Bir ülkenin, bir toplumun dirilme, güçlenme ve kalkınma davasıdır. Topyekün batılılaşma ve laikleşme yolu ile çağdaşlık düzeyine erişme davasıdır.
Ne yazık ki son zamanlarda ATATÜRKÇÜLÜK kavramını kişisel eğilimlerine ve çıkarlarına göre çeşitli yönlere çekmeye çalışanlar vardır. Hatta daha da ötesi, onun düşünce ve ilkeleri unutturulmaya, izleri silinmeye çalışılmaktadır.
Onun “ Naçiz vücudu kara topraktadır…”
Acizler, onun düşüncelerinden korkmaktadırlar. Öyle ki heykellerini ve fotoğraflarını kaldırarak onun fikirlerinden kurtulmayı ummaktadırlar…
“ bir inanış
Bir taze besmele
Gönülden gönüle, dilden dile
Dolaşmalıydı köyden köye, kentten kente…”
ATATÜRK SEVGİSİ, öyle bir şeydir ki yüreklerdedir, beyinlerdedir…
O’nun düşüncelerini hangi toplum uygularsa oraya aydınlığı, özgürlüğü ve eşitliği getirmektedirler…
Ne mutlu!
“ Ben
Doğan
İlk ışıkta
Son batan güneşteyim
Uyanık düşüncede, uykuda, düşteyim ben…”
(Şiirin adı: Atatürk İlkeleri/ İbrahim Minnetoğlu/ Türk Dili, 158/ Kasım 1964)
Unutmayalım, bize bugünleri armağan ettiği için hala O’na minnet borcumuz var…
ATATÜRK İLKELERİNİ BİR KEZ DAHA HAYKIRALIM:
CUMHURİYETÇİLİK
MİLLİYETÇİLİK
HALKÇILIK
DEVLETÇİLİK
LAİKLİK
DEVRİMCİLİK…
ATATÜRKÇÜ OLMAK demek, onun yüzünü görmek demek değil; düşüncelerini öğrenmek, uygulamak ve en önemlisi toplumunu sevmek, o toplumda yaşayanlara EŞİT davranabilmektir…
ATAM
Sen sonsuzluk gibisin…
Sana olan sevgimiz, saygımız ve bağlılığımız sonsuza kadar sürecektir…
ATATÜRK’ÜM
Çocukluğumdan beri kasım ayı benim için hep 10 Kasım demek olmuştur. Türk’ün Atası, Mustafa Kemal Atatürk’ümün ölüm yıldönümü…
Kasımpatılar açtığında da kasım gelmiş demektir. 10 Kasımlarda okuldaki törenlere en çok götürülen, demet demet taşınan da bu çiçektir. Keskin kokusu, ebruli renkleriyle kasımpatılar…
Belki de bu yüzden evimin bahçesinde yürüyüş yoluna onlardan ektim. Mor zambaklarla iç içe…
Zambak zamanı geçince kasımpatılar açıyor, onlar bitince de zambaklar…
“Seni
Tanımakla
Güçlendim, kuvvetlendim
Dağlarım, denizlerim, ırmaklarım dedim.
Hey hey! İnsanım, ulusum, koca Türk’üm dedim
Gün görmüşlerim, devran sürmüşlerim, özgür
Yaşamışlarım dedim…”
Atatürk’ü anma duygusu ( 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim ya da 10 Kasım…) ne zaman olursa olsun, bana UMUT veren, HUZUR veren bir duygudur…
Birine güvenme, “ İyi ki vardı…” düşüncesi, ne kadar mükemmel ve olağanüstüydü diyebilme şansı vermiştir, her zaman…
İşte o ATATÜRK’tür benim için.
Düşüncelerindeki
YARINLARI GÖRME yetisi,
ulusunu bugünden AYDINLIK GÜNLERE ulaştırma arzusu
ve isteği onu
ATATÜRK yapandır.
Sonsuz saygımla…
UNUTMA
İnsanlar
kendileri unuttururlar kendilerini...
bak bakalım
unutulmamak için
sen
ne yaptın?...
Ayşe TURAL
İNSANLARIN KÖRLEŞME ARZUSU
Şu insanoğlu ne tuhaf yaratık!
