Ay kapının arkasında diyordu annem. Üzüntüsü ise kirada oturanların verdikleri ücreti her defasında hatırlatır olmasıydı. Şimdi bizler onların yaşına geldik ve görülen o ki ay sonu emeğin karşılığı alınacak maaş/ücret halen en büyük beklenti ve geçim kaynağı olmaya devam ediyor. Hepimizin çaresizliği işte bu noktada kitleniyor . Zamanında yıllarca çalışıp emeklilik primini yatırıp emekli maaşlarını alanlar ve halen çalışanların aldıkları maaş ile gerçekte oluşan hayat pahalılığını karşılamak mümkün değil. İçilecek sudan tutun, et ve süt ürünlerine geçin ana gıda maddelerine her güne ayrı gelen artışların önüne geçilemiyor. Alım gücü yok. Esnaf tedirgin. Çoğu gün sonu hesabında kasayı boş kapatıyor. Hayatın devamında alışılmış adetler ile harcamalar aile bütçelerinde kapanması çok zor yaralar açıyor. Tabi ki aile geçimsizliklerine en büyük etken ekonomik geçimsizlikte birinci sırada yer alabilmektedir. KKTC Mahkemeler 2020 Yılı Faaliyet Raporuna göre, 2020 yılında toplam evlenme sayısı 951 iken, toplam boşanma sayısı 841’dir. Rakamların vehameti ortadadır. Evliliklerin bitişi ile aile düzeni içerisinde bir çok çocuğun böylesine durumlardan etkilenmemesi mümkün değildir. Bozuk döngü bir sarmal halinde toplumsal düzeni de etkilemektedir. DPÖ verileri ile saptanan hayat pahalılığı tam maaşlara ilave edileceği beklenirken belirli bir maaş üzerinden belirli bir yüzdelikte kesinti olacağı haberleri halk arasındaki sesin Yükselmesine sebebiyet vermiştir. Her ne kadar da bu kesintinin geri ödeneceği ifade edilse bile infial büyüktür. Pazartesi gün eylemlerin başlayacağı sendikalarca açıklanmaktadır. Yoktan var edilemeyeceği gerçeği de varken, gerçeğin esamesi okunmuyor. Kavga büyük. Müreffeh bir toplum olmayı beklerken dünya konjonktürü ile eş zamanlı ekonomik kriz ülkemizin kalbine bir ok gibi saplanmıştır. Siyasiler KKTC ‘de muhalefet ve iktidar diye ikiye ayrılmış durumdadır. Böylesine dönemlerde en kolay iş muhalefetin eleştirisel suçlamalarıdır. Ancak hükümet oluşurken kendilerini bu mesuliyeti almaktan kaçınmışlardır. Şimdi işin kolay tarafı ile halkın yarasına tuz basmak kolay yoldan işlerine gelmektedir. Elbette hükümet edenler bu konularda orta bir yol bulacaklardır. Ekonomik krize bir hal çaresi bulacaklardır. Temmuz ayı 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramının 48. Yılının kutlandığı ay olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkan Yardımcısı Fuat Oktay ülkemize gelmiş ve Twitter hesabından yaptığı paylaşım ile bunu milyonlarca kişi ile paylaşmıştır”Kıbrıs Barış Harekatı’nın 48. yıl dönümünde Lefkoşa’da düzenlenen törene katıldık.Bu anlamlı günde Kıbrıs Türk halkının sevincini, coşkusunu, haklı gururunu gönülden paylaştık. Kıbrıs Türkü’ne milli, ahdi ve tarihi bağlarla bağlıyız ve her zaman KKTC’nin yanında olacağız.” diye Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘ın selam ve sevgilerini tören alanından ifadelendirmiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu MGK’dan net Kıbrıs açıklaması: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü temelinde iki devletli çözüm vizyonuna güçlü destek beyan edilmiştir…” ifadesi ise Kıbrıs Türkleri için büyük bir güvencesidir. Özetle gündeme bir söz bırakmak gerekirse; “Hayat böyledir. Çaresizlik ve tehlike anları vardır ki, o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez. Batar insan ve boğulur. Marifet o anları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lazımdır o anlarda. Bu acizlik değildir. Dikkat et sözüme: Bu dünyada ölümden başka hemen her şeyin çaresi vardır.” Sabır her şeyin ilacıdır…