YENİ GÜN BAŞLIYOR

GÜNEŞ altın fırçasını şöyle bir dokunduruveriyor dala...

GÜNEŞ altın fırçasını şöyle bir dokunduruveriyor dala...
Yaprağa...
Çiçeğe...

Günaydın SEVGİ
Günaydın BARIŞ
Günaydın İNSANLIK…

GÖTEBORG’DA DA
Kululu öğrencim
İSMET GÜVERCİN’LE BULUŞMA

İsveç’e adım atar atmaz “ Öğretmenim ben de sizi görmek isterim.” diye mesaj yazanlardan biri de sevgili öğrencim Ismet Güvercin

Ona beklemesini, Göteborg’a geleceğimi söyledim. Dün yazıştık haberleştik.

Ben yorulmayayım diye o damadı ile yollara düşüp evimize ( Erkin’in evi) kadar geldi.

Kululu öğrencim diye yazdım ama. aslen Tokatlı, Kulu’da öğrencim oldu.

Çiçeklerle, hediyelerle indi arabadan…
“ Öğretmenim sizi çok özledim.” diyerek sarıldı, elimi öptü…

Yakın bir yere gidip sohbet edelim diyoruz. Mutlaka güzel bir yer olsun diye ısrar ediyor. Bence yerin önemi yok, maksat görüşmek.

Restorana giriyoruz. Sahibi Ismet’i kapıda karşılıyor, sarılıyorlar. Tıpkı Stockholm’da olduğu gibi Türkler buralarda da tutunmuş. Mutlu oluyorum.

Zaman çabucak geçiyor. Bizi eve bırakıp ayrılıyorlar.

Öğrencileriniz sizi görünce o çocukluk yıllarına dönüveriyorlar… Bu o kadar mutluluk verici bir an ki!

Not:
Bu arada öğrencim Orhan Koçak’la da buluşacaktık. Kendisi bir rahatsızlık geçirmiş, hastaneye kaldırılmış.

Çok üzüldüm. Acil şifalar diliyorum. Bir başka zaman görüşürüz umarım.

BİR SENİ DÜŞÜNÜYORUM BİR DE….

Bir, seni düşünüyorum...
Yürürken baygın kokusunda ıhlamurların.
Çocuksu gülüşlerin geliyor aklıma
Yalnızlığın içimi üşütüyor...
Düş kırıkların
Umutlarımı kanatmasın ne olur!

Bir de...
Yüzümün ortasına yağan
Nisan yağmurlarını...
Yağmurumda ıslanıyorsun
Islak ıslak, toprak toprak kokuyorsun...
Yalnızlığıma karıştırıp kokunu
İçime çekiyorum
İçim kokuyorsun...

Bir, seni düşünüyorum...
Gün ortasında kanat çırpan
Kelebeğin türküsünü dinliyorum
Güneşin kepçesinden kana kana içiyorum
Duy!
İlkbahar sek sek oynuyor yüreğimde...

Bir de...
Gizemli, sıcacık bakan gözlerinin yıldızlarını...
İçim ısınıyor bakışlarından
Ruhumun fırtınaları diniyor
Ellerim ellerine koşuyor
Ellerin limanım oluyor...

Bir seni düşünüyorum...
İnadına kanat çırpıyor güvercinler
Durgun gökyüzündeki bulutlar misali.
Umutlarımı
Yamalı bohçalardan çıkarıp
Saçlarını okşuyorum usulca...
Avuçlarıma sığmıyor ebemkuşakları
Şaşıyorum...

Bir de...
Tenini düşünüyorum.
Yüreğim deli gibi çarpıyor
İçimi ürperten serinliğine dokunuyorum.
Gökyüzüm yıldıza kesiyor
Erguvanlar açıyor kucağında
Bir yıldız da ben oluyorum...
Bakıyorum
Ay tutuluyor yüzünün içinde...

Bir seni düşünüyorum...
Radyoda nihavend çalıyor
İnceden inceye...
Aşk mevsimi soluyor akşamla beraber...
Bir yerlerde bir kadın hıçkırıyor
Koklanmış karanfil yorgunluğunda.
Güz gülleri dökülüyor zamansız.
Anla
Kırık çocuk gülüşleri istemiyorum artık...

Bir de...
Utangaç yaz çiçeğinin
Işığı vuruyor gözlerime
Ardından ışığa kesiyor bedenim,
Gelecek zamanların sevinci dudaklarımda
Hayatın ipeğini dokuyorum tel tel...
Seni soluyorum...
Sana susuyorum...
Bütün yollarım sana çıkıyor
BİLİYORUM...

AYŞE TURAL

ÖNEMLİ OLAN ANI YAKALAMAK

Kardeşim Erkin’le yorucu ama çok keyifli zamanlar geçirdik bugün…
Çimleri biçtik…
Hızımızı alamadık bütün çiçeklerin saksılarını değiştirdik, topraklarını yeniledik…
Kışa hazırladık…
Ellerimize sağlık!
😀🌟😀🌟😀🌟😀

GÖNÜL BAHÇEM

Yaşamı
Dedemin marangoz rendesinde tanıdım.
Hiç taze tahta kokusu duydunuz mu?
Ne güzel kokar! ..
Büyükannemin katmerli karanfilleri
Hala düşlerimdedir.
Akşam sefaları yaz ikindilerinde
Yaşama kulaklarını uzatır..
Uyku çiçekleri uykuya hazırlanır.
Bir solucan siner toprağa
Usul usul....
Tırtıl boylu boyunca
Dut yapraklarındadır.
İpek ipek örülür zaman
Dal uçlarında...

