Kuzey Kıbrıs Müzik Derneği’nin sunduğu 19. Uluslararası Kuzey Kıbrıs Müzik Festivali 29 Eylül-29 Ekim 2021 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Festivalin açılış programı konuğu olan Serenad Bağcan’a, Şef Ali Hoca yönetmenliğinde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşlik etti. Etkinlik pandemi önlemlerine uyularak Girne Amfi Tiyatroda yapıldı. Değerli sanatçı Serenad Bağcan konser öncesi, Star Kıbrıs için yapacağım röportaj teklifimi kırmayarak beni kuliste misafir etti.
Kuzey Kıbrıs Müzik Derneği’nin sunduğu 19. Uluslararası Kuzey Kıbrıs Müzik Festivali 29 Eylül-29 Ekim 2021 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Festivalin açılış programı konuğu olan Serenad Bağcan’a, Şef Ali Hoca yönetmenliğinde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşlik etti. Etkinlik pandemi önlemlerine uyularak Girne Amfi Tiyatroda yapıldı. Değerli sanatçı Serenad Bağcan konser öncesi, Star Kıbrıs için yapacağım röportaj teklifimi kırmayarak beni kuliste misafir etti.
Z.Y. Sevgili Serenad Bağcan. Öncelikle Girne’mize hoşgeldiniz. Bu gün sizi dinlemeye gelecek olan Kıbrıslılar daha önce hayran kaldıkları Serenad Bağcan’ı bir kez daha görecek olmanın heyecanını yaşıyorlar. Tekrar Kıbrıs’ta olmak sizde nasıl bir duygu uyandırıyor.
S.B. Evet, beş yıl önce gelmiştim. Daha sonra 2019 yeni yıl konseri için de gelmiştim. Bellapais’te ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasıyla farklı mekanlarda konserlerim oldu. Kıbrıs benim için bir yenilenme ve tazelenme yeri. Ve yeni repertuarlarımı aslında ilk önce Kıbrıslı dinleyicilerime sunuyorum diyebilirim. Benim için yeniliklerin yeri Kıbrıs.
Z.Y. Kendinizi sürekli yenileyen bir yapıya sahipsiniz. Ömer Hayyam, Pir sultan Abdal, Yunus Emre, Sabahattin Ali, Aziz Nesin üzerinizde iz bırakan kişiliklerden. Araştırmacı kişiliğiniz müzik yorumlarınıza nasıl yansıyor?
S.B. Öncelikle beni çok geliştiriyor. Çünkü yeni insanların hayatlarını öğreniyor olmak biraz da yorumcu olmamın getirdiği empati yeteneği nedeniyle kendimi onların yerine koyup, onların bakış açısıyla bakmamı ve kendimi hep daha ileri taşımamı sağlıyor. Bakış açım ve vizyonum gelişerek yenileniyorum.
Z.Y. Klasik Batı Müziği eğitimi almış olmanıza rağmen geniş bir yelpazede repertuarınız var. Ankaralı bir sanatçı olarak coğrafya müziğinizi nasıl etkiledi?
S. B. Coğrafya deyince etnik müziğimiz, türkülerimiz ve halk müziğimiz aklıma geliyor. Müzisyen bir ailede büyümüş olmam, aileden aldığım müzik kültürü, bu alanda kendimi eğitmem ve aldığım eğitim beni bir senteze ulaştırdı ancak son bulmadı. Daha da gelişiyor. Ülkemizin müziğiyle harmanlayarak sizlere ulaşmaya çalışıyorum.
Z. Y. Kültür Bakanlığının Çok Sesli Korosunda yer alan bir devlet sanatçısısınız. Eczacılık Fakültesi çıkışlısınız. Eczacılık yapsaydınız insanların sağaltımına ilaçlarla katkıda bulunacaktınız. Ancak siz notaların kimyasıyla yani müziğinizle insanları sağaltıyorsunuz. Parçalarınız yüreklere güç veriyor. Bu açıdan sizin en sevdiğiniz eseriniz hangisi?
S. B. Çok, çok güzel bir soru bu. Gerçekten öyle. İlaçlarla sağaltmak her zaman istenen sonuca ulaşmıyor. Fakat müziğin sağaltıcı etkisi var. Sesin frekansları ve sağaltıcı etkisini araştırıyorum. Ben yorumcu olarak sadece sevdiğim ve hissettiğim parçaları söylüyorum. Hepsi eşit ve hepsinin ayrı ayrı enerjisi ve sağaltma özelliği var. Zaten ben söylerken önce sağalıyorum. Sesime bu yansıyor. Dinleyenlerim bana “Sesiniz umut veriyor” şeklinde geri bildirim yapıyorlar. Bu beni çok mutlu ediyor.
Z. Y. Evet, ben de parçalarınızı dinlerken bu duyguları yaşıyorum sevgili Serenad Bağcan. Bunun için özellikle teşekkür etmek istiyorum.
S. B. Çok güzel sorular ve ilk defa bu şekilde cevap veriyorum. Bunlar, sorularınız karşısında şu anda dudaklarımdan kendiliğinden dökülen cümleler.
Z. Y. “Varoluşu ve var oluşumu sorgulayan, kendimi her alanda geliştirmeye, geliştirirken yeteneklerimi ve potansiyelimi keşfetmeyi, onları geliştirmeyi ve sonrasında barış ve birlik için kullanmayı hedefleyen bir yaşam sanatçısıyım” diyorsunuz, Halanız Selda Bağcan’ın size hediye etmiş olduğu piyanonun müzik tutkunuzu pekiştirdiğini ve sizin çok küçük yaşlardan beri müziğe ilginiz olduğunu biliyoruz. Bize müzik kariyerinize giden yolu anlatabilir misiniz?
S. B. Müzikal yolculuğumu soruyorsunuz. Müzisyen bir ailede doğmak çok büyük bir şanstı benim için. Daha sonra çocukluğumda çoklu insan sesini duymamla koro müziğine karşı olan aşkım gelişti. Çocuk korolarına, gençlik korolarına ve daha sonrasında profesyonel olarak devlet Çok Sesli Korosu’nda sanatçı olmamla bu yolum devam etti. Ve sonunda hayat çok güzel bir sürpriz yaptı. Fazıl Say’la karşılaştım. Devlet korosunda iken Fazıl Say’ın bir eserini seslendirecek solistin gelememesi üzerine, koro şefimizin “Bizim de Serenad Bağcan’ımız var. O bu işin altından kalkar” demesi üzerine sahneye çıktım. O günden beri Fazıl Say’la beraber yol alıyoruz. Sağolsun benim için “Yirmi yıldır aradığım sesi buldum” dedi. Bu benim için çok onur verici bir şey. Ben de bestecimi buldum diyebilirim. Bu sinerjiden çok çok fazla eser çıktı. Daha da çıkmaya devam ediyor.
Z. Y. Ailenizde Selda Bağcan’dan başka müzisyenler de var. Savaş, Sezer ve Serter Bağcan’ın da kişiliğinize ve müziğinize olan etkilerinden bahseder misiniz?
S .B. Tutkuyla birşeye bağlanmak ve başladığın işi bitirmek müzik yeteneğimin dışında benim ailemden aldığım bir miras. Eğer yeteneğiniz üzerinde çalışmaz ve onu parlatmazsanız körelir gider. Burada benim ailemin bana öğrettiği çalışma tutkusu ve disiplini devreye giriyor.
Z. Y. Mağusa Limanı parçası sizin tarafınızdan çok özel bir şekilde seslendiriliyor. Kıbrıslı dinleyicilerin yüreğinde çok özel bir yeriniz var. Bu parçanın tarafınızca seslendirilme sürecini biraz anlatabilir misiniz?
S. B. Ben bu türküyü ilk defa Selda halamın bir albümünde dinledim ve çok beğendim. Halam bana “En çok hangisini beğendin?” diye sorduğunda ise “Mağosa Limanı” cevabını verdim. Ve o gün üzerinde çalışmaya başladım. On yıldan beri sık sık bu parçayı seslendiriyorum. Özel bir çalışma yapmadan sadece hikayesini okuyarak, hikâyenin içine girdim ve bu yorum çıktı.
Z. Y. Yalnızlığımı severim sözünüzden yola çıkarsak, yalnızlığın yaratıcılıkta etkili olduğunu düşünüyor musunuz?
S. B. Tabii ki. Yaratıcılıkta yalnızlık çok etkili. Kendi yetenek ve potansiyellerinizi keşfediyorsunuz. Pandemi süreci yalnızlığı yaşamak açısından etkili bir zaman dilimi oldu. Ben bu pandemi sürecinde yazma yeteneğimi keşfettim. Bir kitap üzerinde çalışmaya başladım.
Z. Y. 2019 yılında çıkan Serenad Albümünüzün oluşma sürecini kısaca anlatabilir misiniz?
S. B. Serenad Albümü benim hayatımı değiştiren bir albüm. Geride çok şey bıraktım. Çok sevdiğim Devlet Çok Sesli Korosundan emekli oldum. Şehir değiştirdim. Bilmediğim bir sektöre atladım. İki yılda büyük emeklerle çıkan bu albümümde ailemin besteleri yer alıyor. Sevgili Fazıl Say da iki bestesini verdi. Bu albümdeki bütün şarkılar anıları bende mevcut olan, benim şahit olduğum yaşanmışlıklardan kaynaklanıyor.
Z. Y. Bundan sonraki çalışmalarınız hakkında dinleyicilerinize ipucu verebilir misiniz? Örneğin bir belgesel projeniz olduğunu biliyoruz.
S. B. Evet, bu benim üzerinde çok titrediğim bir proje. Çok çok güzel olmasını istiyorum. Henüz çekim işlemlerine başlamadık. Belgesel çekmek zor bir iş gibi geliyor bana.
Z. Y. Belgeselinizin konusu ne olacak acaba?
S. B. Kadın sesi.
Z. Y. Bu biz kadınlar için çok mutluluk verici. Çünkü kadının sesinin duyulmasına ihtiyaç var ve bu coğrafyada kadının sesi oldukça az duyuluyor.
S. B. Az duyuluyor ve duyulduğu zaman da kendiyle barışık olan seslerin duyulmasının gerektiğini düşünüyorum. İşte kendiyle barışık olma durumunu anlatacağımız bir belgesel olacak bu. Çok fazla detayı var belgeselin. Bunun yanında bir türkü albümü yapmayı planlıyorum. Yurt içi ve yurt dışı konserler için.
Z. Y. Biz dinleyicileriniz olarak hepsini heyecanla bekliyor olacağız. Girne’mizde sizinle tekrar bir arada olmak bizim için büyük mutluluk oldu. Röportaj teklifimi kabul etmeniz ve konser öncesi bu kısıtlı zamanda bana vakit ayırmanızdan dolayı minnettarım. Gazetem Star Kıbrıs adına da çok teşekkür ediyorum.
S. B. Sizinle bir arada olmaktan ve sorularınızı yanıtlamaktan mutluluk duydum. Ben de teşekkür ediyorum.