Neredeyse her nesilde durmadan değişime uğruyor. Bu değişim olumlu olsa can kurban...
İşine gelmeyen konuları ne güzel de görmezden geliyor. Zaten KÖRLEŞME ARZUSU'nun karşılığı bu: görmezden gelme, hafife alma...
Sadece bu kadarla da değil!
Var olduğunu bilmek istemiyorlarsa eğer bu türler (!) ömürleri boyunca yanından geçip seni ASLA GÖRMEZLER...
Peki her şeye karşı DUYARSIZLAŞMA arzusu da nerden çıktı?
Doğaya duyarsız...
Şiddete duyarsız...
Çevre kirliliğine duyarsız...
İnsan haklarına duyarsız...
Açlara, açıkta kalanlara duyarsız...
Yanında, yöresinde olan biten her şeye DUYARSIZ...
Peki neye DUYARLI?
Para kokusuna mesela...
Koltuk sevdasına...
Başkasını yerinden etmeye...
Ötekileri hiçe saymaya...
Aşağılamaya...
Horgörmeye...
SEVGİSİZLİĞE...
Biz hangi ara böyle olduk?
Hangi ara İNSANLIĞIMIZI KAYBETTİK?
SEN - BEN
Sende ben
Sıfatları en aza indirgeyerek
Çocuksu sözdizimiyle
Kendimi bulurum...
Ürkek bakışlarında
Paslı bir dünden kalma
Gövdem...
Renkli düşlerin
Birikimi içimde
Dinginliğine
Pencerelerini kapatır yüreğim...
Ayşe TURAL
İNSANIN İÇİNDEKİ RENKLİ DÜŞTÜR YAŞAMAK...
Ne zaman söze başlasam, yeni şeyler söylemeliyim, diye düşünürüm. Söyleyeceklerim her şeyden önce beni etkilemeli...
İçimden geçenlere önce ben inanmalıyım. Öyle ki sözcükler dökülürken dudaklarımdan çağlayanlar gibi çağlamalı...
Her duygu ya da düşünce benim rengimi taşımalı... Beni anlatmalı...
Söylerken ağzımdan pırıl pırıl dökülmeli... İçten, sıcacık olmalı...
Sevgi kokmalı...
İnanıyorum ki, İNSAN insanla güzeldir yalnızca...
İnsanın içindeki renkli DÜŞtür yaşamak....
SANKİ
sanki
tutunamadığım dalsın
üstelik
maviden yeşile,
güneşe boyanan yanımsın...
sıkıntılı bir saplanış yüreğimde
hiç azalmamacasına...
silik kartpostallar gibi yüzün
renksiz
kokusuz...
nedendir bilinmez
bir yürek çarpıntısı
dünden kalma bir ivecenlik...
unut...
sen
dingin limanlarıma
demir atamazsın...
Ayşe TURAL
GÜNE KENDİNİZİ HAZIRLAYIN
Yeni günü haketmek için ne yapıyorsunuz?
Güne sevinçle ve sevgiyle hazırlanın…
Pencerelerinizi açın, önce eviniz sonra içiniz aydınlansın…
Ardından güzelce giyinin az sonra biri gelecekmiş gibi…
Balkonlarınızı yıkayın, oturma yerinizi düzenleyin. Vazoya bahçeden biraz çiçek, dal koyun…
Hatta kahve tepsiniz bile hazır olsun…
Bak telefon çaldı.
Arkadaşınız geliyor.
Sadece sizin için fincan koymayın… Aklınıza gelen arkadaşlarınız da sökün edebilir…
İşte iki değil dört kişi oldunuz bile…
Kahkahalarınız ortalığı çınlatsın..
Gün tam da istediğiniz, beklediğiniz gibi oldu DEĞİL mi?
ŞÜKÜRLER OLSUN…
GÜNAYDIN!
Bak GÜNEŞ doğdu...
Yeni güne UYAN sen de...
KOCAMAN aç kollarını
SEVGİYLE kucakla evreni...
Yeni UMUTLARA sarıl
SAĞLAM bas toprağa
UNUTMA gücün YÜREĞİNDE...
Haydi GÜLÜMSE...
Ayşe TURAL