30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Muharebesi, Batı ile en zayıf anımızda kazandığımız en büyük zaferlerden biridir. Bütün gençlerimiz bu zaferi ne şartlar altında ve hangi ruhla kazandığımızı çok iyi bilmeli anavatanımızı ve Kıbrıs’ta şu anki varlığımızı bu zafere borçlu olduğumuzu asla unutmamalıdır.
26 Ağustos sabahı saat 4.30'da Türk topçusunun atışlarıyla başlayan ve beş gün beş gece süren meydan muharebesi 30 Ağustos günü son bulmuş ve düşman kuvvetleri bütün güçleriyle imha edilmişlerdi.
Düşmanın beş tümeni tamamen imha veya esir edilmiş, kalan kuvvetlerinin kaçmaktan başka çaresi kalmamıştı.
Anlatmakla bitmeyen, kaçarken bile her türlü soygun, cinayet, vahşet ve katliamı sergilemekten çekinmeyen düşman kuvvetleri denize dökülerek Yunan istilâsına son verilmiş ve aziz anavatanımız düşman çizmesinden böylece temizlenmiştir.
Bir 26 Ağustos'tan bir 26 Ağustos'a ve son olarak 30 Ağustos Başkumandanlık Meydan muharebesine kadar bütün zaferlerin kazanılmasında başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları olmak üzere hizmeti geçen milyonlarca isimsiz şehit ve gazilerimizi bu vesile ile bir kere daha rahmet ve minnetle anıyor, ruhları şad olsun diyoruz.
BU SAVAŞTA KAYIPLARIMIZ
Şehit : 146 subay. 2397 er, olarak toplam 2 bin 543 kişi.
Yaralı: 378 subay, 9 bin 477 er. Toplam 9 bin 855.
Şehit ve yaralı toplamı: 12 455 kişi.
Esir: 2 subay, 55 er Toplam 57 kişi.
Yunan kayıpları ise 130 bine yakın ölü ve yaralı. Başkomutanları dahil, yüzlerce esir subay ve asker.
30 AĞUSTOS' UN ÖNEMİ
İmparatorluğumuzun zayıfladığını bilen devletler, bu büyük pastayı aralarında pay ederek, yutmayı planladılar. Çünkü yenik duruma düşmüştük. Bu fırsatı ganimet bilen emperyalistler, anavatanımızı işgal ve istilâya koyuldular. Bu defaki amaçları çok büyük ve kesindi: “Anadolu’yu baştan-başa ele geçirerek, Türkleri top yekûn imhâ etmek, geri çekilenleri de Orta Asya bozkırlarında geri göndermek!”
Ama evdeki hesap, cepheye uymadı. Azîz ve asîl Türk Milleti, var veya yok olma; “Ya İstiklâl, ya ölüm!” parolası ile giriştiği millî mücadele sonunda onların plan ve hayallerini berhava etti. “Ordu Millet” vasfını bir kere daha ortaya koyan asil milletimiz, yediden-yetmişe başlattığı, “Kurtuluş Savaşı” ile zafere ulaştı ve aziz vatan topraklarını, kirli çizmelerinden temizledi, gönderinden indirilen bayrağımızı, susturulan ezanımızı, yüce mevkiine tekrar kavuşturdu.
Büyük milletimiz, Onca zulüm ve baskıya, bunca saldırı, hakaret ve yıkıma, mânevî değerlerimizin, millî ve dinî değerlerimizin hor ve hakir görülüp, alçakça çiğnenmesine daha fazla tahammül edemeyerek harekete geçti. Tarihin az gördüğü kahramanlıklarla zafere ulaştı. Düşmanı denize döktü ve hürriyetine tekrar kavuştu.
Dünya askerlik tarihinde çok ender görülebilecek bu şahlanışın taçlandığı gün, tarihler, 30 Ağustos 1922’yi gösteriyordu.
KOLAY OLMADI, OLAMAZDI
30 Ağustos Zaferi Türk’ün askerî güç, dehâ ve üstün kabiliyetinin zaferidir. Bu zafer büyük kumandan Mustafa Kemal’in önderliğinde şahlanan asîl Türk Milleti’nin topyekun zaferidir. Bu zafer, tarihte ender görülen; görüleni de kahraman Türk Milleti’ne ait olan muhteşem bir zaferdir.
Bu zafer, Türk Milleti’nin hiçbir zaman esir ve köle edilemeyeceğinin bütün dünyaya bir kere daha ilan ve ispat nişânesidir.
26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi nasıl ki, Anadolu kapılarını Türk atlılarına açmışsa; 30 Ağustos 1922 Kurtuluş Zaferi de, genç, dinç, modern ve dinamik yeni Türkiye’nin kuruluş müjdecisidir.
Bu zafer, inancın, imanın, ümidin, birliğin, beraberliğin, topyekûn vicdânın, toplum şuurunun millî kahramanlığın, askerî dehâ’nın zaferidir.
Nitekim, daha birkaç gün önce İngiliz kurmay ve istihkam subaylarının “Türkler burayı 6 ayda geçmez” dedikleri çok güçlü mevzi ve siperler altı saate bile varmadan hallaç pamuğu gibi atılıp, yok edilmiştir.
Bu muhteşem zaferin sırrına gelince...
BU SIR; kağnısıyla cepheye ulaştırmakla görevli olduğu mermi, yağmurda ıslanmasın diye uyumakta olan kundaktaki bebeğinin örtüsünü alıp, merminin üzerine örten Türk kadınının bu asâlet ve fedakârlığında gizlidir.
BU SIR; son bir avuç yiyeceğini son giyimlik çarık, çamaşır, ayakkabı, çizme ve elbisesini de, hiç düşünmeden cepheye gitmek üzere hazırlanan Mehmetçiğin çantasına koyan; son, tek evlâdını da cepheye seve seve gönderen Türk Milleti’nin fedakârlığında gizlidir.
BU SIR; Kur’an için, vatan, bayrak, namus ve iffet için kan ve can vermeyi mukaddes bilen bir milletin ruhunda gizlidir.
BU SIR; Kuvva-yı Milliye ruhu ve ideâlinde; anlatılmakla bitmez cesaret ve kahramanlıklarda gizlidir.
BU SIR; gece-gündüz demeden; dinlenmeyi unutarak çalışıp, cepheye silâh, süngü, kılıç, mermi, teçhizat, erzak, donanım imal eden sanat ve zanaat erbabı asîl milletimizin bu fedakârlık ve asâletinde gizlidir.
BU SIR; düşmanların top seslerinin duyulduğu Ankara’da, zafer için Allah’a el açıp dua eden asîl din adamlarımızın ve onların dualarına gönülden “âmin!” diyen kahraman milletimizin Allah katında reddedilmeyen dualarında gizlidir.
***
Evet gençler...
İşte 30 Ağustos Zaferi; asîl Türk Milleti’nin, böylesine büyük kahramanlıklarla gerçekleştirip sizlere hediye ettiği muhteşem bir emanettir.
Bu büyük zaferin 87. yıldönümü azîz milletimize kutlu olsun.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm silah arkadaşlarını rahmet ve gönül borcuyla anıyoruz.
Makamları cennet olsun.