıya bazı basın yayın kuruluşları yanlış haber vererek itti.
Anayasa Mahkemesi, mevcut Anayasamıza göre din ve vicdan özgürlüğünü korumak ve kollamak görev ve yükümlülüğündedir.
Kuran kurslarının, vicdan ve din özgürlüğü başlığı altında yapılması bir Anayasal haktır. Bu hak devlet eli ile gözetim ve denetim altında yapılır. İlgili Bakanlık da Milli Eğitim Bakanlığıdır.
Hal böyle iken, işi istismara ve yanlış minvallere çekmeye çalışanlar. Kısa sürede halkın aydınlanmama sürecinden yararlanarak bir anlamda emellerine nail oldular.
Anayasa ve Yüksek İdare Mahkemesinin verdiği kararlar. Genellikle siyasi idareye açılan davaların kararlarıdır. Bu kararların, halk dili ile anlaşılacak açıklamaları, devletin ilgili birimleri tarafından anında yapılmalı.
Bu konuda, ya Cumhurbaşkanlığı veya Başbakanlıkta bir birim oluşturulmalıdır.
Ülkede, Adalet Bakanlığının olmaması işleri bu olumsuz ve sıkıntılı durumlara düşürmektedir.
Tam bu kararın açıklanması, TC Dışişleri Bakanı Sn. Çavuşoğlu’nun adaya geldiği güne tekabül etti.
Bu da halk arasında tartışma yaratan gündem oluşturdu.
Sn. Çavuşoğlu, 5+BM gayri resmi toplantısı için adaya gelmişti. Geniş bir toplantı zemininde durum ve konferans için ön çalışmalar yaptı.
Gelişinin arifesinde de Yunan mevkidaşı Dendias ile Ankara’da külliyede görüştü.
Görüşme sonucunda varılan mutabakatın dışına çıkan Dendias, gerekli yanıtı Çavuşoğlu’ndan aldı.
Basın toplantısını izledim. Yunanlı Bakanın, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini, Yunanistan’ın egemenlik haklarına bir ihlal olarak nitelendirmesi, havayı elektriklendirdi.
Yunanlılar, Doğu Akdeniz’de, Türkiye’yi Antalya Körfezine hapsetme zihniyetinden vaz geçmiş değiller.
Kıbrıs için de bildik ve kabul edilmez ifadeler kullandı.
İki Bakan da ortak bir noktada buluşamadı.
Bu hava ile 5+BM gayri resmi toplantısına gidiliyor.
Toplantıdan ne mi çıkar ?
Koskoca bir hiç.