Kültürel miraslarımız

Kültürel miras veya kültür mirası daha önceki kuşaklar tarafından oluşturulmuş ve evrensel değerlere sahip olduğuna inanılan eserlere verilen genel bir isimdir.

Kültürel miras veya kültür mirası daha önceki kuşaklar tarafından oluşturulmuş ve evrensel değerlere sahip olduğuna inanılan eserlere verilen genel bir isimdir. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi, kültür mirasını üç sınıfta gruplandırmaktadır:
Anıtlar: Bu gruba mimari yapılar, heykeller, resimler, arkeolojik eserler, kitabeler, mağaralar ve eleman birleşimleri girmektedir. Bu grupta yer alan eserler tarihi veya sanatsal veya bilimsel olarak evrensel değerlere sahiptir.
Yapı toplulukları: Bu gruba giren yapı toplulukları bulundukları konum nedeniyle tarihi veya sanatsal veya bilimsel olarak evrensel değerlere sahiptir.
Sitler: Bu gruba giren sit alanları ya insan ürünüdür ya da doğal bir şekilde oluşmuştur veya bu ikisinin kombinasyonudur. Bu gruba giren sit alanları ya estetik ya etnolojik ya da antropolojik bakımdan evrensel değerlere sahiptir.
TaşEV Butik Otel ve Sanat Galerisi
Asma kilitli ev… Geçtiğimiz hafta mandalalarımı başkentimizin en güzide yerlerinden birinde sergilemek düşüncem için görüşme yapacağım yere gittim. Burası, Osmanlı döneminden kalmış, yapım yılı 1931 olan ve ‘Yığma Taş’ tekniğiyle inşa edilmiş bir tarihi eser olan Arabahmet Camii’nin tam karşısında bulunan, Müftü Ziyai Efendi Sokak Lefkoşa adresinde, sarı taştan, ihtişamlı ve eskiden kalma yapısıyla gönlüme taht kuran bir otel. Bu otelde beş buçuk yıldır konaklama veriliyor. Altı adet odası var. Üç oda diye başlanmış. Sonrasında artırılmış. Şimdilerde, arka tarafı da alınıp on odaya kadar çıkılması planlanıyor. Dünyanın her bir tarafından konuklar gelip bu muhteşem butik otelde tatilin keyfini çıkarıyorlar. Hatta ben, oradayken bizzat kendim şahit oluyorum bu duruma ve birden seneler önce gittiğim Beyrut’ta, kaldığım otel geliyor aklıma.
Özge Özbekoğlu Anlatıyor
Özge Özbekoğlu anlatıyor ve ben de keyifle, merakla dinliyorum: “Okuduğum Mimarlık bölümünden 2000 senesinde mezun olduktan sonra tarihi binalar üzerinde çalıştım. Burayı aldığımda nisan ayıydı. Mayısta Cengo ( oğlum Cengiz ) hastalandı. Binanın tadilatı ertelendi. Çünkü, oğlumun tedavisi için Türkiye’ye gittim. Cengo, ölümünden önce, bu binayı gördüğünde: “ Bu evin adı, TaşEV olsun.” dedi. Çok kısa bir süre sonra, ben de bu binayı canlandırmak ve düşündüklerimi yapabilmek için start verdim. Bina, o kadar kötüydü ki ilk amacım, binayı kurtarmaktı. Bu amaç, benim için bir vatandaşlık görevi gibiydi. Öyle hissediyordum. Bu hissimde de hiç yanılmadım. KOBİGEM’ den ( Küçük Orta Boy İşletmeleri Geliştirme Merkezi ) yarı yarıya destek aldım.
Aile Vakfı
Cengiz vefat ettikten sonra onun adına bir aile vakfı kurdum. Bu vakfın çalışmaları arasında şunlar var: Çocukların mutluluğu, eğitim, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler, yapımı devam eden çocuk parkı, yardımlar, bir doktora öğrencisine yardım bursu… Vakıf kapsamında gerçekleşen ve otelin girişinde açılan ilk sergi, ‘Kanatsız Melekler’ adıyla Pembe Atölye çocuklarının yaptığı bir çalışma.
Son Sözler
Bir işi doğru ve güzel yaparsak, yararlı olur. Yaptığım her şeyin yarar sağlamasını isterim. Bir sonraki kuşaklara açık bir fayda olmasını niyet ederim.” Ben de Özge’nin bu sözlerine katılıyorum. Onu dinlerken ara ara duygulandığımı da söylemek istiyorum. Öyle ki, bazı sözcükleri duyar duymaz not tutmakta zorlanıyordum. Tabii, binanın bulunduğu konum, mimari yapısı ve de oradaki yaşanmışlıklar, bu duygumu daha da kuvvetlendiriyordu.
Bu haber 1688 defa okunmuştur

:

:

:

: