“TALİHSİZ, ÇAĞDIŞI VE ADADAKİ GERÇEKLER GÖRÜLMEDEN YAPILAN BİR AÇIKLAMA”

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, Maraş konusundaki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Başkanlık açıklamasını “talihsiz, çağdışı ve adadaki gerçekler görülmeden yapılan bir açıklama” olarak niteledi.

 “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararla kapalı Maraş’ın askeri bölge olmaktan çıkarılan kesimine 1974 öncesi sakinleri dışında herhangi birinin yerleştirilmesinin söz konusu olmadığını dolayısı ile Başkanlık açıklamasının gerçeklerle bağdaşmadığını” ifade eden Oğuzhan Hasipoğlu, “ Türk tarafının yeni kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da 550 sayılı karara da uygundur. Maraş KKTC toprağıdır ara bölge değildir; Birleşmiş Milletler ’in kontrolüne verilemez” dedi.

Hasipoğlu Yazılı açıklamasında, Güvenlik Konseyi'nin 23 Temmuz 2021'de yaptığı 8824. toplantısında, Konsey'in “Kıbrıs'taki Durum” başlıklı maddeyi değerlendirmesine ilişkin olarak Güvenlik Konseyi Başkanı Konsey adına yaptığı açıklamada “Güvenlik Konseyi, 550 (1984) ve 789 (1992) sayılı kararlar da dahil olmak üzere önceki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında belirtildiği gibi Maraş'ın herhangi bir bölümünde, sakinleri dışında herhangi bir kişinin yerleşimine yönelik herhangi bir girişimin kabul edilemez olduğunun” vurguladığını hatırlattı.

Bir Güvenlik Konseyi kararı olmasa dahi, BM Güvenlik Konseyi Başkanlık açıklamasının da talihsiz, çağdışı ve adadaki gerçekler görülmeden alınmış bir karar olduğunu belirten Hasipoğlu, “550 sayılı Karardaki temel çekince, yasal sakinleri dışında hiçbir kimsenin Maraş bölgesine yerleştirilmemesidir. KKTC makamları tarafından, gerek Ekim 2020’deki bazı kamusal alanların (Demokrasi ve Kennedy caddeleri) açılması, gerekse 16 Temmuz 2021'de kapalı Maraş bölgesinin bir bölümünün askeri bölgeden çıkarılması kararının, herhangi bir kişinin bölgeye yerleştirilmesi veya bunun teşebbüsü söz konusu değildir” dedi.

1984 yılında alınan 550 sayılı BM kararı üzerinden 37 yıl geçtiğini, 37 yıldan günümüze gelinceye kadar 4 tane önemli gelişme olduğunu ifade eden Hasipoğlu, 1984 yılında adada serbest dolaşım olmadığını, Kıbrıslı Rumların ve Türklerin, Kapalı Maraş”ı görme imkanlarının ise ancak geçen sene mümkün olabildiğini kaydetti.

AIHM’nin Arestis kararı ışığında 2005 yılında oluşturulan Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK), Kıbrıslı Rumlarla ilgili Kapalı Maraş için de karar alma yetkisine sahip olduğunu kaydeden Hasipoğlu açıklamasında şu bilgilere yer verdi:
“TMK, aynı zamanda AİHM’nin etkin bir iç hukuk olarak kabul ettiği bir karar mekanizmasıdır. Bugüne kadar Kapalı Maraş sınırları içerisinde TMK’ya 335 başvuru yapılmıştır. Askeri bölgeden çıkarılan 174.643 metrekarelik alanda ise 36 başvuru bulunmaktadır. 37 yıl önce böyle bir karar mekanizması bulunmamaktaydı.

Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi, kendi haklarını aramak için, Rumların başvuru yaptığı TMK’ya taraf olmuştur.

Müzakere masasında Kıbrıs Türk tarafı 8 kez bu bölgenin açılması için öneriler vermiş, ancak hepsi de Kıbrıs Rum tarafınca reddedilmiştir. 1984 yılında alınan 550 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı, yukarıda bahsedilen gelişmelerin olmadığı bir zamanda tasarruf sahiplerinin haklarını korumak için alınmış bir karardı”.

Kıbrıs Türk tarafınca alınan kararların hiçbirinin 550 sayılı kararın hilafına olmadığını ifade eden Hasipoğlu, “Kaldı ki, Maraş bölgesi ara bölge değildir, BM sadece ara bölgede etkin ve fiili bir kontrole sahiptir. Bu bölge, tıpkı açık kısmında olduğu gibi KKTC egemenliğindedir ve toprağıdır”.

“BM’NİN KARARINI REVİZE ETMESİ GEREKİYOR”

BM’nin yukarıdaki gerçekleri ve gelişmeleri dikkate alarak, 1984 yılında aldığı çağdışı kalmış bu kararını yeni ortaya çıkan gelişmelere bağlı olarak revize etmesi gerektiğini kaydeden Hasipoğlu şöyle devam etti:

“Maalesef, BM yine kolay yolu seçmiş, bu gelişmelere ve gerçeklere gözlerini kapamış ve 37 yıl önceki duruma kendisini hapsetmiştir. Kaldı ki 1979 yılında Denktas – Klerides arasında kabul edilen Doruk Anlaşmasında, bölgenin BM idaresine devredilmesi değil, mülklerin BM ‘gözetiminde’ mal sahiplerine iade edilmesinden bahsetmektedir. BM idaresine devredilme talebi, hiçbir zaman ne Kıbrıslı Türklerin ne de Rumların talebi olmuştur. Bu tamamen BM’nin talebidir.

Bakanlar Kurulu’nun aldığı tüm kararların mülkiyet haklarına saygı çerçevesinde olup, uluslararası hukukla tamamen uyum içerisinde olduğunu vurgulayan Hasipoğlu, iddia edildiğinin aksine, BM Güvenlik Konseyi kararlarının ihlal edilmesinin söz konusu olmadığını kaydetti ve “Kaldı ki BM Güvenlik Konseyi kararlarının bağlayıcılığı olmadığı gibi, mülkiyet ve egemenlik haklarının üzerinde de değildir”

“BU ADIMLARLA MARAŞ’TA YENİ MAĞDURİYETLER OLUŞMAYACAK”

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği üzere, bu adımlarla Maraş’ta yeni mağduriyetler oluşmayacağını, herkesin yararına olacak şekilde mevcut mağduriyetlerin giderileceğini dile getiren Hasipoğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkeme içtihatlarının iç hukuklarının bir parçası olduğuna göre, bu başvuruların bir şekilde neticelenmesi gerektiğini belirtti.

“BM’NİN TMK YARGI SÜRECİNE SAYGI GÖSTERMESİ GEREKİR”

Hasipoğlu şunları kaydetti:

“Davalı taraf KKTC İç İşleri Bakanlığıdır. Bakanlık, bir şekilde bu davalarda pozisyon almak ve sonuçlandırmak mecburiyetindedir. BM bu siyasi yaklaşımı ile 67-2005 sayılı yasa tahtında kurulan ve AİHM’nin etkin bir iç hukuk olarak kabul ettiği TMK’dan daha üstün bir gücü yoktur. Her ülkenin kendi çıkarlarını ön planda tuttuğu ve siyasi kararlar üreten BM’nin yapması gereken Rum- Yunan ikilisinin mesnetsiz iddialarını tatmin etmek değil, TMK yargı sürecine saygı göstermesidir”.

BM Genel Sekreteri’nin son Cenevre görüşmesinden sonra, sahadaki gerçeklere dayanarak, Kıbrıs'ta artık iki farklı pozisyon olduğunu teyit ettiğini kaydeden Hasipoğlu, “Bu iki farklı pozisyon tahtında Ortak Zemin olup olmadığı konusunda görüşmeler devam etmektedir . Hal böyleyken, BM Güvenlik Konseyi Başkanı'nın siyasi eşitliğe sahip iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyona dayalı kalıcı, kapsamlı ve adil bir çözüme olan bağlılıktan ve Genel Sekreter'e verdiği destekten söz etmesini ciddi bir çelişki olarak görüyoruz” dedi.

UBP olarak, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, Cenevre'de düzenlenen 5+BM gayri resmi toplantısı sırasında yaptığı öneriler zemininde Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsüne dayalı sürdürülebilir, kazan-kazan bir anlaşmaya varılması yönünde verilen çabalarını desteklediklerini yineleyen Hasipoğlu, BM’den bu iradelerine saygıyı beklediklerini kaydetti.

“BM KARARLARINI SADECE KIBRISLI RUMLARIN HAKLARINI KORUMAK İÇİN ÇIKARMAMALI”

Hasipoğlu, Birleşmiş Milletler’in kararlarını sadece Kıbrıslı Rumların haklarını korumak için çıkarmaması gerektiğini de vurgulayarak şunları kaydetti :

“Annan planı sonrasında, BM Genel Sekreterinin üye ülkelerine ‘Kıbrıs Türklerine uygulanan uluslararası ambargoların kaldırılması’ çağrısında bulunduğu 28 Mayıs 2004 tarihli Kofi Annan imzalı raporunun, BM tarihinde bir ilk olarak 17 senedir Güvenlik Konseyinden onay almayı beklemektedir. 17 senede bir BM raporu Güvenlik Konseyi Kararına dönüşemiyor ise, BM’nin izolasyonların kaldırılması konusundaki samimiyet ve güvenilirliği tartışmalı hale geldiği belirtmek isteriz. Halbuki 37 yıl önce, bir avuç Kıbrıslı Rum’un haklarını koruma pahasına Maraş konusundaki 550 sayılı BM kararına hapsolup, aynı söylemi yıllarca tekrarlayan BM Güvenlik Konseyinden Maraş konusunda da bir beklentimiz olamaz.

Öte yandan, yıllar boyunca tüm çözüm planlarına olumlu yanıt veren Kıbrıs Türk halkına 17 senedir hak ettiği ambargoların kaldırılması kararlarını bir Güvenlik Konseyi kararına döndürememek de BM Güvenlik Konseyinin ayıbıdır”.
Bu haber 211 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER