Çağdaş demokrasiye, dünyamızda İkinci Dünya Savaşından sonra Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulması ile geçilmiş ve bunun rehberi İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi olmuştu.
Bunun sonucunda Birleşmiş Milletler Teşkilatına üye ülkeler. Anayasalarını bu esaslar üzerine kurmuşlardı.
Anayasa. Anaların anası olarak nitelendirilmiş ve çıkarılacak olan yasaların Anayasa kurallarına uygun olarak çıkarılması veya yapılması konusunda baz alınmıştır.
Bu çağdaş demokrasiye geçmeden önce, klasik demokrasilerde de uygulanan bir ilke idi. Fakat burada esas olan siyasi otoriterin çıkardığı kurallardı.
Çağdaş demokrasilerdeki temsili sistemde, halk bu konuda daha ağırlıklı ve iradesi ülke yönetimindeki kuralların yapılmasında daha etkin.
Buna rağmen siyasi erk, ülkeyi yöneten siyasi iktidarlar. Zaman zaman hukukun üstünlüğünü teşkil eden Anayasa ve ona uygun olarak çıkarılan yasalara, aykırı icraat yapmakta beis görmezler.
Bunu önlemek için, siyasal erkin bu hukuk dışı eylemlerini frenlemek ve durdurmak, Anayasaya uygunluk veya tersliği saptamak için “Anayasa Mahkemeleri “ oluşturuldu.
Biz de Kıbrıs Cumhuriyetinde, böyle bir müessese vardı. Başkanı da bir Almandı. Makarios yönetiminin Anayasaya aykırı icraatlarına engel olmaya çalışmasından dolayı, maaşı kesilerek adayı terk etmek zorunda bırakıldı. Böylece bu kurum saf dışı edilerek, Anayasanın delinmesi eylemine geçildi. Malum, 13 maddenin değiştirilmesi olayı.
Sonuçta, 63 Aralık’taki katliamlar.
Hukuk devletinin ve hukukun üstünlüğünün teminatı, Anayasa kurallarıdır. Buna uyduğunuz sürece, hukuk devletinden ve hukukun üstünlüğünden bahsedebilirsiniz.
Bunun dışına çıkarsanız. Rahmetli Uğur Mumcu’nun yakıştırması gibi, Demokrasiyi “ Cici Demokrasiye “ çevirirsiniz ki arkası gelmez.
Bizim Anayasamız da, Hukukun Üstünlüğü ilkesini benimsemiş bir Anayasadır.
Ülkede adaletin sağlanması ancak ve ancak hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünün sağlanması ile mümkündür.
Bu da en başta devletin doruktakileri ile sağlamak ve güvence altına almakla başlar.
Devletin doruktakileri :
Başta Yasama, Yürütme ve Yargı gelmektedir. Yürütmede Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlardır.
Öğrencilik yıllarımda, Ankara Hukuk mektebinde bize hocalarımızın öğretisi. Bu üç erk başta olmak üzere, hukukun üstünlüğünün sağlanmasında ve korunmasında en büyük görev “üç kuvvete” düşer.
Varlık nedenleri budur.
Fakat bana göre en büyük görev. Yasama organıdır.
Bizde durum acaba ne merkezde ?
Bir bakalım dilerseniz.
Ülkede erken seçime gidilmesi için bir seçim tarihinin saptanmasında, Meclisimizde olağanın üstünde bir telaş ve hiddet sürmektedir.
Nedeni, seçim tarihinin belirlenmesi.
Hükümet partileri Nisan 2022 derken. Muhalefet 2021 in en erken tarihinde seçim istiyor.
Yasa tasarısı ile yasa önerisi, seçimlerin tarihini belirlemek için Hukuk ve Siyasi İşler Komitesinde. Ne tasarı, ne de öneri bu komiteden geçmez. Çünkü İktidarın ve Muhalefetin oyları eşit.
Ne Hükümet kanadının. Ne de Muhalefet kanadının tasarısı ve önerisinin söz konusu komitede sonuçlanması mümkün değil. Muhalefet öyle görülüyor ki pandeminin getirdiği olumsuzluklardan yararlanıp. Erken seçimde, hükümet partilerinin pestilini çıkarmak hesabında.
İktidar bunun farkında. Hayatı normalleştirmek ve dolayısı ile puan kazanmak istiyor.
İktidar partileri, Hukuk ve Siyasi İşler Komitesinden umudu kesip. Meclis içtüzüğünün verdiği yetkiye dayanarak. Özel komite olarak Ad – Hoc komite oluşturma yoluna gitti.
Muhalefet feryadı bastı. “Hukuka aykırılık, Demokrasiye aykırılık” diye.
Tabii İktidar partisinin açıklaması, yapılanın hukuka uyduğu yolunda. Bu konuda Hukuk dairesinin görüşünün olumlu yönde olduğu.
Ben hukukun üstünlüğü konusunda biraz gerilere gitmek istiyorum. Cumhurbaşkanlığı seçim arifesine.
Bu Meclisin, sona eren Cumhurbaşkanının görev süresini. Anayasanın 99 ‘uncu maddesini, çatır çatır çiğneyerek uzattığı o oturuma ve o havaya gitmek istiyorum.
Mecliste oy çokluğu ile YDP hariç, Cumhurbaşkanın görev süresi uzatıldı. Gerekçe virüsün getirdiği olağanüstü koşullar.
Şimdi bu koşullar geçti mi ki hemen seçim isteniyor ?
Bu kararın alınması için şimdi Ad-Hoc komitenin kurulmasına, hukukun çiğnendiğini iddia edenler. O Meclis oturumunda Anayasanın delinmesi uğruna, görevin uzatılması için ateşli konuşmalar yapıyorlardı.
Hukukun üstünlüğü, doğru ve şaşmaz bir seyir izler.
Bunu, siyasetin zaman akışının seyrine doğru değiştiremezsiniz.
Bunu yaparsanız, hukuk devletinden bahsedemezsiniz.
Bahsetseniz de sizi kaale alan olmaz.