Vurgulamaya devam edeceğim

Hayat, her alanda doludizgin pahalılaşmaya devam ediyor. Dünyayı kasıp kavuran pandemi, Kapitalist sistem tarafından istismar edilerek. Vurgun düzenini, ahtapotun kolları gibi insanları sararak vantuzları ile ölmeyecek oranda sömürmeye hiç hız kesmeden devam etmektedir.

Hayat, her alanda doludizgin pahalılaşmaya devam ediyor. Dünyayı kasıp kavuran pandemi, Kapitalist sistem tarafından istismar edilerek. Vurgun düzenini, ahtapotun kolları gibi insanları sararak vantuzları ile ölmeyecek oranda sömürmeye hiç hız kesmeden devam etmektedir.
Bu ülkemizde de geçerli. Bunu dillendirmeye kalktığınızda da sağcısı, solcusu hemen hemen tüm politikacıların klasik yanıtı ile karşılaşırsınız.
“ Serbest piyasa ekonomisi. Müdahale edemeyiz.”
Kapitalist sistemin bir modeli, serbest piyasa ekonomisidir. Buna diyecek bir şeyimiz olamaz.
Dünyada tüm ekonomik sistemler, kendi kurallarını da birlikte getirmişlerdir.
Maltus’tan, Rikardo’dan sonra Kapitalist sistem, kendi kendini oto kontrol olarak, rekabet sistemini de birlikte getirmiştir.
Getirmiş getirmesine de Kapitalist sistemin ağa babaları. Kar hanelerini daha da yükseltmek için rekabet sistemini de dumura uğratmak açısından. Tröst sistemini alternatif olarak rekabet sistemine karşı uygulayarak. Karlarına kar katmanın yolunu bulmuşlardı. Türkçe olarak buna tekel de diyebiliriz.
Atatürk Türkiye’sinde devlet, alkollü içki ve sigarada tekelciliği getirerek. Bu alanda yalnız devletin faaliyeti sağlanmıştı.
Kapitalist sistemin beşiği İngiltere, sanayi devriminden sonra. “Bırakınız yapsınlar. Bırakınız geçsinler” sloganı ile başlayan Kapitalist ekonomide bile, halk düşünülerek. Halkın daha da sömürülmesinin önüne geçecek alternatif çıkış yolları aranmış. Tekelciliğin karşısına, halkı örgütleyerek, kooperatifleşmenin yolunu arayıp bulmuşlardı. Dünyada ilk kooperatifçilik, 1844 yılında İngiltere’de, tüketim Kooperatifçiliğin kurulması ile başladı. İngiltere’yi Fransa ve ardından da Almanya izlemişti.
İngiltere’nin tüm sömürgelerinde, İngiltere’de olduğu gibi Kooperatifçilik teşvik edilmiş ve Kooperatifçiliğe geçilmişti.
Kıbrıs adası da İngiltere’nin bir sömürgesi durumunda olduğu için Kıbrıs’ta da güçlü Kooperatifler kurulmuş.
Güçlü Kooperatifleri denetleyecek, güçlü denetim sistemleri de eş zamanlı olarak oluşturulmuş.
Kıbrıs Türk Halkı, iki dünya savaşı evresinde, Kooperatifçilik sayesinde ayakta durabilmişti.
11 yıllık mücadelede, Kooperatifçilik Kıbrıs Türk Halkının vazgeçilmezi olmuştu.
Ülkemizde her geçen saniye, hayat pahalılaşmakta. Gelirler hayat pahalılığı karşısında erimekte. Alım gücünün seyri, aşağılara düşmektedir.
Biz, 1974 ‘ten sonra kooperatifçiliğe gerekli önemi ve özeni maalesef gösteremedik. Ciddi ve gerekli olarak, denetimler yapmadık. Bunun sonucu da basından öğreniyoruz. Kooperatiflerde usulsüzlük ve yolsuzluk diz boyu. Hele hele Kooperatif olarak çalışan bankalarda.
Kooperatifçilik, her alanda olduğu gibi ciddi ve rutin olarak denetim mekanizmaları ile denetlenmelidir.
Kooperatifçilik, pahalılaşmanın önünde bir alternatif olarak tüm dünyada uygulandığına göre. Bizde de artan hayat pahalılığı karşısında, tekrar kooperatifçiliğe önem verilerek, Yasası güncelleştirilmeli. Ayni zamanda denetim mekanizması da gündeme getirilmeli.
Sn. Arıklı açıkladı.
Elektriğe % 10 - 15 zam geliyor.
Mayıs ayı sonu itibarı ile zam kapıda.
Kurumun, zararına elektrik satamayacağının da altını çizdi.
Elektriğe % 15 zam demek. Tüketicinin aldığı tüm malların da bunun en az iki katı kadar zamlanacağı anlamına gelmektedir.
Gıdadan tutunuz da iğneden ipliğe her şey zamlanacak. Bunun önüne, ne rekabet kurulu, ne de hükümetin geçmesi beklenemez.
Yanıt hazır.
“Serbest piyasa ekonomisi.”
Bunun önüne geçecek olan. Çağdaş Kooperatifçiliktir.
Bu sütundan yazdım ve yazmaya devam edeceğim.
Bu konuda, Belediyelere ve Sendikalara görev düşmektedir.
Belediyeler, kooperatifçilikle ilgili, kulakları sağır, gözleri kör durumda.
Sendikalara gelince. Üyelerinin özlük hakları ve yaşam koşulları ile ilgili sadece siyasal iktidarların karşısına dikilerek. Hayat pahalılığı ödeneği talebinde bulunmaları. Yeterli bir görev olmasa gerek. Sendikaların, üyelerinin beslenme ve hayatlarını idame ettirme açısından başka, görevleri de vardır. Bu da, üyeleri için Tüketim Kooperatifleri oluşturmak ve üyelerine ucuz gıda maddeleri sunmaktır.
Bu olduğu takdirde, ülkemizde gerçek bir rekabet ortamı oluşacak ve fiyatlar bir dengede kalabilecektir.


Bu haber 3866 defa okunmuştur

:

:

:

: