Yazar, ses mühendisi sevgili Erhan Doğan’la tanışmamız altı yedi yıl öncesine ait…
Yine bir KIBATEK buluşmasında tanışıyoruz. O kadar cömert ki, stüdyosunun kapılarını ardına kadar açıyor bize.
Ortak dostumuz Gürcistan’ın Türkiye Büyükelçisi Türkolog Makvala …
Stüdyoda ben şiirimi okurken ( İZMİR AKŞAMLARINDA) o da sözlere, yüreğinden akan melodileri yerleştiriyor gözlerini kapatarak…
Sanat bu işte…
Sevgi bu …
Yaratmak bu…
Sanatın içinde kaybolup yoğrulmak da böyle bir şey!
Zaman içinde romanlarını, öykülerini okuyorum. İçlerine serpiştirilmiş dizelerini de…
En son romanı beni şaşkına çeviriyor. Bir psikiyatr kadar ruha yakın, bir pilot kadar bilgili, PETRA’yı ( Ürdün’de antik kent ) yüreğinde, damarlarında gezinen kan misali içinde durabilmesi olağanüstü…
PETRA dünyanın pek çok köşesindeki gizemli yerler kadar gizemli… Ama yazar buna kendi yeteceğini de katarak bambaşka bir anlam katıyor…
Kelimenin tam anlamıyla BÜYÜLENİYORSUNUZ….
Geçen haftalarda İzmir KIBATEK etkinliğinde bir kahve molasında buluştuk. Geçmişten gelecekten konuştuk. Vedalaşırken bile daha söyleyecek çok sözümüz vardı…
Havaalanına kadar getirme inceliğinde bulunan dostumla zaman uçtu gitti.
İki arada bir derede bu söyleşiyi de yapıverdik elbette…
• Sevgili Erhan nerede doğdun?
( Gülümsüyor) Erhan Doğan,
Mersin’de doğdu. Muğla ve İstanbul’da yaşadı. Sonunda İzmir’de karar kıldı. Uzun yıllardır havasıyla sarhoş olduğum İzmir’de yaşıyorum.
• Eğitim hayatınız nerelerde geçti?
Ankara İTİ Akademisi Muğla İ.Y. Okulu’nu bitirdim. Ankara bambaşka bir atmosferdi, hele de o yıllarda…
• Aslında mesleğini saymak satırlara sığmıyor ama yine de sayalım mı?
Gitarist, besteci, aranjör, ses mühendisi, söz yazarı, öykücü, yazar, müzik yapımcısı, yönetmen, editör ve yayıncı…. Bu kadar yeter mi?
Aslında eğitimini aldığım bölüm olarak da ilaç sektörüne yönelik eğitim ve danışmanlık çalışmalarımı da unutmakta gerek…
• Gelelim film müzikleri ve aranjörlüğünüze…
Müzik benim öteki yarım gibi bir şey…Film müziklerine ve çok sayıda albüme aranjör, ses mühendisi ve müzisyen olarak imza attım. Başarılarımla da sonsuz gurur duyuyorum.
Bu alanda onlarca ödül aldım. Aynı zamanda DüşGezginleri Müzik Topluluğu’nun da kurucusu ve gitaristiyim biliyorsunuz…
• Bu müzik yolculuğunda pek çoktanınmış müzik ustalarıyla tanışma ve birlikte çalışma fırsatı da buldunuz. Kimlerdi bunlar?
Garo Mafyan, Norayr Demirci, Ali Kocatepe, Tanju Okan, Attila Atasoy gibi çok değerli müzik ustalarıyla çalışmalar yaptım ve pek çok uluslararası projede yer aldım.
• Peki Türk Edebiyatının ünlü şairleriyle de çalışmaların var. Biraz da onlardan söz etsek mi?
Ataol Behramoğlu, Ahmet Telli, Refik Durbaş, Ülkü Tamer gibi değerli şairlerin şiirlerinden bestelenmiş eserler ve şairlerin kendi seslerinden kaydedilmiş şiirlerin bulunduğu onlarca çalışma, şu anda DüşGezginleri Youtube sayfasında yer almaktadır.
• Biraz da eserlerinden söz edelim ve sıralayalım, lütfen…
Sekseninci Sayfa adlı ilk öykü kitabım 1992 yılında Yazıt Yayınları’ndan çıktı.
