Kıbrıs adasında yaşayan Türk ve Rum toplumları, kırk yıldır sorunlarını aşıp bu bir
avuç toprağı paylaşamıyor. Bu sorunun çözülmemesinin tabi ki birçok nedeni var. İki toplumun birbirine güvenmemesini en önemli sebep olarak gösterebiliriz ki bu sebep geçmişte yaşanan olumsuzlukların bir sonucudur. Kıbrıs’ın kırk yıllık sorununun, çözümsüzlüğünün sebepleri sadece iki toplum arasındaki sorunlarla kalmamaktadır. Dış güçlerin ve adada çıkarlarını korumak isteyen yabancı devletlerinde, adada söz sahibi olmak istemesi, bu sorunun çözümünü zorlaştırıyor. Daha önce de yazmıştım, bulunacak çözüm Kıbrıslı Türklerle, Rumları eşit oranda memnun ederken ayni zamanda hem Türkiye hem Yunanistan hem ABD ile İngiltere ve tabi ki AB’yi de memnun edecek. Bu mümkün mü bilinmez ama bunu öğrenmemiz için bir kırk yıl daha bekleyeceğimizi zannetmiyorum.
Kıbrıslı Rumlar deyim yerinde ise kendilerini kurtarmışlardır. Gerek ekonomik, gerek uluslararası tanınmışlık, gerekse dünya ile bütünleşme adına, bizden çok, çok öndedirler. Bunun sebebi dünya tarafından, Kıbrıs sorununun 1974’de Türkiye’nin adaya gelmesi ile başladığının kabul görmesidir. Bunu düzeltmek bizim ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli görevi olması gerekirken maalesef hem bizler hem de Türkiye bu konuda sınıfta kaldık. Bunun zararını da içinde bulunduğumuz zamanda yaşayarak görüyoruz. 3 Eylül 2009 tarihi Kıbrıs konusu ile ilgili tüm taraflar için önemlidir. Çünkü Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm arayışının ikinci turu bu tarihte başlayacak. Taraflar genel olarak duruşlarını belli etti. Kıbrıs Türk tarafı daha iyimser ve daha umutlu. Rum tarafı ise içinde bulundukları durumun rahatlığı ile görüşme süreci boyunca isteksiz göründü. Kırk yıldır çözülmeyen ve birçok olumsuzluğu olan bir sorunun bir yılda çözülmesi tabi ki zordur. Ama bu sürecinde bir sonu olacaktır mutlaka. Düşünülmesi ve tartışılması gereken önemli bir sorun bu aşamada karşımıza çıkıyor. Bu noktadan hareketle, Kıbrıs’ta adil, kalıcı, tüm tarafların mutabık kalacağı bir çözüm modeli bulunmazsa ya da bulunan bir çözüm modeli referandum aşamasında her hangi bir taraftan onay almazsa o zaman ne olacak? Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği ile AB üyesi olan Rum toplumunun pek bir kaybı olmayacaktır. Bu kesin.
Peki Kıbrıs Türkü ne olacak? Hele çözüm için gerekli iradeyi gösterirde karşılığını
Rum toplumundan görmezse, o zaman Kıbrıs Türkü nasıl bir yol izlemeli? Bu sorunun cevabını bulmak için çözüm sürecinin nasıl sonuçlanacağının beklenmemesi gerek. Tabi ki çözümsüzlüğün devamını temenni etmiyorum ama her türlü olasılığı düşünmeliyiz. Çözüm sürecinin sonunda Kıbrıslı Türkler olarak istediğimiz noktaya gelemeyebiliriz. Bu süreç sonunda yine hüsrana uğrarsak, bunun sonucunda hem bizim, hem Türkiye’nin, hem de üçüncü ülkelerin mutlaka bir “B” planı olmalıdır. Görüşme sürecinin sonunda beklenmedik bir olumsuzluk olması olasılığına karşı bir öngörü olmalı ve mutlaka topluma anlatılmalıdır. Kıbrıs Türkünün kırk yıl daha kendi içinde kapalı yaşamayacağı artık bir gerçektir.