Kıbrıs konusu

Daha önce yine bu köşede, Kıbrıs konusu ile ilgili “ÖNCE İYİ NİYET “ başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazımla ilgili,devamlı olarak köşemi takip eden okuyucularımdan, eş dost ve arkadaşlarımdan olumlu, hatta düşüncelerimi destekleyen görüşler almıştım.

Daha önce yine bu köşede, Kıbrıs konusu ile ilgili “ÖNCE İYİ NİYET “ başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazımla ilgili,devamlı olarak köşemi takip eden okuyucularımdan, eş dost ve arkadaşlarımdan olumlu, hatta düşüncelerimi destekleyen görüşler almıştım. Bu yazımda anlatmak istediğim Kıbrıs’ta kronikleşen soruna çözüm bulunmasının her iki taraf içinde zorunlu olduğu, her iki tarafında eşit şekilde elini taşın altına koyması gerektiği ve özellikle Rum tarafının süreci boşa harcamadan olumlu yaklaşımlar sergilemesi gerektiği yönünde idi.

Kıbrıs konusu yıllarca adanın her iki kesiminde de kullanılmıştır. Özellikle seçim zamanları, bu konu malzeme yapılmıştır. Her iki tarafın siyasileri seçim dönemlerinde bir araya gelerek barış, kardeşlik nutukları atmış daha sonra ise bunlar sadece söylemde kalarak değişen bir şey olmamıştır. Peki bu görüntüde kandırılan kim oldu? Tabi ki her iki tarafın halkları, yani Kıbrıslı Rumlar ve Türkler. Kıbrıs Rum liderliği halkına yıllarca, kuzeydeki evlerine geri döneceklerini, Kıbrıs’ın kuzeyine yerleşen Kıbrıs’ın bir parçası olan Türkiye kökenli vatandaşların Türkiye’ye geri gönderileceklerini, Türk askerinin adadan gideceğine inandırdı. Kuzeydeki hangi yönetim, hangi Cumhurbaşkanı bu ütopik beklentilere olumlu yanıt verebilir ki ama gelin görün ki güney yönetimi hala daha bu hayale kendileri bile inanmazken temsil ettikleri halkı inandırıyorlar. Kuzeyde ise bizler yıllarca oyalandık, nasıl oyalandık; İzolasyonlarla, yani biz tanınmıyoruz, izolasyonlarla tecrit altındayız, elimizden bir şey gelmez. Bu anlayışla yıllardır kendimizi başucumuzdaki anavatanda bile olması gerektiği şekilde ifade edemedik. Türkiye bizim narenciyemizi, bizim patatesimizi veya başka bir ürünümüzü alsa yetmiş milyonluk pazara girebilsek bizim ekonomimizin kime ihtiyacı olurdu. Turizm alanında gerekli öngörüleri yerine getirebilse idik inanın bana ihya olurduk. Kumarhane ve Üniversite sektöründe yakaladığımız başarıyı (!) bu konularda yakalayabilseydik her şey daha başka olurdu.

Kıbrıs konusu her kesim tarafından istismar edilmiştir. Her basın kuruluşu, her gazeteci her yazar en çok Kıbrıs konusunda üretmiştir. Kıbrıs konusu, her zaman taze ve her zaman için geçerli bir konu olmuştur. Her kesin, her zaman bu konu ile ilgili görüşleri vardır. Kıbrıs konusu bir bütündür, Kıbrıs’taki sorunu günlük olaylarla değerlendiremezsiniz, bu çok büyük bir hata ve eksik bir yaklaşım olur. Şahsen ben
Kıbrıs konusu ile ilgili yazı yazmaktan kaçınıyorum. Bunun sebebi ise bu konunun istismar edildiğine olan inancımdır. Tabi ki bu konuda uzman olan, adadaki gerçekleri iyi bilen ve ona göre düşüncelerine yön veren insanları ayrı tuttuğumu da belirtmek isterim. Ben Kıbrıs’ta ve özellikle kuzeyde çözüm istemeyen bir kesim olduğuna inanmıyorum. Her siyasi parti, her siyasi kişilik veya yeni seçilecek Cumhurbaşkanı, herkes çözüm için çalışacaktır.Yeni Cumhurbaşkanı kim olursa olsun, kulislerde adı geçen Sayın Eroğlu veya Sayın Talat,hangisi seçilirse seçilsin,çözüm çabaları kesilmez, amaç birdir. Mutlaka yöntem farklılığı olacaktır.Bu noktada unutulmaması gereken bir başka gerçekte şudur ki ne istediğine karar verecek olan en başta Kıbrıs Türküdür.
Bu haber 619 defa okunmuştur

:

:

:

: