Geçen haftaki sayfamda İsveç’in başkentinde yaşayan 1971- 1975 yılları arasında Kulu Lisesinde okuttuğum öğrencilerimden sevgili GÜRSEL KAZAK’ın davetlisi olarak İsveç’e gideceğimi duyurmuştuk.
Sağolsun varolsun Gürsel Kazak, arkadaşları Ali DEMİRÖRS, Lokman AKAN ve Taner YILDIZ’la öyle güzel bir program hazırladı ki, hem sevgili öğrencilerimle 50 yıl sonra buluştuk hem de Stockholm’u gezip gördüm.
Bu arada sevgili arkadaşım, gönül dostum Neşe FAGNEL ile de saray müzesini, sarayı, parlamento binasını ve eski Stockholm’un otantik daracık sokaklarını, yüzyıllık evlerini de yakından görme fırsatım oldu.
İNADINA
sevmelisin insanları
İnadına...
İnadına umutlar ekmelisin
Yüreklere...
İnadına
Olmalı her güzel şey...
Büyümeli çiçek dalında
Dünya
İnadına
Yaşanılası bir yer olmalı...
Ayşe TURAL
Anadilimin şefkatli hanımefendi annesi
AYŞE TURAL ÖĞRETMENİMİZE KAVUŞTUK !
Bugün; Kulu Ortaokulu’nda 1 A sınıfının “sarı sırlı tahta sırasında” ilk tanışmamızdan tam tamına 50 yıl sonra, Stockholm da, upuzun Kraliçe sokağı Drottninggatan’da, “Diwine” adlı çok güzel bir mekanda anadilim Türkçemin taçsız kraliçesi Ayşe öğretmenime kavuştum.
Birbirimizle bir anne ve çocuk gibi sarılıp kucaklaştık.
Öpülesi öğretmen elini, narin parmaklarından nazikçe tutarak saygılıca öptüm.
Sadece ben değil benimle birlikte Stockholm da yaşayan bir çok sınıf ve okul arkadaşlarım da öğrencilerken gönüllerinde taht kurmuş öğretmenlerine kavuştular.
“Anadilimin şefkatli hanımefendi annesi” ve Türkçenin kraliçesi Ayşe öğretmenimle ilk dersimizdeyken, benim her öğretileni ve her bilgiyi belleğine sünger gibi çeken 11- 12 yaşlarında, terzi dikimli takım elbiseli ve kravatlı “biraz yaramaz” bir çocuk olduğumu hatırlıyorum.
Yeni mezun, “çıtı - pıtı” ama o güzel gözleri ışıl ışıl ışıltılı 21-22 yaşlarında tipik bir “idealist Cumhuriyet Öğretmeni” bir genç kız olan Ayşe Tural’a, o ilk gündeki karşılaşmamızda biraz meraktan biraz da “muzurnaslıktan” parıl parıl parlayan kocaman kocaman yeşil gözlerimle hayranlıkla baktığımı da anımsıyorum.
Başka öğretmenlerin ilk fırsatta büyük şehirlere atamasını yaptırdığı o yıllarda biz Ayşe öğretmenimize, Ayşe öğretmenimiz de biz öğrencilerine “ilk bakışta aşık” olduğu için birbirimizden 3 yıl boyunca ayrılamamıştık.
Yemyeşil ve deniz kenarında bulunan Çanakkale - Biga’lı olan Ayşe öğretmenimiz, Konya çölü ortasında yer alan kurak Kulu’da kiralık küçük bir köy evinde ev sahibinin sanki bir ferdi gibi hiç yakınmadan sanırım 5 yıla yakın eylenmiş ve kutsal görevini de, öğrencilerini de severek yerine getirmişti.
1A sınıfından başlayıp son sınıfa kadar Türkçe ve sınıf öğretmenliğimizi yaparak “Türkçemizi” besleyip yetiştirmişti.
Bizlere Türkçeyi arı duru haliyle bir güzelce öğretmiş ve Kulu ortaokulundan mezun edip aynı binadaki Kulu lisesine o şefkatli elleriyle teslim etmişti !
Ne diyelim ?
Bir harf öğretenin “40 yıl kölesi” olunuyorsa, 29 harfli ve çok değerli bir güzel dil öğreten özenli bir öğretmene ne olunuyor acaba ?
Tam 50 yıl sonra Stockholm da kavuştuğumuz Ayşe öğretmenimizle birlikte önceden ilan ettiğimiz gibi 3 saat değil tam tam tamına 5 saati “nasıl geçtiğini bilemeden” geçirdik,
Yedik, içtik !
Şair öğretmenimizle “arı duru Türkçe bir şiir” tadında ve kıvamında sohbet ettik. Hasret giderdik.
Okul anılarımızı tazeledik, bir çok kişiyi yad ettik.
O günleri anarken o günlerin masum çocukları gibi sevindik.
Türkiye’deki bazı okul arkadaşlarımızı görüntülü telefonla aradık onlarla da bu güzel ortamımıza uzaktan ortaklaştık.
Ayşe öğretmenimiz 17. kitabı “Haydi Gülümse”yi her birimizin adına tek tek ve gülümseyerek imzalayıp bizlere armağan etti, bizler de gülümseyerek alıp, teşekkür ettik.
Ve Ayşe öğretmenizle teker teker, ikişer ikişer ve topluca pozlar verip bol bol “hatıra” fotoğraflar çektirdik.
İyi ki eli öpülesi bir Türkçe öğretmenimiz var diyorum…
Taner YILDIZ
ÇOCUKLUK
Anısına
Kirpiklerim buluşuyor
Bir dere
Masmavi bir gök
Tek bir bulut bile yok...
Necatigil'in dediği gibi
'Toprakta bir telaş bir telaş
Karıncalar öteden beri dostum...'
Sudaki böceğe bir dal uzatıyorum
Kurtuluyor...
Seviniyorum...
Başımı kaldırınca
Güneş gözbebeklerimde
Mantuka toplayan çocuklar
Uzakta çingene çadırları
Yine düğünleri var
'Çingene çit çit, arkası bit bit! ...'
Diyen afacan...
Elime batan dikenin acısı
Gözlerimde nisan yağmurları...
Gün batarken
Mercimek dalı boy atıyor
Yürek vurdukça...
Ayşe TURAL
EĞİTİM ÖĞRETİM HAYATIMIN BANA KAZANDIRDIKLARI
İlk ve orta eğitimimi Biga'da, lise eğitimimi ise Edirne Kız Öğretmen Okulunda tamamladım. Ardından hiç ara vermeden Samsun Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü çok iyi bir puanla kazanarak okula başladım.
İlk, orta ve lise yıllarımdan kazandığım okuma, güzel yazı, sosyal etkinliklere ilgi ve edebiyat yönüm, Samsun'da okurken de gelişerek sürdü. Daha ilk yıldan şiir okuma yarışmalarında ödüller alırken güzel el yazım sayesinde yine afişleri, diplomaları ben yazar oldum.
O yıllarda seçmeli olarak verilen GÜZEL YAZI dersini iki yıl aldım. Süslü yazı stillerini öğrendim. Sınıfımın panosunda üç yıl boyunca hazırladığım DUYGU PALETİ isimli duvar gazetesini çıkardım.
Yazar ve şairlerin hayatından tutun da şiir, anı, öykü, fıkra ve özlü güzel sözler, roman tanıtımları gibi konulara kadar her şeyi orada yazdım. Hemen tüm yazılar ve şiirler benimdi. Benim kalemimden çıkmaydı.
Psikoloji hocamız ÖMER ÇAM, sınıfa girerken daha günaydın demeden doğruca panoya yaklaşır, başlıklara bakar; sonra gözleriyle beni bulurdu. Gülümseyerek ' Aferin TURAL ' derdi. Sonra derse başlardı.
Öğretmenlerimin takdiri beni zirveye taşıdı. Bu sayede her öğrenciyi, kimseyle
kıyaslamadan sadece kendi başarısıyla onurlandırmayı öğrendim.
Okulu bölüm üçüncüsü olarak bitirdim. Küçücük bir kasabada doğup büyümek ve sonrasında pekçok kişiyi geride bırakmanın gururunu içimde taşıdım. Bunu da her zaman alçakgönüllülükle yaptım.
Haksızlıkları gördükçe de kendime bir söz verdim. Ne olursa olsun ben öğrencilerim arasında ASLA ayırım yapmayacaktım.
Bu sözümü hala tutarım. Yetişkinler arasında bile bir haksızlık görmüşsem bunu mutlaka dile getiririm. Susamam...
DOLUNAY ÇİÇEKLERİ
Büyü çiçek gibi
Sevgi tarlalarında
Boy atsın ekinler...
Evreni kucaklasın
Gözbebeklerinin ışıltısı
Barış türküleri öğret
Acımasız yüreklere…
Taç olsun başına
Dolunay çiçekleri…
Ayşe TURAL
STOCKHOLM’de SON AKŞAM
Demirörsler beni evlerinde ağırladılar biliyorsunuz.
Sevgili Ali, imza gününün akşamı için sürpriz ŞAMPANYA hazırlamış.
Lokman’ı da razı edip eve çıkıyoruz.
Bir kutlamayı daha birlikte gerçekleştiriyoruz…
Sevgili Eser’e ve Ali’ye konukseverliklerinden dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum.
Elbette Lokman’a, Gürsel’e, Taner’e, Hamit’e ve günüme ışık saçan öğrencilerime ve imza günüme katılan herkese tüm içtenliğimle bir daha teşekkür ediyorum…
ÇOCUKLARIM
Sevgim size çocuklar
Gönlüm size
Barışı sevin
Mutluluk tacı olsun yaşamınızın...
Gülücükler uçurun birbirinize
Sevin, sevilin...
Hoşgörün yanlışlıkları
Elele verin
Yeniden yaratın dünyayı
Çünkü
Bir pırıltıdır yaşamak...
Ayşe TURAL
SARILMAK...KUCAKLAMAK...
Davranış bilimleri araştırmacılarından birinin kitabında okumuştum. Pekçok davranış, birbirine neredeyse tıpatıp benzerken sadece sarılmanın, kucaklamanın kişiden kişiye çok değiştiğini açıklıyordu. Kişiye özel bir davranışmış bu...
Sarılmak, karşınızdakine çok iyi gelen, iyileştirici bir davranış biçimiymiş. Kesinlikle de taklit edilemezmiş. Yani öyle bir davranış yapmacık olamazmış.
Özellikle çaresizlik içindeyseniz, başkası tarafından SEVGİYLE KUCAKLANMAK hangi anlamlara geliyormuş öğrenelim.
Senin YANINDAYIM...
Sen ne istersen YARDIMA HAZIRIM...
Senin içindeki zehri / üzüntüyü HAFİFLETEBİLİRİM...
anlamlarını taşırmış.
Ne güzel!
Bakın bakalım, şu karman çorman hayatın içinde kaç kişiye zaman ayırıp da içten sarılabiliyorsunuz...
BUGÜN
Bugün
Kuyruğu rengarenk uçurtmayım
Gökyüzü benim...
Binlerce kanadım var,
Samanyolu’ndan...
Yürek yürek sevgiyim
Gözlerde...
Vazgeçilmez bir tutkuyum
Kalbinde…
Ayşe TURAL
Stockholm da bir güzel bir hatıra fotoğrafı
BİR GÜZEL ÖĞRETMENİN BİR GÜZEL ÖĞRENCİLERİ !
Mezun olduktan sonra ilk görev yeri olan Kulu lisesinde Türkçe anadillerine annelik ettiği eski öğrencilerini görmek için Kuzey Kıbrıs’tan Stockholm a gelen ve bizlerle saatlerce hasret gideren sevgili Ayşe öğretmenime çok çok teşekkür ediyorum.
Bizi 50 yıl sonra Stockholm da çok sevdiğimiz öğretmenimizle buluşturan ve Kulu’ya yerlisinden daha bağlı ve vefalı bir “hakiki Kululu” olan hemşehrim ve bir güzel okul arkadaşım Gürsel Kazak’a çok teşekkür ediyorum.
Ayşe öğretmenimizi Stockholm’da çok güzel misafir eden iyi kalpli ve çok sevimli Eser - Ali Demirörs çiftine ve ilgisini esirgemeyen Lokman Akan’a teşekkür ediyorum.
Üç yıl birlikte aynı sınıfta okuduğum Kulu ortaokulu 1 - 3A sınıfınının en öndeki “sarı sırlı” ve ön üst kenarı kalemlik oyuklu tahta sırasında “bir demet kır çiçeği” gibi oturarak ders çalışan bu fotoğraftaki sınıf arkadaşlarım; kumral Nurçin Baysal (Saygın) ve sarışın Raziye Tütüncü’ye teşekkür ediyorum.
Buluşmamızda bizimle birlikte olan ama bu fotoğrafta yer almayan okul arkadaşlarım; Müzeyyen Yılmaz’a, Muharrem Gül’e, Muttalip Göker’e, Lokman Kulbay’a, Veli Dalbudak’a ve diğer Kulululara da teşekkür ediyorum.
Bizleri şehir merkezindeki güzel mekanı “Diwine” de tam 5 saat boyunca çok güzel ağırlayan, ikramlarda bulunan ve Ayşe öğretmenimizle artık Kulu’da bile unutulmaya yüz tutmuş özgün Kulu şivesiyle konuşarak ortamımızı şen şakraklaştıran “atadan restorancı” Hamit Gürbüz ve çalışanlarına teşekkür ediyorum.
Ne diyelim ?
İyi ki aradan 50 yıl geçse bile öğrencilerini unutmayan bir güzel Ayşe öğretmenimiz var !
İyi ki Ayşe öğretmenlerini 50 yıldır kalbinde saklayan bir güzel vefalı öğrencileri var !
Ne mutlu bana ki böyle bir güzel Ayşe öğretmenim ve böyle bir güzel sınıf ve okul arkadaşlarım var !
TANER YILDIZ