Ayşe TURAL

SEVGİLİ TANER YILDIZ’a.,,

İçtenlikli sevgine, yücelten saygına çok teşekkürler oğlum…

“ Anadilim Türkçemin şefkatli hanımefendi annesi Ayşe öğretmenim bana armağan ettiği “Haydi Gülümse” kitabına şöyle yazdı :

“Sevgili Öğrencim TANER YILDIZ’a

İsveç toplumunda sahip olduğun değere ve kültürüne hayranım. Yola devam oğlum ! “

(imza) Ayşe

Ne diyelim ?

İyi kalpli ve güzel yüzü hep gülümsemeli Ayşe öğretmenimin kapağı gülümseyen fotoğraflı “Haydi Gülümse” kitabı armağanı, aynı sevgisi gibi kalbimde yerini aldı !

İyi ki benim bir Ayşe öğretmenim vardı !

Taner Yıldız

ÇOCUKLUK

Anısına
Kirpiklerim buluşuyor
Bir dere
Masmavi bir gök
Tek bir bulut bile yok...

Necatigil'in dediği gibi
'Toprakta bir telaş bir telaş
Karıncalar öteden beri dostum...'

Sudaki böceğe bir dal uzatıyorum
Kurtuluyor...
Seviniyorum...

Başımı kaldırınca
Güneş gözbebeklerimde
Mantuka toplayan çocuklar
Uzakta çingene çadırları
Yine düğünleri var
'Çingene çit çit, arkası bit bit! ...'
Diyen afacan...

Elime batan dikenin acısı
Gözlerimde nisan yağmurları...
Gün batarken
Mercimek dalı boy atıyor
Yürek vurdukça...

Ayşe TURAL

BİR KENTİ YAŞAMAK…

Yaşadığım yerleri hep sevmişimdir. Bilirim ki, bir yeri sevmekle başlar her şey… Sevdiniz mi gerisi tamam…

İnsanını, sokağını, ağacını hatta çöpünü bile seversiniz o zaman…

SEVMEK KOŞULSUZDUR çünkü … Koşulladığınız anda sevgi, çıkara dayanır veeee gitgide azalır…

Bir kenti yaşamak kısa bir zaman dilimine sığmaz elbette…

Havasını koklayacaksınız…
Suyunu içeceksiniz…
Hem de kana kana…

Sonra mı?
Sonra sokaklarını arşınlayacaksınız…
Sıcağında, yağmurunda, çamurunda…

AŞK

Aşk
Sana gelmişse
Kapına dayanmışsa
Geri çevirme sakın!
Yaşanmamışlıkların acısı
Zamanla koyuyor insana…

Ayşe TURAL

' BEN HER ŞEYİ BİLİRİM” edası...😄

Yaşamınızda bu türle sık sık karşılaşmışsınızdır.

Hem akıl sorarlar hem de yine bildiğini okurlar...

Eğer soruyorsan en azından bazı düşüncelere katılır ve uygularsın... Her şeyi bildiğine inanıyorsan o zaman sormayacaksın kardeşim...

Öğretmek söz konusu olduğunda, hemen öğretmenler (ve tabi ki kendim) aklıma gelir. Bu sıkıntıları en çok ÖĞRETMENLER yaşamıştır inanın.

Öğrenmek istemeyen, bu konuda ayak direyen, inat eden, sabit fikirlilerle çok karşılaşmışlardır...

Şu anda bu yazıyı okuyan pek çok öğretmenimin kafasını salladığını görür gibiyim...

Toplumlarda BİLMEDİĞİNİ BİLMEYEN o kadar çok insan var ki!
Okumuş cahil misali...

Oysa gelişmenin ve ilerlemenin tek yolu neleri bilmediğimizi fark etmek ve eksiğimizi severek tamamlamaktır...

Hani halk arasında pek sık tekrarlanan bir öykü vardır:
' Deneyimli kadın, yeni evlenen komşusuna incitmeden öğretmek adına, her gün yapacağı yemeği tarif edermiş.

Yarın fasulye pişireceğim. Fasulyeleri geceden ıslatırım.... diye başlarmış anlatmaya...Taze gelin de, o anlatırken hep BİLİRİM BİLİRİM dermiş.

Bir gün kadının canı sıkılmış, ' Dur ben sana bir oyun oynayayım da gör...' demiş.

Yaprak dolmasını nasıl yaptığını anlatmış... Anlatmış ama en sonunda da yaprakları iplikle bağladığını da eklemiş... Sonuç malum... Gelin sofraya iplikli dolmalar koymuş...

İnsanoğlu, öğrenmeyi sevmeli... Çocuk yaşlarda başlar bu eğitim.

Ne iş yaparsanız yapın, onu keyifle, neşeyle, mutlulukla yapın... Ki sizi gören çocuklarınız da aynı keyfi tatsın...

Bence en büyük erdem neleri bilmediğinizi kabul etmek ve hemen öğrenmeye başlamaktır...

Öğrendikçe hayatın içinde yer alırsınız, dışlanmazsınız...

Sevgiyle kalın...

EVREN

meleklere yaraşır zekaların
suskun ışığı...

bedensel sevginin
imgeye dönüşen tutukluluk hali
sözcüklerin büyüsü...

kaç bahar geçti üstünden
gün batımlarının...

sen
ellerinsiz düşünemezsin ki!

evren konuşkandır
şayet
onu okumayı bilirsen...

Ayşe TURAL

Bu haber 3422 defa okunmuştur

:

:

:

: