Dramatik bir ikilem

Ukrayna savaşı tüm vahşeti içinde bir gerçektir…

Ukrayna savaşı tüm vahşeti içinde bir gerçektir… Avrupa'da barış içinde yaşama, ekonomik bağlar yoluyla değişim/yaklaşım/barış umudu dağıldı... Savaşın gidişatı ve sonucu da şimdilik açık... Ukrayna savaşıyla ilgili söylenenlerde/yazılanlarda doğru veya yanlış olan nedir… Bu sorunun kesin bir cevabı yok galiba… Alman günlük Nordwest-Zeitung gazetesinin genel yayın yönetmeni meslektaşım Ulrich Schönborn şöyle diyor… ‘Ukrayna savaşıyla ilgili siyasi veya sosyal tartışmada hep dramatik bir ikilem ortaya çıkıyor : Hiçbir şeyi doğru yapamazsınız‘ Sanırım haklı… Nereden baksan doğru olmuyor…
* * * *
Ukrayna’daki şiddetli ıstıraba, ölümlere, son verilmek isteniyorsa, bir yanda bu ancak Rusya'ya verilecek tavizlerle veya diplomatik/müzakerelerle mümkün olabileceği söyleyenler/yazanlar… Diğer yanda da bu savaşın taviz veya diplomatik/müzakerelerle değil, yalnızca askeri olarak durdurulabileceğini savunanlar…
* * * *
Örneğin Baltık ülkeleri ve Polonya, Rusya‘nın yenilgisine kadar savaşın devam etmesini savunuyorlar… Hatta Estonya Başbakanı Kaja Kallas, Avrupalı bir diplomatın tanımladığı gibi “savaş çığırtkanı” kampının figürlerinden biri… Bayan Kallas, o kadar şahin ki ‘Ukrayna'ya verilecek askeri destek, Rusya'yı yenmeyi, Kiev'in sadece 24 Şubat'tan bu yana değil, aynı zamanda Kırım da dahil olmak üzere sekiz yıl boyunca kaybettiği toprakları, Donbass'ın ayrılıkçı bölgelerini geri almasını amaçlamalıdır‘ diyor ama bunun Ukrayna'daki ıstırabın uzamasına, ölümlerin artmasına yol açtığına hiç değinmemesi de ilginç…
* * * *
Fransa, Almanya ve İtalya ise ateşkes umuduyla Moskova ile açık bir iletişim kanalı sürdürmek istiyor… Alman Şansölye Olaf Scholz savaşın tırmanmasına karşı devamlı uyarıyor, Rusya'nın nükleer potansiyeline atıfta bulunuyor. Şansölyenin en ağır kamuoyu baskısı altında dahi Ukrayna'ya ağır silahları vermekte tereddüt etmesi de bunu gösteriyor… Alman şansölye, açıkçası Rusya'nın kazanmasını istemiyor, ama Putin'in birliklerinin tamamen aşağılanmış bir şekilde - muhtemelen nükleer bir tırmanış korkusuyla - geri çekilmesine de karşı… Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un da gelecekte müzakere ihtimali bağlamında ‘Rusya'yı küçük düşürmeme‘ endişesi de bunu gösteriyor…
* * * *
Peki hiçbir şeyi doğru yapamadığımızda ne yapacağız… Böyle bir ikilemde savaşın nasıl sonlandırılacağı sorusuna cevap aramaya devam etmekten başka çare yok sanırım… Savaş acıyı, ızdırabı, ölümleri getiriyor… Savaş sadece cephede savaşanların savaşı olmuyor, geride kalan aileler, çocuklar, eşler de adeta aynı ölçüde savaştığını unutmamak gerekir… Hiç kimse bunu Leo Tolstoy’un ‘Savaş ve Barış‘ romanından daha iyi tanımlayamaz sanırım…
* * * *
Romanın ‘savaş‘ anlatısı, Rus ordusunun 1805 yılı sonunda Avusturya güçleriyle birlikte Napolyon ordularıyla yaptığı Austerlitz muharebesiyle başlar… Bu anlatı Rus General Mihail Kutuzov ile Napolyon Bonapart’ın karşı karşıya geldiği Napolyon savaşları olarak bilinen Borodino ve Tarutino’da yapılan Rus-Fransız savaşlarıyla devam eder…
* * * *
Romanın önemli bir karakteri Prens Andrey Bolkonski 1805’te Austerlitz yakınlarında yaralanır… Yerde yatarken başının üstünde artık gökyüzünden başka bir şey yoktur… Yavaş yavaş kayan kurşuni bulutlarıyla, ölçülemeyecek kadar yüksek bir gökyüzü vardır… ‘Ne sessiz, ne sakin, ne azametli, hiç de koştuğumuz, bağrıştığımız, dövüştüğümüz zamanki gibi değil. Nasıl olmuş da ben bu yüksek gökyüzünü daha önce görmemişim ? Sonunda onu görebildiğim için öyle mutluyum ki. Evet! Bu sonsuz gökyüzünden başka her şey boş, her şey yalan‘ der kendi kendine… Prens Andrey, savaşın hayattaki en korkunç şey olduğunu anlamıştır… Dileğimiz Ukrayna’daki savaşın da bir an önce sona ermesi…

Bu haber 1157 defa okunmuştur

:

:

:

: