2023 şubat tatilinde İspanya’ya gittim. Orada turist olmak, İspanya’nın şehirlerini gezmek, o caddelerde alış veriş yapmak, güzelim kafelerinde kahve içmek, hafif bir tatlı yemek, müthiş bir deneyimdi benim için. Barselona, Valensiya, Sevilla, Granada, Cordoba, Toledo, Endülüs, Alicante, Madrid… gibi yerlerin kokusunu içime çekmek, bana iyi gelmişti. Ülkede görülebilecek o kadar büyük bir kültürel alan var ki senelerdir turistlerin fazlaca uğradığı ülkelerden biri olması hiç de şaşılacak bir durum değil bana göre. Cervantes, Don Kişot, yel değirmenleri, Flamenko dansı… çocukluğumda merak ettiklerim arasında. En fazla da yel değirmenleri. Büyümeye başladığımda anladım, neden yel değirmenlerine karşı zaafım olduğunu. Çünkü, senelerce herkesle, her şeyle mücadele ettim. Şimdilerde, yaşamımı olduğu gibi kabul ediyor, rahat, sakin, mutlu ve huzurlu bir dönem geçirmeye niyet ediyorum. Yel değirmenlerini sadece filmlerde, fotoğraflarda, kartpostallarda, videolarda görmek; capcanlı görememek, beni sonradan rüzgar güllerini görme isteğine itti. Rüzgar güllerini de ilk kez Kıbrıs Rum tarafında havaalanına giderken görmüştüm. İhtişamlı yel değirmenlerini belki de çok kısa bir süre sonra gezmekten büyük keyif duyacağım Hollanda’da görme şansını elde ediyor olacağım.
Rüzgar Gücü
Yel değirmeni, enerji üretmek için rüzgar gücünden faydalanarak çalışan büyük pervaneli, çarklı makine. Çok eski zamanlardan beri yel değirmenleri, buğday öğütmek ve su pompalamak gibi işler için mekanik güç elde etmekte kullanılmıştır.
Don Kişot ve Cervantes
Don Kişot ya da Don Kihote, İspanyol şair ve romancı Miguel de Cervantes'in kendi dilinde yazdığı roman ve bu romandaki asıl şahsiyetin adıdır. Miguel de Cervantes Saavedra, İspanyol romancı, şair ve oyun yazarıdır. Modern Avrupa'nın ilk romanı olarak kabul edilen ‘Don Kişot’, Batı edebiyatının klasikleri arasında yer alır ve bugüne kadar yazılmış en iyi kurgusal eserlerden biri sayılır.
Don Kişot Konusu
Don Kişot, Manchalı bir asilzadedir ve şövalye romanlarının etkisiyle haksızlıklara karşı savaşmak için, sıska atı Rossinante ile evinden ayrılır. İlk macerası, yel değirmenleriyle savaşmak olur. Yaralanır ve eve dönüşünde komşusu onu yaralı halde yolda bulur. İyileşir iyileşmez aynı maceraları tekrarlamak üzere yanına yardımcısı, Sancho Panza’yı da alıp yola koyulur. Don Kişot ve Sancho, yollarına devam ederler. Don Kişot ve Sancho, tekrar dayak yedikleri pazar yerine gelirler. Don Kişot, düşman ordusu zannederek bir koyun sürüsüyle çatışmaya girer. Şarap fıçılarını dev gibi görür ve onlara karşı savaşır. Kutsal Kardeşlik Birliği, Don Kişot’u durdurur ve onu kandırarak köyüne gönderir.
Don Kişot Gigi
Don Kişot olmak, kaderimizde mi var; yoksa seçimimiz mi? Seçimse eğer, bunu bize kim / kimler ve nasıl öğretti? Ne şekilde böyle bir yaşam yolunu deneyimliyoruz? Bu deneyimden neler öğrendik ve ne kadar üzüldük? Üzülmelerimiz, bize neler kattı? Neleri ve kimleri mücadele ederken geride bıraktık? Herkesi ve her şeyi düşmanımız görmek ve onunla / onlarla mücadele etmek, delilik değildir de nedir? Söyler misiniz? Delirmek insanı nereye götürür? Bir yere varabilmek midir yaşam; yoksa yaşamın içinde mücadele ettiklerimizden dersler çıkarmak mıdır?