KKTC’nin kuruluş yıldönümü ve yok farz edilmek…

KKTC resmen 26 yaşında ancak milletlerarası camia bu gerçeği yok saymaktadır! Egemen halkı, toprağı, sınırları ve demokratik devlet yaşamı ve kurumları ile sürdürmekte olduğu varlığı 35 yılını doldurmuş olmasına rağmen!

KKTC resmen 26 yaşında ancak milletlerarası camia bu gerçeği yok saymaktadır! Egemen halkı, toprağı, sınırları ve demokratik devlet yaşamı ve kurumları ile sürdürmekte olduğu varlığı 35 yılını doldurmuş olmasına rağmen! Görüşme masasında Kıbrısın kaderinde en az Rum Halkı kadar söz ve yetki sahibi olduğuna ilişkin uluslararası antlaşmalara rağmen! Bu antlaşmalarda imza ve taahhütlerini pervasızca ihlal eden Rum –Yunan Kanadına rağmen!

Garantör İngilterenin imza ettiği bu tarihi antlaşmaların ihlal edilmesi karşısında Rum –Yunan Kanadının hukuksuzluğuna 45 yıl seyirci kalmasına ve taraf olmasına rağmen!
1974 Barış Harekâtı ile Kıbrısın toprağına ekilen Türk gerçeği nin temeli ve meşruiyet kaynağı, 1571’le başlayan ve dört asra yakın devam eden Türk hükümranlığı ve Türk varlığıdır. Sözkonusu varlığın, 1960 uluslararası antlaşmaları ile günümüze kadar tescil edilmesine ve bu antlaşmaların bizlere verdiği hak ve yetkilere rağmen KKTC’nin yok farzedilmesi tam bir garabet ve hukuksuzluk örneğidir.
1960 Antlaşmaları ile Kıbrıs’ın, Türk ve Rum Halklarının eşit varlığı ve söz hakkı ile vucut bulan çift uluslu bağımsızlığını, çift uluslu hükümranlık va egemenliğini şddet, silahlı saldırı ve etnik temizlik boyutlarına varan terrör hareketleri ile yıkan ve ululuslarası antlaşmaların öngördüğü meşru düzeni Aralık, 1963’de ortadan kaldıran Rum ve Yunan kanadıdır.
Temel insan haklarını ve uluslarası hukuk ve antlaşmaları ihlal eden ve yıllarca ayaklar altına alan Taraf, ne yazık ki bu saldırganlığın bedelini ödememiş aksine, Kıbrıs Cumhuriyetinin tüm egemenlik ve hükümranlık haklarının saldırgan Rum Kanadı tarafından pervasızca işgal ve gaspına göz yumulmuştur. Kıbrıs sorunu esas itibarı ile Ada’nın uluslararası egemenlik ve hükümranlığın Yunanistanın aktif destek ve katılımı ile Rum Kanadı tarafından slah zoru ile işgal edilmesidir. Bu işgal 45 yıldan beri devam etmektedir. Egemenliğin ve uluslarası temsil ve yetkilerin meşruiyet ve aidiyet kaynağını oluşturan Kıbrıs Türk Halkı kendi hak ve yetkilerini kullanamaz hale sokulmuş, Ada’da Helen Egemenliği Kıbrıs Türk Halkının zaman içinde, ekonomik ve siyasal bir varlık olarak yok edilmesini Milli bir Devlet Politikası olarak sürdürmüştür. Rum-Yunan kanadının bu tarihi misyonu 1974 Meşru Türk Askeri müdahalesi ile başarıya ulaşamamıştır. Ne yazık ki, bağımsızlığımıza, egemenliğimizeve insanca yaşama haklarımıza sahip çıkdık ve KKTC oluşturduk diye yıllarca yok sayılmaktayız! Ulusal kimliğimize sahip çıktık diye yok sayılmakyayız! Varlığımızın ve uluslararası haklarımızın ortadan kaldırılmasına karşı DUR dediğimiz için yok sayılmaktayız.!
1986 yılında, bu yok sayılma politikasına karşı KKTC’nin üçüncü kuruluş yıdönümünü, Londra’da BİZ VARIZ VE YAPABİLİRİZ şeklinde adlandırılabilecek bir azim ve kararlılıkla kutlamıştık. Yunan Dış işleri Bakanının basın toplantılı protestosuna rağmen KKTC’ nin ikinci kuruluş resepsiyonu, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın R.R.Denktaşın da katıldığı görkemli bir gece ile AB Bakanlar Konseyinin toplandığı, resmi bir Devlet Binası olan ünlü Queen Elizabeth 11 Konferans Salonunda idrak edilmişti. Rum-Yunan ortak demarşları sonunda KKTC gecesinin iptal edilmesini isteyen İngiliz Hariciyesi KKTC Temsilciliğinde bir avuç diplomatın destan yazan cevabı ile karşılaşmıştı. Geceye İngiliz Parlamentosundan katılacak 120 parlamenterin listesi gönderilmiş ve iptal gerekçesinin İngiliz Parlamenterlere iletilmesi istenmişti.
Sonuçta, KKTC gecesi iptal edilememişti. Yüzlerce Rumun yağmur altında sergilediği, çığırtkan protestoya rağmen KKTC kuruluş yıldönümü tüm görkemi ile ve çok seçkin ve tarihi bir katılımla kutlanmıştı. KKTC’nin yok farzedilmesine karşı 1984–90 yılları arasında Londra’da verilen mücadele diplomatik bir destan niteliğindeydi. KKTC’nin tanınmasını ve Kıbrıs’ta var olan iki Devlet gerçeğinin meşru kabul edilmesini, KKTC üzerinden tüm ambargoların kaldırılmasını taleb eden İngiliz Parlamento önergelergelerine imza koyan etkin ve ağırlıklı İngiliz milletvekili sayısı 50’ye ulaşmıştı. Londra’da yaratılan bu siyasal ve diplomatik rüzgârı başta ABD Senato ve Kongresi olmak üzere Atlantiğin ötesi Vaşingtona ihraç etmek istememiz ne yazık ki beklenen sonucu vermedi. Engel bu kez dışımızdan değil içimizden gelmişti. Bu tarihi oluşumu gerçekleştirmek üzere zamanın Başbakanı Sayın Derviş Eroğlu’nun da tam destek ve onayı ile Vaşington’a, Keith Speed başkanlığında beş kişilik İngiliz parlamento heyeti ile birlikte yaptığımız çıkarma, zamanın KKTC Vaşington Temsilcisi’nin aktif engellemesi ile kaşılaşmıştı. KKTC Londra Temsilcisi olarak meslektaşım ve kardeşim diye bildiğim ve bu projede bilgi ve onayını çok önceden, şahsen aldığım KKTC Vaşington Temsilcisi’nin makamına girdiğimizde, düşmanca nazarlar bir yana “ABD’den sınır dışı edilme” tehditlerine varan açık istiskali karşısında kendimizi adeta Rum misyonunda hissettik. Bu hazin tablo meslek hayatımın en üzücü sayfalarından biri olarak yüreğime gömülmüştü. Oysa ABD’den sonra Avrupa merkezleri başta olmak üzere Avustralya’ya kadar uzanacak ve KKTC’nin şiddetle ihtiyaç duyduğu tarihi bir uluslararası lobi hareketinin tarafımızdan gerçekleştirilmesi mümkün olacaktı. Ne yazık ki, dış politikamızın bu en önemli ve en büyük projesine gerekli desteğin esirgenmesinin bedeli ağır olmuştur. Kendi içimizdeki kayıtsızlık kazanılan çok önemli siyasal ve diplomatik zeminin kaybedilmesine yol açmıştır.
Nisan 2004 yılında, KKTC, tarihinin karanlık bir dönemini daha yaşadı. Toplumsal varlığımız için, AB içinde ambargosuz refah, kalkınma ve mutluluk vadedenler, hakça bir çözüm vadedenler Kıbrıs Türk Halkına tarihinin en büyük hayal kırıklığını yaşatmıştır. En azından ambargo ve izolasyonların kaldırılmasının taahüt ve yükümlülüğünün yerine gelmesini beklemeden; “ KKTC OLARAK, “TANINMA İSTEMİYORUZ VE ÖNKOŞULSUZ OLARAK GÖRÜŞMELERE YENİDEN BAŞLAMAYA HAZIRIZ” YAKLAŞIMI KKTC VE KIBRIS TÜRK HALKINA VURULAN EN BÜYÜK DARBE OLMUŞTUR.
YOKSAYILMAMIZIN DEVAM EDİLMESİNE, CUMHURBAŞKANIMIZIN ŞAHSINDA, DEVLET ELİYLE ONAY VE MEŞRUİYET KAZANDIRILMIŞTIR. GKRY’NİN HUKUKSUZLUK SÜRECİNİN TESCİL NOKTASI VE KKTC’NİN GKRY’NE EŞİT VARLIĞININ KABUL EDİLMESİ KENDİ ELİMİZLE GÜNDEMDEN DÜŞÜRÜLMÜŞTÜR.
Ulusal Kıbrıs Davamızda, Türk kamuoyunu harekete geçiren Basınımız, bu yaklaşıma karşı büyükölçüde sessiz kalmış ve gerekli tavrı ortaya koymayarak yakın tarihimizin en kötü sınavını vermiştir. Demokratik süreç ve demokratik irade bu kez tarihimizin bu karanlık sayfalarını bizlere yaşatanları yok saymalı ve gereğini yapmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde gelecek nesillerimizin özgürlüğünden değil ancak tutsaklığından ve ve tükenişinden söz edebileceğiz!
2010 YILINDA CUMHURİYETİMİZİN YILDÖNÜMÜNÜ, BİZ VARIZ VE VAR OLMAYA İLELEBET DEVAM EDECEĞİZ İNANÇ VE KARARLILIĞI İLE İDRAK ETMEMİZİ GÖNÜLDEN DİLERİM.
Bu haber 503 defa okunmuştur

:

:

:

: