Doğa isyan ediyor

Son günlerde doğal afetler her yerden bir çığ gibi yağıyor.. Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan sel felaketi bunlardan biri..

Son günlerde doğal afetler her yerden bir çığ gibi yağıyor..
Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan sel felaketi bunlardan biri..
İnsan bir nehir hırçınlığıyla akan çamurlu suları, gözlerine inanamayarak seyrediyor..
Biz TV ekranlarından bunu izliyoruz..
Ya sizler.. Orada, evleriniz, işyerleriniz, cadde, sokaklarda bunu bire bir yaşıyorsunuz..
Çamurla, kanalizasyonlu suyla boğuşuyorsunuz..
Yazın “su, su” diye sızlanan sizler, şimdi gökyüzünden yağan yağmurun bir an önce durmasını istiyorsunuz, değil mi ?
Gözlerimizi ekrandan alamıyoruz evde.. Geçen sonbaharda İstanbul’da yaşanan sel felaketinin sanki tekrarıydı yaşananlar .. Girne’de, Lefkoşa’da, çevre yerleşim birimlerinde..
Gerçi İngiltere’de de sel sık sık yaşanan bir felaket.. Deniz seviyesinden çok az yükseklikte bulunan Büyük Britanya adasında, hele bazı bölgeler vardır ki, oralarda sel, su baskını, derelerin yataklarından çağlayan olup etrafa yayılması, evleri 1- 1,5 metre su basması neredeyse doğal sayılır..
Doğal afetlere karşı insanların elleri-kolları bağlı..
Ateşle başa çıkabilen insan, suyla, selle başa çıkamıyor..
Su, bir yerde yolunu bulup akıp gidiyor..
Selden etkilenen tüm Kuzey Kıbrıslılara büyük geçmiş olsun.. Tanrı sizlere bir daha buna benzer felaket göstermesin, yaşatmasın..
Su, hayat demek.. Ancak sel, hayatı bitiren, önüne alıp götüren, etrafı çamur deryasına boğan , peşinde ölüm, zarar-ziyan, hastalık getiren bir afet..
İstanbul ve Kuzey Kıbrıs’taki felaketlerde kullanılan ortak bir kelime “ dere yatağı” , dikkatimi çekti..
Selin bastığı evlerin, yerleşim bölgelerinin, iş yerlerinin çoğunun dere yataklarına inşa edildiği bu felaketle ortaya çıktı..
Felaket geldikten sonra suçlu aramak, bulmak ne işe yarayacak?
Dere yatağı, adı üstünde bir zamanlar derelerin aktığı yer.. Eninde sonunda orası su yeri.. Su yatağı.
Siz doğaya karşı gelip, oraya imar izni verir, inşaat yapılmasına izin verirseniz, olacağı budur..
Şimdi dere yataklarına yapılan binaların yıkılması isteniyor.. Yıkılması ilerdeki felaketleri önleyecektir mutlaka.. Ancak neden ilk başta buna izin verilmiş? Kimler, neden, nasıl bu izinleri vermişler?
Kuzey Kıbrıslılar bu soruların yanıtlarını mutlaka arayıp, bulacaklar. Önce Güzelyurt’ta yaşanan felaket.. Ardından Girne, Lefkoşa, Mağusa’ya ulaşan sel , umarım son olur..
Bilinçsiz şehirleşmenin , büyümenin, her yere inşaat yapmanın bedeli, daha büyük zararlarla kapanmaz..
Doğa eninde sonunda kendinden alınanı geri alır..Bu hiç unutulmamalı..
Ağaçları kesip, ormanı yakıp toprağı kıraçlaştırırsanız, sel, toprak kayması, kuraklık kaçınılmazdır..
Kıbrıs bir Akdeniz adası.. Yazlar sıcak ve kuru .. Ancak kışın ve ilkbaharda yağan yağmurun, barajlarla toplanıp, kullanılır hale gelmesinden başka çareniz de yok.. Taşıma suyla değirmen dönmez..
Yaz-kış klimalar çalışıyor.. Elektrik tasarrufunu bir düşünün..
Evlerin bahçelerinden, sitelerde, otellerde irili ufaklı sayısız havuz.. Hem su, hem elektrik istiyor..
Bir damla suyun bile kıymetli olduğu dünyada, yağmurun sel olup, çamur olup denize akması büyük ziyan..
Doğal felaketler de küreselleşti günümüzde.. Şili’deki deprem, 1900 yılından bu yana kaydedilen en şiddetli depremlerden biri.. Ve etkisi kilometrelerce ötede sayısız ülkede “tsunami”lerle hissediliyor.. Yani bir ülkede kalıp, orada bitmiyor.. Yayılarak binlerce kilometre öteye zarar verebiliyor..
Evet doğal afet diyoruz, insanoğlunun elinden fazla birşey gelmiyor..
Ancak, önlenmesi mümkün yanlışlıkları yapmamak, başından bazı önlemlerin alınması, doğaya ters gitmemek bizim elimizde..
Gerçekten büyük bir felaket karşısındasınız.. Geçmiş olsun.
Ancak bundan ders çıkarmak, yanlışları bir daha tekrarlamamak sizin elinizde..
El birliğiyle yaralarınızı sardıktan sonra, yepyeni bir şehircilik anlayışının adaya egemen olması en akıllı yol olmalı..
Belediye, şehircilik uzmanları, mimar-mühendisler, ziraatçıların elbirliğiyle doğal afetlerin etkisini azaltmak bizim elimizde..
Yaşayacağımız bundan başka bir dünya yok..
Onun kıymetini iyi bilelim..

Bu haber 475 defa okunmuştur

:

:

:

: