Güzelim memleketimin, güzelim Kıbrıs insanının, tartışılmadık hiçbir yönü kalmadı. Rahat, sefa içerisinde yaşadığı tartışıldı yıllarca ki hala tartışılıyor. Üretimi, tüketimi, maaşı, ek mesaisi, kısacası insanımın her şeyi tartışıldı. Hem de bu tartışmalar, hararetli ve sınır tanımayacak kadar sert yapıldı. Şimdilerde bir tartışma konusu daha ortaya çıktı. Tartışmanın başlığı “Kıbrıs Ağzı”. Yılların birikimi ile gelişmiş, bu topraklarda bir kültürü oluşturmuş Kıbrıs ağzı, Kıbrıs şivesi son zamanlarda, ana dilimiz olan Türkçeyi bozmakla suçlanıyor. Yüksek Yayın Kurulu Başkanı tarafından yapılan açıklamada, sanatsal ve kültürel bir değeri olmayan Kıbrıs ağzının, yanlış ifadeler içerdiği, bu şekilde yapılan yayınların Türkçeye zarar verdiği ve dikkat edilmesi gerektiği belirtildi. YYK’nın uyarısı kısaca böyle. Tabi ki bu bir yaklaşım meselesidir.
Bana göre yersiz bir açıklama ve yersiz bir tartışma. Bu açıklama 5 Ekim 2009’da yapıldı. Yani on dört gün önce, tepkiler ne olur diye bekledim. Tabi ki toplumdan beklediğim tepki gecikmedi. Ama YYK’nın beklediğim açıklaması günler sonra yapıldı. Yapılan açıklama beklediğim gibi oldu “Yanlış anlaşıldık”. Aslında açıklama gayet açık. Yanlışı doğrusu ortada. Her ülkede çeşitli yerleşim yerleri vardır. Bu yerleşim yerlerinde yaşayan insanların günlük yaşamlarında kullandıkları kendilerine özgü bir dilleri, şiveleri vardır. Dünyanın ana dili sayılan İngilizce bile kullanıldığı yere göre farklılık gösterir. Türkiye’de her bölgede kullanılan ve Türkçeyle ilgisi olmayan birçok dil vardır. Türkçenin zaman içerisinde nasıl değiştiğini, günden güne yeni ve yabancı birçok kelimenin Türkçe içinde kullanıldığını biliyoruz. Bana göre esas olarak bu yabancı kelimelerin Türkçeyi nasıl yozlaştırdığı sorgulanmalıdır.
Güzel dil, güzel konuşma elbette önemlidir. Bu noktada eleştirilen, Türkçenin yanlış kullanılması değildir. Kıbrıs ağzının, Kıbrıs şivesinin Türkçeye zarar verdiği iddiasıdır. Yani Kıbrıs ağzı derken bir kültürden bahsediyoruz. Bu kültürün içinde yaşayan insanlardan da bunu reddedip alışkanlıklarından vazgeçmesini bekleyemezsiniz. Her ne kadar bu konu ve tartışma beni rahatsız etse de rahatsız olduğum bir konuda daha var aslında. Halkın güvendiği ve vekili tayin ettiği vekillerin, milletvekillerimizin, meclis çatısı altında birbirlerine karşı sergiledikleri tutum ve konuşmalar. Ben kendi köşemden Yüksek yayın kurulunun yaptığı uyarıyı vekillerimize yapılmış sayıyorum. Demokrasimizin kalesi olan meclisimizde zaman zaman birbirlerine ağır hakaretlerde bulunan, adına Kıbrıs ağzı diyemeyeceğimiz bir üslupla tartışan vekillerimiz umarım bu uyarıyı dikkate alırlar. Bu konuyu şöyle sonlandırmak istiyorum; eğer zarar verebilecek bir durum varsa uyarılar yapılabilir. Bu konuda karar verecek olan merci toplumdur. Toplum istediği, benimsediği her şeyi kabul eder. Toplumun kabul ettiği hiçbir şeyi, hiçbir yolla değiştiremezsiniz.