ÖĞRETMENİM İKİNCİ İMZANIZI DA ATTINIZ ( 6 )

İsveç Stockholm’daki imza günüme katılan öğrencilerimden bir diğeri de VELİ DALBUDAK

İsveç Stockholm’daki imza günüme katılan öğrencilerimden bir diğeri de
VELİ DALBUDAK

Geliyor… Önce kalabalıktan dolayı uzakta oturuyor. Başımı her kaldırdığımda sıcacık bakan gözleriyle bana gülümsüyor. Sakin, sessiz dinliyor, izliyor.

Kalabalık azaldıkça geriye kalanlarla daha yakınlaşıyoruz.

Gel, yaklaş bakayım diyorum. Kalkıp elimi öpüyor. “ Ben Veli DALBUDAK, öğretmenim” diyor.

Karşıma oturuyor. Etkinliğin başından sonuna kadar da her şeyi en ince ayrıntısına kadar izlemiş besbelli…

Gelen gidenin azaldığı zamanlarda şiir yazdığını anlatıyor. Şiiri bana siz sevdirdiniz diyor. Gözlerinin içi gülüyor.

“ Bir sürü şiirim var size göndereyim, olur mu? “
“ Elbette seve seve “ diyerek uzattığı kağıda adresimi yazıyorum.

Toplu fotoğraflar çekiyoruz.
Giderken ellerimi öpüp kitabını imzalatıyor ve sıkıca göğsüne bastırıyor. Ekliyor.
“ Öğretmenim ikinci imzanızı da attınız…”
Soruyorum, sende başka kitabım mı var, diye…

Gülüyor. İlk imzanızı beni okuturken KALBİME ATMIŞTINIZ, diyor.

Soluğum kesiliyor… Tekrar kucaklaşıyoruz.

Kıbrıs’a döndükten sonra yazışıyoruz Veli ile… Okumayı ne çok istediğini anlatıyor bana..

Ardından annesinin nasıl güzel bir ANNE olduğunu… Onun sözleri bunlar…

“ Öğretmenlerimi sevmeyi, okur yazarlığı olmadığı halde ANNEM öğretti bana.

Öğretmenlerimiz için “ Onlar bize ailelerinin emaneti ; onlara iyi davranmalıyız, onlar şimdi gurbetteler “ derdi.

Avlumuzda üzüm bağlarımız vardı; meyve ağaçları… ( Gerçi hemen hemen her evde vardı da… )

Her pazar ikimiz üzüm, kiraz, kayısı, ayva gibi ( mevsimine göre ) meyve; olduklarında da salatalık, domates, marul toplar, mahallemizdeki öğretmenlere götürürdük…,

Olur da yolda bir öğretmenimi görse, hemen üstünü başını kontrol eder, düzeltirdi. Saygı ve daha cok da sevgiden dolayı.

Hocam, aslında ben okumayı çok istiyordum ama kader bana başka yollar çizmiş.

En büyük tesellim bir ilkokulda çalışıyor olmam…

Öğrencilere ilim öğretemesem de bir MUTFAK GÖREVLİSİ olarak onların karınlarını doyuruyorum. Onlarla beraberim ya! Bu benim en büyük mutluluğum…

Hayır hocam pişmanlık yok, yaptığım iş ile gurur duyuyorum, severek yapıyorum.

Şükürler olsun ayaktayım. Ne mutlu bana ki SİZİ TANIMIŞIM…”

Yazdıklarını okurken gözlerim doluyor. Küçücük çocuk yüreğini hala içinde yaşatan bu kocaman adama HAYRANLIK DUYUYORUM…

Hele de Anadolu’mun yüreği pırıl pırıl anasına, okuma yazması olmayan ama AKIL ve İZAN ( anlama ve kavrama yeteneği) sahibi olup evlatlarını yetiştiren bu güzel ANNEYE imreniyorum…

ELMAS anneyi ( adı kadar değerli) yetiştirdiği 5 çocuk İÇİN gönülden kutluyor, ömrünün uzun ve sağlıklı geçmesini diliyorum.

Şimdi Veli’nin 4 çocuğu 6 tane de torunu var.

SİZLER NE GÜZEL ÇOCUKLARMIŞSINIZ…
Ben de ne kadar ŞANSLI BİR ÖĞRETMENMİŞİM diyorum…

Fotoğraftakiler : ( Orta ikinci sınıfta olmalıyız.) Yıl 1973 olmalı…

Sağdan başlayarak Muharrem Gül, Veli Dalbudak, Mustafa Taşçı (başı benim omzumda, ALLAH rahmet eylesin, maalesef aramızdan ayrıldı).

Muharrem ile benim aramda arkada yüzü görünen Orhan Kocak, kare ceketli Veli Erzurum onun hemen arkasinda uzun boylu Ahmet Altunay.)

Pekçok öğrencimle zaman zaman yazışıyoruz. Veli DALBUDAK ile de…

Uzun yıllar şiir yazmış. Bir kısmı kaybolmuş. Ama üzülmesin diyorum yine yazsın.

MASAL BU YA!

Masal bu ya..
Sana bir SIR vermisim,
kendinden bile
SAKLIYORSUN.
.
bana bile demiyorsun..
ama
ben biliyorum..
Ben
Seni
COOK
SEVIYORUM.

Sana söz
Hep SEVECEGIM,

itirafim odur ki,
Ben seni hep
SEVDİM
ama diyemedim…

Perde kapandı.
Üzgünüm…

Veli DALBUDAK

Hatta ben de şiir yolculuğunda destek olurum. O da ürkek ürkek de olsa tekrar kaleme sarılıyor.

BEN DİYORUM Kİ!

Ne diyorum biliyor musun?
Aniden karşılaşsak bir yerlerde
El ele tutuşsa GÖZLERİMİZ

Gökyüzünün engin maviliğinde
bir ORMAN bulup
tutsak olsak orada..

Sen ve ben
ama acele etmeliyiz,
az kaldı perde inecek
ne dersin…

Veli DALBUDAK

Yaşam yolculuğunu ŞİİRİN IŞIĞI AYDINLATSIN oğlum…

Ayşe TURAL
Bu haber 3543 defa okunmuştur

:

:

:

: