KIBRIS’TA BİR DÜNYA ŞAMPİYONU

Hiç boks karşılaşması izlediniz mi?

Hiç boks karşılaşması izlediniz mi?
Ringe dövmek ve dövülmek için bile bile çıkan, birkaç dakika içinde ağzı yüzü şişen, dudağı patlayan, kaşından, yanağından kanlar akan koca koca adamları seyrettiniz
mi?
İstanbul’da Kuzguncuk’taki evimizde, rahmetli babacığımla saatleri kurup, gecenin ortasında kalkıp, Muhammed Ali’nin çok maçını seyrettiğimi hatırlıyorum.
Sanki O’nun şampiyonluğunun Türkiye’ye bir faydası olacak gibi. Coşkuyla, uykulu gözlerle TV ekranlarında siyah-beyaz maçlar dün gibi gözlerimin önünde.
Kanlı spor deniyor. Yalan değil. Ondan daha kanlısı yok gibi.
Ancak müthiş bir taraftarı var. Dönen paralar öyle birkaç milyonla değil, çifte numaralı milyon dolarlarla ölçülüyor.
Ringin kenarındaki koltuklarda oturanlar, smokin’leri, şık tuvaletleriyle gözleri kamaştıracak kadar özenle giyinenler.
Hangi maçta, hakemlerin papyon takıp, karşılaşmayı yönettiği görülmüştür?
Bir ring etiketi var ki. Ringin içindeki kanlı dövüşle hiç, ama hiç alakası olmayan.
Cumartesiyi pazara bağlayan gece Londra’da TV’nin başında tüm aile böyle bir boks maçına kilitlendik. Ringe çıkanlardan birini çılgınca destekleyecektik.
Bu aslında içinizden biri. Üç yıldır Ozanköy’de yaşayan, bir dünya şampiyonu.
Önce boks dünyasına “orta siklet şampiyonu” olarak girdi.
Adı David Haye. Yaşı daha 29. 6 yaşından beri boks yapıyor. Ve o yaşta söylediği bir gün “dünya boks şampiyonu” olacağı sözünü yerine getiren, başarılı, hırslı, disiplinli bir sporcu. Özenle örülmüş saçları, çikolata teni, devamlı gülümseyen sevimli yüzü, bembeyaz dişleri ve hele hele bir gram yağ bulunmayan, adaleli, taş gibi gövdesiyle bir spor devi.
Bizimle ne alakası var diyorsanız. Çok ilgisi var.
Bir kere meneceri babası Kıbrıslı Türk olan Adam Eşref Cevdet Booth. Onu spor dünyası , David Haye’in “sözünden çıkmadığı menajeri” Adam Booth adıyla tanıyor. Babası Eşref Cevdet öz be öz Kıbrıslı. Oğlu’nun her maçını, dolayısıyla David Haye’in her maçını yakından izliyor. Elinde KKTC bayrağıyla.
David Haye’in Kıbrıs’la tanışıklığı, Girne’yi kendine, eşi ve ailesine mekan seçişinin asıl nedeni bağrınızdan çıkan Adam Booth Cevdet ve babası.
Güler yüzlü, atletik yapılı kendisi de eski bir boksör olan Adam ile David’in yolları Londra’da ringlerde kesişmiş ve ikili yıllardır müthiş bir yolculuğun içinde.
Haye ve Booth, Kuzey Kıbrıs’ı sadece yaşamak için değil, dünya ağır siklet boks şampiyonluğuna giden yolda kader yeri olarak da seçmişler.
Orada en son teknik donanımın yer aldığı süper bir boks merkezi kurarlar. Ozanköy’ün dar sokaklarından birinin üzerinde. Adı “Hayemaker”dır. Zaten, David Haye’in lakabı da “Hayemaker”.
Aslında burnunuzun ucunda, dünyanın boks merkezi olabilecek bir cevher var da haberiniz yok.
Nereden mi biliyorum, oraya geldim ve David ile Adam’ın konukları oldum. Nasıl çalıştıklarını, nasıl gurur duyulacak bir merkez yaptıklarını, İngiltere’den gelen geleceğin boks şampiyonlarını nasıl yetiştirdiklerini gözlerimle gördüm.
Kuzey Kıbrıs’ta bir boks şampiyonluğu okulu, merkezi. Ne derseniz deyin. Sizi dünyaya tanıtacak vizelerden biri.

David Haye, KKTC’de yaşarken dünya orta siklet boks şampiyonu oldu.
Paçasında KKTC bayrağı bulunan şortuyla maçlara çıktı. Spor gibi politikadan muaf olması gereken yüce bir dalda bile ayrıma, izolasyona, ambargoya uğrayan KKTC’yi ringlerde tanıttı. Bayrağını “gururla” taşıdı.
“KKTC’ye uygulanan ambargolar, izolasyonlar kalksın. Ben ömrümün sonuna kadar onların gönüllü elçisiyim”.
“Girne benim ikinci vatanım” dedi.
Eşi Natasha, bugün 2 yaşını geçen ilk çocukları “ Casius” Girne’de dünyaya getirdi. İkinci çocukları da yolda.
Ayağınıza gelen kısmet David Haye.
Bir de bunun üstüne geçen kasım ayında, Muhammed Ali’lerin, Evander Holyfield’lerin, Lennox Lewis’lerin, Vitali Klitschoko’nun bulunduğu “ dünya ağır siklet boks şampiyonluğu ” ligine geçti Haye. “Kuzey’in suyu, havası, organik yiyecekleri şampiyonluğumda en büyük rolü oynuyor” diyerek.
Ve Cumartesi gece yarısı ilk şampiyonluk unvan karşılaşmasında iki kere bu unvanı kazanan Amerikalı rakibi John Ruiz’in “ringe havlu atması” sonunda, şampiyonluğunu kimseye kaptırmadı.
Bilmem nasıl söylesem ki?
Kuzey’i ikinci vatanı ilan eden, adaya yatırım yapan, her mücadelesinde bayrağınızı taşıyan, ailesini alıp oraya yerleşen, her mülakatında Kuzey Kıbrıs’ta yaşadığını vurgulayan David Haye’e, bir jest yapmak aklınıza gelmiyor mu?
Ne jesti derseniz, arif olan anlar.
Bir dünya şampiyonu benim ülkemi vatan seçip, yaşayacak.
Bayrağımı dalgalandıracak. Her fırsatta benden bahsedecek.
Adı, kanun kaçaklarını barındırmakla anılan Kuzey Kıbrıs’ın şerefini yükseltecek.
Şimdiden kolları sıvayıp, bir şeyler yapmaya başlasanız nasıl olur?
Böylesine kısmet inanın zor bulunur.
Bu haber 1032 defa okunmuştur

:

:

:

: