Eğitim bir ülkenin gelecek nesillerinin yetiştirilmesi amacı ile yapıldığından, ülkenin en geniş katılımlı konsensüsü ile belirlenmesi gereken bir sistemdir.
Okul öncesinden başlayarak yüksek öğretimin sonuna kadar ve hatta yaşam boyu sürecek bir eğitimin planlanması ve uygulamaya sokulması başta Devletin görevidir ve bu görev de Hükümet ve Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğundadır.
İşte bu nedenledir ki “eğitim bir devlet politikası olmalıdır” denmektedir.
Hükümetlerin ve eğitim bakanlıklarının görev ve sorumlulukları ise tam da bu noktada başlamakta, yani devlet politikası olması gereken eğitim sisteminin sürekli olarak kalitesinin ve etkililiğinin artmasına katkıda bulunmak ve standartların yükseltilmesi için kaynak yaratmak üzerine olmalıdır.
Ülkede eğitim sistemi ile ilgili söz söylemesi ve fikir üretmesi olası tüm paydaşların etkin katılımı ile gerçekleştirilmesi gereken belirlenmiş misyona uyumlu vizyon oluşturma ve bu vizyona bağlı kalarak stratejik planlamalar organize etme görevi elbette ki Eğitim Bakanlığı’nın yani Hükümetindir. Diğer taraftan bilinmektedir ki vizyon oluşturma ve vizyonu hayata geçirme bir süreç ve süreklilik gerektirir ve her hükümet değiştiğinde değişmesi, toplumsal bütünlüğe fayda değil zarar verir. Hele bir hükümet döneminde ortaya konan eğitim vizyonu ve bu vizyona bağlı uygulamalar bir sonraki hükümet döneminde ters yüz edilirse, işte tam da sağlıksız ve güvensiz nesiller yetişmesinin önünü açar ki bu da istendik bir durum değildir.
Ülkemizde özellikle sol ağırlıklı hükümetler döneminde ortaya konan eğitim politikalarının, bunun ardından gelen sağ hükümetler tarafından ortadan kaldırılmaya ve geleneksel eğitime geri dönülmeye çalışılması ülkemiz insanlarında büyük bir huzursuzluk ve güvensizlik yaratmakta ve insanlarımız adeta değişimden korkar hale getirilmektedir.
DEĞİŞİM: İLERİYE DOĞRU
Dünyamızda yaşamın her alanında yaşanan gelişmeler, eğitim sistemlerinde de değişimi sürekli olarak dinamik bir durumda olmaya itmekte ve mutlaka bilimselliğe dayalı olmaya zorlamaktadır.
Elbette ki geleneksel eğitim sistemlerinden ve uygulamalarından vazgeçebilmek ve değişime açık olmak kolay olmamaktadır, dünyanın hiçbir yerinde ve değişim her zaman dirençlerle karşılanabilmektedir ancak, yine de değişim hep ileriye doğru yaşanmaktadır süreç içerisinde. Zaman zaman sanki değişime karşı gösterilen karşı duruşlar toplumları geriye götürüyor gibi bir izlenim yaratsa ve hatta geriye doğru bir süreç geçirir görünse bile, bu kesinlikle uzun sürmemekte ve yaşamın dinamizmi değişimi zorlamakta ve geç de olsa gerçekleştirmektedir. Bunun aksi tarihin hiçbir döneminde görülmemiştir.
TARİH KİTAPLARI
Bilindiği üzere 2005 yılında, Kıbrıs Tarihi kitapları geçmişe kıyasla daha barışçı bir dille yeniden yazılırken kitapların içeriğinde objektif olmaya, çağdaş anlamda bir tarih öğretimi tekniği kullanmaya, görselliğe önem vermeye, siyasi tarihin yanı sıra sosyal ve kültürel tarihe de yer vermeye özen gösterilmiş ve ayrıca hoşgörünün geliştirilmesine katkıda bulunmaya çalışılmıştır.
Ülkeler geleceklerini oluştururken doğaldır ki geçmişlerinin üzerine bindirilecek bir sistemi düşüneceklerdir. Tarih de geçmiş mirasımızdır ve hataları ile sevapları ile bizimdir. Sosyal ve kültürel mirasımıza sahip çıkmak hepimizin görevidir ve bu mirası çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize aktarmak boynumuzun borcudur. Bizi biz yapan değerlerimizi gizleme ve kaybetme lüksümüz olamaz.
