MEMLEKETİ NE HALE GETİRDİLER

Nereyi tutsak elimizde kalıyor .

Nereyi tutsak elimizde kalıyor .
Kıbrıs Türkü TMT yıllarda , 11 Yıllık getto döneminde her türlü öz veriyi göstererek , şehitler , gaziler vererek , yeni gelen nesillere özgürlük , bağımsızlık ve egemenliği getirdiler . Özgür bir ülke hediye ettiler .
O Jenerasyonun içinde ben de vardım .
Çocukluğumuz , EOKA terör örgütünün Türk avına çıktığı yıllarda geçti .
Enosis yolunu açmak için Ortaklık Cumhuriyetine razı olan papaz . Üç yıl geçmeden Girit Türkleri gibi bizleri bir gecede soy kırımdan geçirmek için , Akritas Planını uygulamaya başladı .
TMT illegallikten , legal duruma geçerek , tüm Kıbrıs Türk halkı mücahit konumuna getirildi . Var olma savaşımı vermeye başladı .
O , 11 yıllık getto döneminde bile , sosyal yaşantısı Kıbrıs Türkünü bir birine kenetlemişti .
11 yıl , Kıbrıs Türkünün her biri bir yurttaş olarak ülkesine sarılmış , kurumlarını kendi öz varlığıymış gibi yönetmiş ve sahip çıkmıştı .
Günümüze gelince .
Nereyi tutsak elimizde kalıyor .
Binlerce şehit , bir o kadar da gazi vererek bir devlet kurduk .
Üzerine titreyeceğimize tam tersini yaptık .
Titreme şöyle dursun .
Devlet ve kurumlarını , bir inekmiş gibi gelen sağdı .
Giden sağdı .
“Devlet malı deniz , yemeyen domuz “ misali devlet yönetilmedi mi ?
Bir çok denetim mekanizması olduğu halde , bunlar da siyasete alet edilmedi mi ?
Buna uymayan denetçiler , yolsuzlukların üstüne gittikleri için görevden alınmadılar mı ?
Mevzuatımızda her alanda denetim mekanizmalarının var olmasına karşın . Ülkemizde nerede ise tüm devlet kurumlarının batık hale gelmesindeki nedene bir bakalım .
Gerek mali , gerekse de idari denetim mekanizmalarındaki kadroların oluşum şekli tamamen siyasi . Siyasi erk tarafından oluşturulan mekanizmalardır .
Siyaset kurumunun tayini ile oluşturulan mekanizmaların işleyişinde , adalet ve tarafsızlık ilkesinin olması mümkün mü ?
Mümkün olsaydı ülkemiz bu halde olmazdı .
Şimdilerde yeni yeni moda oldu .
“ Elimizi taşın altına koyarız . Sorumluluktan kaçmayız” diye .
İş başa düşünce de “yerim dar “ misali oyundan kaçmayı güzel kıvırırız .
Popülist ve siyasi rant uğruna , devlet yönetimini , uzman ve tecrübeli bürokrat ve yöneticilerden vareste tutarak . Akrabaya , eşe , dosta , artanını da sözde partililere peşkeş çekmediler mi ?
Devlet ve kurumları , ayağa düşürülmedi mi ?
İşi bilmeyen , uzmanlık aranmadan yapılan atamalarda , ilgili kurumlarda meydana gelen olumsuzlukları hep birlikte görmüyor muyuz ?
Öyle bir duruma geldik ki bu kurumların batık paralarını ahaliye tahvil etme gayreti ve çabası içerisine girilmiştir .
Bunu hep birlikte yaşayıp görmekteyiz .
Bunun da ilk uygulaması BSK’ya ait olan elektrik borçlarının, Saner Hükümeti tarafından , narenciye üreticilerine endekslenmesi ile başlamıştı .
Her gelen ve giden Hükümet , Kıbrıs Türk Halkını sağılacak inek görmüş . Zamanla bu ineği tekkeye dönüştürüp sağma politikasını devam ettirmeye sanki ant içmiş gibi .
Son Kıb-Tek faturalarına gelen rakamlar , ahaliyi isyan noktasına getirdi . Zaten miktarlar çıldırttı , bir de lamba suyunun miktarı eklenince , miktar iki katına çıktı .
Bu 38’inci Hükümetin aldığı bir karar .
Çiçeği burnunda yeni Maliye Bakanı Sn . Amcaoğlu’nun , bu konudaki açıklaması da çok ilginç .
“ Yakıt değişim bedeli” konusunda : Vergide tekerrürün , yasalara karşı suç işlemek olduğunu söyledi .
Yani bir önceki Hükümet , bu kararı alırken yasal suç işlemiş oldu .
Sosyal medya hesabından bunun düzeltileceğini de ilgili kişilere duyurmuştur .
İstifa etmiş Hükümet yenisi kurulana kadar görevdedir .
Bu kararı alan bir önceki Hükümetin yerine oluşan yeni Hükümet , kararı düzeltebilir .
Ülke tutanın elinde kalan bir duruma getirildi .
Şimdi de Sn. Tatar’ı ziyaret edenlere bakıyorum da popülizmin daniskasını görmekten dolayı , ülkem adına utanç duyuyorum .
Bu haber 3214 defa okunmuştur

:

:

:

: