Yanlış Bir Yalnızlık Bilgeliği

Ben hiç bir yere tek çiçek ekildiğini görmedim. Bahçede ne kadar çok çiçek o kadar güzellik bize göre. Bir çocuğun parkta tek başına oynadığına ya da okul sırasında yalnız oturduğuna da şahit olmadım. Hatta tek kalma eğiliminde olan bir çocuk için hemen endişelenir anne babası. Misal bizim buralarda kivi ekilir. Ama kivi asla tek tutmaz denir. Kiviyi eşiyle ekerler ki o kivi eşine tutunup meyve verebilsin.

Ben hiç bir yere tek çiçek ekildiğini görmedim. Bahçede ne kadar çok çiçek o kadar güzellik bize göre. Bir çocuğun parkta tek başına oynadığına ya da okul sırasında yalnız oturduğuna da şahit olmadım. Hatta tek kalma eğiliminde olan bir çocuk için hemen endişelenir anne babası. Misal bizim buralarda kivi ekilir. Ama kivi asla tek tutmaz denir. Kiviyi eşiyle ekerler ki o kivi eşine tutunup meyve verebilsin.

Bazen benim azizeleri yüzmeye götürüyorum. Ben daha havluları şezlonga yayarken, isimlerini dahi bilmedikleri çocuklarla oynamaya koyulduklarını fark ediyorum. Kimdir nedir hiç endişelenmiyor, çocuklar oynasın diyebiliyorum. Ama aynı çocukların anne babaları olarak biz, selamsız sabahsız çil yavrusu gibi dağılıp ya boş boş suya bakıyor ya da uzaktan çocuklarımıza ikaz vermekle meşgul oluyoruz. Herkes pek temkinli -az evvel birbirlerine emanet ettiğimiz çocuklarımızı yok sayarsak- kimdir nedir bilmediğimiz birilerine selâm vermekten dahi öte duruyoruz…

Biraz sonra havuzun başında birkaç genç ilişiyor gözüme. Onlar ne tam bir samimiyet içerisinde ne de bir mesafe çizgisinde. Ne havuza girip suyun tadını çıkarıyorlar, ne de ayaklarını sudan çıkarıp kurulanıyorlar. Bir muallak beklemede… Ellerinde birer telefon birbirlerine bir şeyler gösterip ‘sözde’ hepsi bir paylaşım içerisinde. Bana sorsan birbirinin gözüne bakmadan yapılan sohbet, sohbet sayılmaz ama neyse.

Tüm bu içe dönüşün ve kendimle beraber etrafı izlemenin eşiğinde, içimde bir filmin eksik kalan kesiti gibi belirdi “Crood’lar 2”. Bu, kızım Sâre ile gittiğimiz son filmdi. Yabani insan olan ve kendilerine crood'lar diyen bir aile ile, evrim merdiveninde onlardan birkaç basamak üstte olan, kendilerine üstündoylar diyen bir diğer aile arasındaki farkları konu alıyor. Üstünsoyların yaşadığı evde herkesin bir odası var çünkü ‘özel hayata saygı mühim’ diyorlar. Herkes mutlaka bir meyve ya da çiçek kokusu kullanıyor çünkü ‘insan kokusu pis bir şeydir’ diyorlar. Evin anne ve babası günün belli bir saatinde ailesiyle vakit geçirmek yerine, kimsenin bilmediği bir yerde tek başına vakit geçirip, ‘her insan kendiyle yalnız kalmalı’ diyorlar. Tam da kopma bu noktada oluyor çünkü sözde üstünsoy olan bu ailenin tüm bu tutumları yabani olarak nitelendirilen crood'lar ailesine garip geliyor. Her ne kadar geri kalmış olarak belirtilse de onlar duygusal bağlılıktan en yüksek derecede beslenen son kabile. Baba crood: “Bir baba ailesinden neden sıkılır? Neden ailesinden kaçmak istercesine gizli bir yerde yalnız kalır ki?” diyor. Genç crood ise sevgilisinin çiçek kokmasına alışamayıp ona, ‘bu çok saçma, kendine has bir kokun kalmadı ve artık sen de herkes gibisin’ diyor. Nihayetinde tüm crood'lar ayrı ayrı odalarda kalmaktansa hep beraber sarılıp uyumayı özlediklerini fark ediyorlar.

Evet işte tam da bugünün özeti olan Crood’lar filmi çocuklar için yapılmış olsa da her jenerasyonun izlemesi gereken bir içe dönüş belgesi tadındaydı. Aslında gelişmişlik olarak görülen yaşam biçiminin insanın doğasıyla nasılda tezat olduğunu, insanın kendi ırkına yabancılaştırıldığını ve sonuç olarak bu sözde çağdaşlığın yanlış bir bilgelik olduğunu gözler önüne seriyor.

:

:

:

: