2010 yılının, ilk yarısında siyasi hayatımızda çok önemli gelişmeler yaşanacağını daha önceki yazılarımda da dile getirmiştim. Önce Cumhurbaşkanlığı seçimi daha sonrada yerel seçimler için Kıbrıslı Türkler olarak sandık başına gideceğiz. Daha zaman olmasına rağmen, her iki seçim içinde çeşitli görüşler ve yorumlar siyasi ortamın ısınmasıyla artmaya başladı. Deyim yerinde ise siyasetle yatıp, siyasetle kalktığımız, günler yaşamaya başladık. Toplum olarak, her şeyi siyasilerden ve siyaset kurumundan bekliyoruz. Bu beklenti de toplumu siyasi mekanizmaya, her zaman için muhtaç hale getiriyor. Bu yüzdendir ki müsteşar ordusu günden güne büyüyor, bu yüzdendir ki devletin, personel anlamında sırtındaki yük ağırdır. Bu yüzdendir ki istihdam en büyük silah olarak kullanılıyor. Bu durum, her siyasi görüş için aynidir. İktidara olan siyasi renk, bu gücü elinde tutar. Peki, muhalefet etmek ya da muhalif olmak nedir? Bana göre, yanlışa karşı çıkmak, eleştirmek. Ama doğruyu ve toplumun çıkarına olanı da desteklemek. Siyasi arenada muhalefeti düşünürsek; Halk iktidar erkini birilerine verirken, birilerine de iktidar görevi kadar önemli muhalefet görevini verir. Bu görevi halk kendi haklarının korunması için verir.
19 Nisan 2009 tarihli genel seçimlerinin üzerinden on ay geçti, seçimde boy gösteren, iktidar için yarışan partilerde hareketlilik yerini sükûnete bıraktı. Tabi ki 2010 yılı içindeki seçim yarışının yaklaşmasıyla, siyasi partilerimiz ve buna bağlı olarak da siyasi gündemimiz hareketlenecek. 19 Nisan genel seçimlerine, hükümetin büyük ortağı olarak giren Cumhuriyetçi Türk Partisi içinde bulunduğumuz günlerde oldukça sessiz bir tavır sergiliyor. 19 Nisan seçimlerinde iktidarı Ulusal Birlik Partisine kaptıran CTP, henüz ana muhalefet görevine ısınamamış görünüyor. Cumhuriyetçi Türk Partisi Cumhurbaşkanlığı yarışında Sayın Mehmet Ali Talat’ı destekleyeceğini daha önceden açıklamıştı. En hareketli parti tabi ki iktidar partisi olan UBP. Ulusal Birlik partisi, hem Cumhurbaşkanlığı seçimin de ve hemen ardından gelen yerel yönetim seçimlerinde başarılı olarak tam bir zafer elde etmek istiyor. UBP’nin genel seçimlerde elde ettiği %44’lük oy oranı, bu seçimlerden galip çıkmasına yeter
mi? Bu oy oranı içerisinde, özellikle dönemin iktidar partilerinden CTP’ye seçmenin tepkisel ağırlığı var mı? Bu soruların cevabını bulmamıza az bir zaman kaldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili diğer siyasi partilere bakarsak; En kilit parti durumunda olan Demokrat Parti, üçüncü bir aday belirleme eğiliminde, Genel Başkan Sayın Serdar Denktaş bir alternatif aday olanağı olmaması halinde mevcut adaylardan birinin desteklenmesinin gündemlerine gelebileceğini açıkladı. Bu noktada Demokrat Partinin duruşu önemli, DP’nin destekleyeceği aday mutlaka ki önemli bir desteği de kazandıracaktır. TDP’nin eğilimi de alternatif aday. YKP’nin de tavrı net, ne Eroğlu ne de Talat. MAP’da Talat’ın ziyareti sırasında Sayın Cumhurbaşkanına tekrar aday olmamasını önerdi. Saraya giden yolda en avantajlı görünen iki aday, siyasi partilere destek isteme adına ziyaretler gerçekleştiriyor. Hatta Sayın Talat, Genel Başkanını Cumhurbaşkanlığına aday gösteren UPB’yi de ziyaret ederek güzel mesaj verdi. Bu önemli seçimde muhalefet partilerinin tavrı mutlak ki önemlidir ve belirleyici olacaktır. Buda tabi ki muhalefetin önemini gösteriyor. Muhalefetin desteğini alan aday, mutlaka bir adım önde olacaktır.