2014 yılında ikinci baskısını yapan bu kitabın içinde yer alan İlkyaz Bildirisi isimli öykü, Nihat Akkaraca Öykü Ödülü’nde ikincilik aldı.
2011’de basılan Giyotin, yazarın ikinci kitabımdır. 2017’de ikinci baskısını yapmıştır.
2012’de çıkan üçüncü kitabı Kimsesiz Duygular Yurdu, kısa öykülerden oluşmaktadır.
2019 yılında çıkardığı m Petra’nın Kollarında adlı romanım ise 2021’de ikinci baskısını yapmıştır.
• Artırılmış gerçeklikle yazılmış bir roman PETRA’NIN KOLLARINDA… Bu nasıl bir şey? Açıklar mısınız?
Artırılmış gerçeklikle yazılmış olması bakımından Türkiye’de hatta dünyada bir ilktir.
Kitapta gizyazı uygulayımbilimi kullanılmıştır. Okurken, taşınabilir ileti aygıtlarını kullanarak, fotoğraf, video ve müziklerle hikayenin içinde dolaşacaksınız.
• Sevgili Erhan Doğan, bana zaman ayırdığınız İÇİN çok teşekkür ediyorum. Yeni romanlarınızda buluşmak dileğiyle diyorum.
Ayşe TURAL’ın kitap hakkındaki görüşleri
PETRA’NIN KOLLARINDA
ve
ERHAN DOĞAN
Mitoloji, tarih, toplumbilim, Tanrılar, söylencelerle geçmiş ve gelecek hayatların harmanlandığı olağanüstü bir kitap...
Tek kelimeyle ŞAŞIRTICI... Okumaya başladığınızda “ Nasıl yani! Böyle bir kitap olabilir mi? “ diyorsunuz.
Yazar bizi şizofren bir karakter ile zamanda yolculuğa çıkarıyor. Bir boyuttan başka bir boyuta taşıyor, med- -cezir gibi...
( Japon yazar Hariku Murakami’nin kitaplarında olduğu gibi. / Zemberek Kuşunun Güncesi..)
Ortadoğu coğrafyasına oldukça aşina biri olarak özellikle PETRA’yı, Lut gölünü görmeden bu roman yazılmış olsaydı ve ben okusaydım, diyorum.
İşte o zaman, PETRA’da taş duvarlardaki yazıları, yerdeki mozaikleri daha doğru anlamlandırabilirdim. Parmak uçlarım kabartmalı figürleri yüreğimle duyumsayabilirdi.
Çöl fırtınalarından Petra’ya sığınan yorgun kervanları bir SERAP misali görebilirdim...
Tapınağın merdivenlerine oturup kayaların tepesindeki gökyüzüne ve yıldızlara daha hayranlıkla bakabilirdim...
Erhan Doğan, tarihi mitoloji penceresinden yeniden yazmış adeta...
Okudukça yaşananları, yaşatılanları, özkültürü ve dayatılanları ister istemez sorguluyorsunuz. Hayata, insanlara dair ne varsa; işte o an, yazar sayesinde YAŞAMA SORGULAMA başlıyor.
Her sayfa sizi bilgiden yana şaşkınlığa uğratıyor. Öyle güzel, öyle zekice yerleştirilmişler ki, inanılmaz!
Ayrıca birkaç yılın değil, bir ömrün bu kitabın yaratılması için seve seve feda edildiği gibi bir duyguya kapılıyorsunuz...
Her adımda, her sayfada yazar, çelişkiler yumağını gözlerinizin önüne seriyor... Yetmiyor, sizin adınıza/ bizim adımıza çözüveriyor. İnanılır gibi değil...
Yazarın şiirsel dili ve müzik bilgisi esere ayrı bir estetik katıyor. Kitaba çok dikkatle yerleştirilen GİZYAZILAR ( izleme görselleri) geleceğin kitapları böyle olacak / olmalı dedirtiyor. Sağlam ve doğru bilgilerle ilerlenmesi insanda GÜVEN duygusu uyandırıyor.
Erhan Doğan’ın diğer eserlerini inceleme fırsatı bulan bir okuyucu olarak son kitabının OLAĞANÜSTÜ olduğunu vurgulamak isterim.
Dilerim ki YAZIN YOLCUSUnun yolu, GÜNEŞE DOĞRU OLSUN...
Ayşe TURAL