Kıbrıs konusu ile bire bir bağlantılı ve ilgili en önemli kurum şüphesiz Birleşmiş Milletlerdir. Her dönemde, bulunacak çözümün, BM çatısı altında olması gerektiği Ada’daki her iki kesim tarafından kabul görmüştür.
Tabi ki Rum tarafı AB üyesi olunca Kıbrıs konusunu AB çatısı altına çekmek için yoğun çaba harcıyor, bulunacak çözümün AB ile bağlantısını kurup diğer AB üyesi ülkeleri de Kıbrıs kumpasının içine çekmek sorunu AB’nin sorunuymuş gibi göstermek ve bu noktada Türkiye’yi saf dışı bırakmak en büyük amaçları.
Birleşmiş Milletler Barış Gücü 1964 yılında, Birleşmiş Milletler tarafından Kıbrıslı
Rumlarla Kıbrıslı Türkler arasındaki çatışmaları engellemek iki toplum arasında hayatın normal düzende akışını, kanun ve nizamlara uygun şekilde davranılmasını sağlamak için kurulmuş çok uluslu bir birliktir. Bu güne kadar birçok ülkeden bu birliğin başına 16 komutan gelmiştir. Adada şuan için bir barış durumu yok, çözüm için ise çabalar sürmekte tabi ki her Kıbrıslı bu güzelim adada kalıcı bir barışı arzuluyor ama en başta bunun için her iki tarafında birbirine güvenmesi gerekiyor. Bu gün itibarı ile ateşkes durumunun söz konusu olduğu Kıbrıs’ta BM’nin görev süresi de altı ayda bir uzatılıyor. Buna Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi karar verirken Ada’nın kuzeyinde yaşayan Kıbrıslı Türklere söz hakkı vermeden sadece sözde Kıbrıs Cumhuriyetini yani Rum yönetimi muhatap almaktadır.
Geçtiğimiz aylarda Türkiye iki yıllığına Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine 47 yıl aradan sonra yeniden seçildi ve BMGK kararlarında oy hakkı elde etti. Kıbrıs’taki BM gücünün görev süresinin uzatılmasında daha önceleri taraf olamayan Türkiye bu kez oy hakkı olduğu için bu konuda görüşünü açıkça ortaya koydu ve bu karara hayır oyu veren tek ülke oldu.Türkiye’nin hayır oyu için gerekçesini ise Türkiye’nin BM daimi temsilcisi olan Büyük Elçi Baki İlkin şöyle açıkladı “Karar Kıbrıs Cumhuriyetinden yani Rumlardan bahsediyor ve Kıbrıslı Türkler bu kararın alınmasında taraf olarak kabul edilmiyor halbuki böyle bir kararda normal olan her iki tarafa da resmen sormak ve iki tarafında görüşlerini almaktır”.Evet Büyük Elçinin de söylediği gibi böyle bir kararda bile bizler muhatap olarak alınmıyoruz.Sonuç itibarı ile söz konusu karar 14 ülkenin olumlu oyu ile kabul edildi ama önemli olan bu tepkiyi gösterebilmekti.Kıbrıs konusunda tüm dengeleri alt üst eden Orams davası ve son günlerde ABD ile ortak petrol ve doğalgaz aramak için çalışmalar yapan güney yönetimine gereken tepkiyi başta anavatan Türkiye ile birlikte ortaya koymalıyız. BMGK’deki kararlılığı bu önemli konularda da göstermeliyiz. Kıbrıs’ta yaşayan iki halkı ilgilendiren her konuda en az Rumlar kadar bizimde söz hakkımız olduğunu özellikle üçüncü ülkelere kabul ettirmeliyiz. Bu gerçeği kabul ettirdiğimiz gün Kıbrıs sorununun önemli bir kısmı çözülecektir.