Ülkemiz hiç alışılmadık olaylarla tekrardan çalkalanmaktadır .
Birincisi Falyalı cinayeti . İkincisi de Kıbrıs Türk halkının var olma savaşımında , onun bağrından doğan TMT’yi abdestsiz ağzına alan Ayşenur Arslan ve Halk TV Konumuz olacak .
Halil Falyalı’nın organize suç örgütlerinin kurbanı olduğu apaçık belli . Bu işin kısa menzilli silahlarla olmayacağının hesabı kitabı içinde olanlar . Adaya uzun menzilli kalaşnikof otomatik silahlar getirerek , bu işi yapmışlardır .
Ülkemizde üç resmi giriş kapısı bir de güneye açılan kapılar var . Gayrısı , dört tarafı deniz olan bir ada parçasına bu denli öldürücü silahların girmesi düşündürücü olmanın da çok ötesinde .
Ülkede silah üreten fabrikalar olmadığına göre bu silahlar ille ki ada dışından getirilmişlerdir .
Bu zafiyet ve eksiklik nerede ?
Bu işler hangi kurum ve makamlarımızın yetki alanlarında ?
Bunların tümü gözden geçirilmeli ve değil kalaşnikof , sineğin uçuşu bile gözlemlenir hale getirilmelidir .
İçinde bulunduğumuz dünyada bu teknoloji ve teknik olanaklar mevcut . Bundan yararlanmanın planları yapılmalı .
Scotland Yard’dan gerekirse günün koşullarına uygun olarak bilgi ve yardım alınabilir .
Çağdaş olmayan klasik devletler bile , vatandaşlarının hayat haklarını güvence altına alacak tedbirleri almak zorundadırlar . İki hafta içerisinde meydana gelen iki canice olay , yurttaşların hayatları ile ciddi kaygıların doğmasına neden olmuştur .
Ülkede istikrar , Yurttaşların hayat hakkının güvence altına alınması ile başlar .
Bu güvencenin var olduğu iddia edilebilir mi ?
Halil Falyalı’ya kıyanların , bu ortamda başkalarına kıymayacaklarının güvencesini kim verebilir ?
Halil Falyalı’ya bu tür cinayetlerin sonuncusu olma dileği ile rahmet sunuyoruz .
Gelelim TMT‘nın terör örgütü iddiasına .
Gerçek gazeteciler ve TV sunucuları , gündeme bir konu getirecekleri zaman o şeyle ilgili olarak eldeki tüm kaynakları araştırarak yola çıkmalıdırlar .
Hele hele halk arasında büyük bir yankı uyandıracaksa , o konuyu dört dörtlük araştırarak yola çıkmalılar .
Çıkan haberlerden öğreniyoruz ki TMT’nın bir illegal terör örgütü olduğu , tek bir kaynaktan yararlanılarak ileri sürülüyor .
O kaynak da Kıbrıs’ın en büyük ovası olan Mesarya oluyor .
Pekala TMT’nın ne olup ne olmadığı konusunda başka kaynaklar yok mu ?
Gırla .
Niye tek kaynağa dayanılarak bu suçlama yapılıyor ?
Amaç belli .
Bunun , hele hele Atatürkçü geçinen bir TV ekranında yapılması da ayrıca düşündürücü olsa gerek .
TMT kuruluşundan beri Türkiye’de iktidara gelen tüm hükümetler tarafından desteklenmiş ve diyalog içinde Kıbrıs Türk halkının özgürlüğe giden yolunun açılmasına birlikte baş koymuşlardır . Bu suçlama , o hükümetleri ve Başbakanları da kapsamıyor mu ?
TMT olmamış olsa idi . Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin durumunun ne olacağını , acep o hanımefendi ciddi bilimsel ve siyasi araştırmalar yaparak mı söz konusu programı yaptı ?
Yoksa aslolan program yapmak mı ?
CHP kanalında böyle bir programın yapılması .TMT ile bütünleşen Kıbrıs Türk Halkının on bir yıllık yaptığı varoluş mücadelesine ve bu mücadele sonunda adaya çıkma kararı alan zamanın CHP ve MSP Hükümetinin Başbakanı Rahmetli Ecevit’e de büyük hakaret sayılmaz mı?
Demokrasi mücadele yıllarında , Ecevit yasaklı . 1984 Şubatında hapisten çıkar çıkmaz adaya getirdim . Köyleri geziyoruz . Herkes sarılıp öpüyor . Kurtarıcımız diyor . Yurttaşın biri kahvehaneye girişinde sarılıp ellerinden öpmek istedi , elini çekti . Tezahürat bittikten sonra sandalyeye çıkarak .
“Arkadaşlar . Sizler Kıbrıs Türk Halkı , 11 yıl direnmeseydiniz , biz adaya çıkamazdık . Siz kendi kendinizi kurtardınız “ dedi .
TMT olmamış olsa idi . Bu mümkün olur muydu ?
1918‘ de Kuvvayı Milliye ne ise , 1958‘ de de TMT odur .
TMT sadece Kıbrıs Türk halkının özgürlük ve bağımsızlığının teminatı olmamış . Ayni zamanda TC’nin Doğu Akdeniz’e açılmasının da teminatı olmuş , Mavi Vatan doğmuştur .
TMT‘nı bu kutsal varlığı ile ağzına alacak olan , önce abdest alacak . Ondan sonra TMT’dan bahsedecek .