Bu gün “Objektif” isimli köşemde yorumlamak istediğim, konuları düşünürken ve kendime bu konularla ilgili bir çerçeve hazırlarken, öncelikle günlük takip ettiğim gazeteleri, haber programlarını, köşe yazarlarını gözden geçirdim.
Bu gün “Objektif” isimli köşemde yorumlamak istediğim, konuları düşünürken ve
kendime bu konularla ilgili bir çerçeve hazırlarken, öncelikle günlük takip ettiğim
gazeteleri, haber programlarını, köşe yazarlarını gözden geçirdim. Olaylara daha
sağlıklı yaklaşabilmek için mümkün olduğunca, farklı düşünceleri ve yorumları
inceleyerek tarafsız, objektif bir bakış açısı geliştirerek, fikirlerimi sabit
olmaktan kurtarmaya çalışıyorum. En, başta herkesin fikrine saygı duyduğumu
belirtmek isterim.
Yazımın başında da söylediğim gibi bu gün aklımda farklı konular vardı. Köşemi
Cumhurbaşkanlığı seçimi ile doldurmak gibi bir düşüncem son ana kadar yoktu. Çünkü
bu konuyla ilgili birçok insan günlerdir yazıyor, çiziyor ve konuya ilişkin çeşitli
yorumlar yapılıyor. Beni yine bu konu ile ilgili yazı yazmaya iten ne adayların
söyledikleri ne de olasılıklar. Ayni olayları, ayni gelişmeleri, farklı farklı bakış
açıları ile değerlendiren, işin doğrusunu kendi inançları ile yorumlayan bir
anlamda, ikiye bölünen “BASIN” bu gün bu yazının yazılmasının nedenidir. Basın
camiası içinde, UBP Lefkoşa milletvekili, Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’nun adaylığına
karşı çıkanlar olduğu gibi kabullenenlerde oldu. Karşı çıkanlar, Sayın, Eroğlu’nun
Cumhurbaşkanlığı seçiminde oy kaybına uğrayacağı için bu adaylığa karşı çıktılar.
Sayın Ertuğruloğlu’nun adaylığını kabulleneler ise Sayın Talat’a bir avantaj
sağlanabileceği için bu adaylığı kabullendiler. Ayni olay Demokrat Parti’nin, Sayın
Eroğlu’na de
stek belirtmesinde de yaşanıyor. Yine ayni basın ikiye bölündü. Demokrat partiyi bu
kararından dolayı yüceltenlerde var. DP bitti, mutlaka hükümete ortak olacak, DP
kendi kendini harcadı diyenlerde var. Bunun kararını toplum sandıkta verecektir.
Her siyasi düşünce, her seçimde istediği yerde durabilir. Bunun örnekleri daha
önceleri de yaşanmıştır. Bundan sonrada yaşanacaktır. Basının bu denli siyasi
kutuplaşmaya girmesi, topluma olumsuz yönde yansıyacaktır. Sorun DP, UBP veya CTP
konusu değildir. Sorun en başta, Kıbrıs sorununun çözümünde ortak bir noktamızın,
ayni çatı altında örtüşen bir politikamızın olmamasıdır. Kıbrıs konusunu, iç
sorunlarla bir tutamayız.
Basın, topluma yön veren en önemli iletişim aracıdır. Ve en önemli unsuru
tarafsızlık olmalıdır. Her dönem, iktidarın rengine göre yayın yapmak, basına olan
güveni zedeler. Ben bu yola çıkalı iki yıl oldu. Daha önceleri, günlük yayın yapan
çeşitli gazetelerde “Konuk yazar” olarak yazılarım yayınlandı. Çok sevdiğim bir
dostum aracılığı ile “BAKIŞ” gazetesinde haftanın iki günü okurlarla beraber oldum.
Haziran 2009 tarihi itibarı ile de “STAR KIBRIS” ailesi içinde haftanın üç günü
sizlerle birlikte oluyorum. Şunu açık yüreklilikle söylemek istiyorum ki basın
camiası içinde “STAR KIBRIS” ayrı bir kefeye konmalıdır. Bunun nedeni de her
dönmede, her şartta tarafsızlığını ve toplum çıkarını ön planda tutmasıdır.