1963’te Kıbrıs Türkü’nün başına gelenleri, anlatan belgesel nitelikli kitapların çoğalması, bu işin peşinin bırakılmayacağının sinyali olarak görülmekte.
Gürol Özkaya arkadaşımın yazdığı “Kasaba Baf ve hatırlayabildiklerim” isimli kitabını okuyunca bu duygulara kapıldım. Yani Rum’un 103 köyde yaptıklarının yanına kar kalmayacağı, yoldan kaçırılan ve öldürülen Türklerin çocukları bugün 50 yaş civarlarında, olgun ve düşünebilen, çoğu entelektüel seviyede ve babasız geçen yıllarının hesabını Rum’a sormaya hazırlanıyorlar. Zira bu insanların çocukları, torunları var. Onlar çocuklarına ve torunlarına baktıkları zaman, babasız geçirdikleri günleri düşünerek, acının ne kadar büyük olduğunu anlayabiliyorlar. Düşünün bir babasınız ve 5-6 yaşında veya daha büyük çocuğunuz size muhtaç olduğu bir dönemde, aniden yok olursanız yavrunuzun çekeceği acının boyutları nedir? Bir hayal edin.
AB’nin Rum iştahını kabarttığı, mahkeme kararları ile Türklerin üzerine yolladığı bir dönemde, bu ataklarının bumerang etkisi yapacağını, düşünemiyorlardır veya yine bu fanatik Rumları birileri ateşe atmaya çalışıyordur. Bunun başka izahı yok. Geçen yazımda Matyat’la ilgili değinmeler yapmıştım. Bu yazının akabinde, bu köyümüze benzer köylülerden çok olumlu mesajlar aldım. Onlarda başlarına gelenleri yazmam için beni arıyorlar. Bu köyler, daha çok güneyde kalmışlar, Türk köyü olanların isimleri unutulmaya yüz tutmuş. Bu köyler 1963 yılında felakete uğramış. Bir kısmı 1958 de felakete uğramış.1958 de ülke İngiliz idaresinde idi.1963 de sözde Kıbrıs Cumhuriyeti. Devlet vatandaşın mal ve can güvenliğinden sorumludur. Eğer bunu tam olarak yerine getiremezse, cezasını öder. Bugün yaşamakta olan mağdur olmuş Türkler vardır. Eğer bu davalarla Rum bizim gözümüzü açmasaydı, biz bu işlerin nasıl olduğunu bilemeyecektik. Kötü komşu, komşuyu ev sahibi yapar, atasözünü boşuna söylememişler. Rum da bizim onları 1963’te yaptıklarından dolayı mahkemeye vermemiz için gözümüzü açtı. Madem öyle işte böyle. Önce 1963, daha sonra 1967 Geçitkale, Boğaziçi’nde yaptıkları ve sonrası. Atlılar Muratağa Katliamı ve diğerleri. Atlılarda katliam yapanların bazılarının Piperistoronalı Rumlardan olup bir kısmının hayatta olup Limasol’da ve Avgoru köyünde yaşadığı biliniyor. Yavaş yavaş bu işler gelişecek. Bu işten biz zararlı çıkmayacağız. Bize yapılanların hesabını sorma zamanı geldi. Dünya denge üzerine kurulmuştur.
Kıbrıs davası Türk dünyasının en haklı olduğu davadır. Bu davanın kaybedilmesi demek, Türk dünyası için tehlike var demektir. Türkiye ‘ye ve Kıbrıs Türklerine çok büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Türklüğün geleceği bu davanın sonucuna bağlıdır.1958’leri 63’leri yaşamış, mücadele içerisinden gelen Kıbrıs Türklerine güvenilmesi gerekir. Haklı olduğumuz bir davayı kaybedersek neyi kazanacağız? Arkası çorap söküğü gibi gelir. Artık ne Batı Trakya kalır, ne Irak ne Azerbaycan -Karabağ davası. Hepsi uçar gider. Türkiye’nin bütünlüğü bile tehlikeye girer. Bu yazılarımı bazıları aşırı şövenist yaklaşım diye eleştirebilirler. İlgisi yok. Haklı olduğunuz yerde doğru söylemleriniz belirli çevrelerce, sonuna bir izim eki getirilerek, tahrip edilmeye çalışılmakta ve haklı duruşunuzu kategorize etmekteler. Düşüncelerinize çağdışı aşırı milliyetçi gibi sıfatlar ekleyerek, değersizmiş gibi göstermek suretiyle, esas konuyu gözden kaçırmaya uğraşırlar. Ancak bu taktikler günümüzde pek tutmamaktadır ve pek fazla etkili olamıyorlar. Bu durumu bilmekte fayda var.