Türkiye’de birçok yerde çıkan orman yangınları elbette çıkış sebepleri ile incelenmektedir. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güven sağlayan sözleri basın toplantısında ifadelendirilmiş, sayısal rakamlar ile süreç değerlendirilmiş ve sonuçta devlet, zarar görenlerin mağduriyetlerin giderilmesi yönündeki tedbirler açıklanmıştır. Yeniden kaybedilen ağaçların yerine yenilerinin dikileceği söylenmiştir. Cumartesi gün Girne’nin Karşıyaka köyünde ormanlık arazide çıkan yangın kısa sürede kontrol altına alınmış bölgeye giden Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar ve Başbakan ve diğer ilgililer incelemelerde bulunmuşlardır. Hava şartları bakımından çok sıcak günlerden geçiyoruz ve siyaset de bu zamanda kaynar tencerede fokur fokur kaynayan suda buhar olup uçuyor. Meclis toplanabilecek mi? Nisap sorunu ne olur? UBP’de Kurultay ne sonuç verir? Seçim ve Halk Oylaması Yasasında değişiklik olacak mı? Korona salgınında vaka sayıları ne olacak? Tedbirler kafi mi? derken Eylül sonunu bulacağız. Eylül ayında yüz yüze eğitimin başlayacağı yönünde açıklamalar yapılmakla beraber genel olarak salgın açısından bir endişe mevcuttur. Beklentimiz her türlü önlemin alınması ve okulların açılmasıdır. Ülkemiz genelinde yapılan korona test sayısı ve sonuçta belirlenen pozitif sonuç bölgeler nezdinde açıklanmaktadır. İşte bu saatler, KKTC’de ambulans siren seslerinin en çok duyulduğu 19.00 - 20.00 sıralarında olmaktadır. Pozitif vaka sayısı ise son günlerde 100-160 civarında seyretmektedir. Rakamlar ürkütücü ve endişe vericidir. Alınan ve açıklanan kuralların ise anlaşılır olması için halkın bilinçlendirilmesi esastır. Kuralları açıklayanlar denetim ve ilgili sektörler ve halk sağlık açısından bu kurallara uymakla mükelleftir . 2019 yılı sonundan bu güne geçen süreç içerisinde bulaş dünyada ağır bir tahribat yaratmıştır, sağlık çalışanlarının her tür hastalıkta özverili çalışmalarına müteşekkiriz. Yaşanan süreç insan davranışlarını etkilemiş ve asabiyet de salgın ile birlikte artış göstermektedir. Kişilerin ve özellikle siyasilerin bu dönemde öfke kontrollerini de sağlamaları sorumluluk alanları içinde olmalıdır. Zaman zaman belirtilerini bazı siyasilerde izlediğim öfke için aklıma gelen ilk atasözü de “keskin sirke kabına zarar verir “ oldu. Siyasette aşırı öfke, bastırılmış duyguların, şüphe ve kıskançlığın dışa tezahürü olarak nükseder. Halbuki siyasette hiç bir zaman hırs aklın önüne geçmemelidir. Öfke her ne kadar da size hoşnut gelmeyen, eleştirilere verdiğiniz tepki bile olsa bu yönde bir yerde ağzınıza “stop” dercesine dur deyip, kendinize derin bir nefes alma imkanı verin. Bir dakikanız, vereceğiniz tepkinin ifadesi ve sözlerin beyin süzgecinden geçireceğiniz zamanı kendinize tanımanız için yeterlidir. Öfke patlaması yaşayan insanların bir çoğu olayı tetikleyen etkenden ziyade bu birikmiş öfkeyi yaşar ve kendi ruh halini bozar ve tıbbi yardım almak gerekebilir. Siyasiler dahil bu dönemde diyeceğim o ki; Ne yaparsanız yapın stres ve sinir kontrolünüzü kontrol amaçlı zapturapt altına alınız. Kürsü/mikrofon/ekran hakimiyetinizi koruyun. Bu gün sizlerle kıssadan hisse olacak bir hikayeyi özetle paylaşmak istiyorum. Padişah ve baş vezir arasında geçen ve tartışılan konu; Eğitim mi ? Karakter mi ? Önemlidir sorusudur. Vezirin cevabı ise karakterdir. Deneyde istenilen ve aranılan bir hayvan eğiticisidir. Verilecek ödül çok yüksektir. Aranılan evsaf için aramalar yapılır. Seçilen kişiden altı ayda, bir kedinin tepsiyle servis yapmasının olup olmayacağının isbat edilmesidir. Seçilen, verilen süre sonunda görevimi yaptım diyerek huzura çıkmıştır. Gösteri başlamış hünerli kedi tepsiyle servise başlamıştır. Kedi tam baş vezirin önüne geldiğinde padişah yine ayni soruyu sorarken vezir yavaşça kaftanının altındaki kocaman fareyi yere bırakmış, kedi de tepsiyi fırlattığı gibi farenin peşinden gitmiştir. Vezir cevabını “Karakter “ olarak tekrarlayıp, şunları sözlerine ilave etmiştir. Önünde bir fare gördüğünde her şeyi unutanın, eline bir fırsat geçtiğinde olmadık işlerin peşinde koşanın, eğitimli fakat karakteri bozuk insanlardan olduğunu ve bu gibilerden, Rabbim cümlemizi korusun!’ deyivermiştir… Şimdi işimiz, ekonomik, sosyal ve siyasi alandaki gelişmeleri bekleyip görmektir. Az kaldı!