İşte bu anlayışlarla 2005 yılında kendi öğretmenlerimiz, tarihçilerimiz ve eğitim uzmanlarımız tarafından çağdaş teknikler kullanılarak ortaokul ve liselerimiz için yazılan tarih kitapları öğrencilerimiz, velilerimiz ve toplumumuz tarafından büyük bir beğeni toplamış, şovenist ve ırkçı anlatımlardan arınmış olması ve psikolojik sorunlar yaratabilecek anlatımlardan ve düşmanca yazılmış söylemlerden de uzak durulduğu için, gerek Avrupa ülkelerinin gerekse de tüm dünyanın takdirini toplamış ve örnek gösterilmiştir. Kıbrıslı Türkler olarak yazdığımız çağdaş yaklaşımlı Kıbrıs Tarihi ders kitapları özellikle Kıbrıslı Rumların gerici kitaplarının giderek daha çok eleştirilmesine yol açmış ve sonunda onların da kitaplarını değiştirmek için komisyonlar oluşturup çalışmalarını zorlamıştır.
Tam da bu noktada 19 Nisan 2009 seçimlerinden sonra tek başına hükümete gelen UBP, Eğitim Bakanlığı kanalı ile 2005’te yazılan kitapların basımını durdurmuş ve zamanı 4 yıl geriye çevirir gibi içerikleri tamamen eski anlayışlarla yazılmış ancak görüntüleri ve formatı yenilenerek zihniyeti kamufle edilmiş “Kıbrıs Türk Tarihi” kitaplarını 3 ay gibi kısa bir sürede hazırlattırıp okullara dağıtmıştır. Her ne kadar geriye gidilmeye çalışıldıysa da ilk incelemelerden görünen odur ki, UBP tarafından yazdırılan kitaplarda CTP-BG döneminde yazdırılan kitaplardaki metotlar, format ve formasyon ve kitaplardaki şekil ve resimler kullanılmış ve daha da geriye gidebilmeleri mümkün olamamıştır. Ancak bu bizi yanıltmasın çünkü içerikte 4 yıl öncesine giden bir geriye dönüş yaşatılmıştır ve bu geriye gidiş görsellikle kamufle edilmeye çalışılmıştır.
Kıbrıslı Türklerin yakın tarihi anlatılırken özellikle birtakım olayları gizleyip yazmamak, örneğin 1986’daki Perez De Cuellar belgesinden bahsetmemek, 1974’deki Türkiye’nin Kıbrısa müdahalesinden bahsederken Cenevre görüşmelerini pas geçmek, Kıbrıslı Türklerin tarihinde yer alan Hakim Zeka Bey’den ve Ahmet Mithat Berberoğlu’ndan bahsetmemek, Cumhuriyet Gazetesi yazarlarının katledilmelerini es geçmek, 1974 öncesi ve sonrası Türk-Yunan ilişkilerine yer vermemek, 13 Aralık 2002 Kopenhag zirvesine değinmemek, gelecek nesillerimize aktarımı gizlenen önemli olayların bazılarıdır. Neden bu yapılmaya çalışılmakta ve bir siyasi parti kendi ideolojik çizgisine uygun görmediği yakın tarihimizi ders kitaplarına neden koymamaktadır? Neden Kıbrıs adasının oluşumundan bahsedilmemektedir? Neden Kıbrıs’ta geçmişte yaşamış kültürlerden bahsedilmemektedir? Bunları gizleyerek elde edilmek istenen nedir? Eğitim Bakanlığı bu kitapları yazdırırken neden Kıbrıs’taki üniversitelerimizde görev yapan hiçbir öğretim üyesine görev vermemiştir? Bu ve benzeri soruların cevapları UBP’den ve Eğitim Bakanı’ndan beklenmektedir.
Önümüzdeki günlerde yeni yazdırılan tarih kitapları daha geniş bir değerlendirmeyle ve teknik inceleme sonucunda sizlerle bu sayfada yeniden paylaşılacaktır.
Başta da belirttiğim gibi gelişmenin ve değişimin önünde durulması süreç içerisinde mümkün olamayacak ve ileriye doğru değişimler yaşanacaktır.